İslam, düzen ve kurallar dinidir. Amaç, toplumu ve toplumu oluşturan bireyleri mutlu etmek, elinden, belinden, dilinden emin eylemektir.
Din, zorlamayı kabul etmez.
Din, hoşgörü, sabır ve sevgidir.
Son yıllarda özellikle de AKP’li yıllarda, insanların mahremiyetleri dinlenmekte, kişilerin haberleşme hürriyetine saldırılmaktadır.
Kişiler hiç mi dinlenilmez?
Elbette kişiler de dinlenmelidir. Ama bu dinleme ve takip; topluma zarar verme girişimini önlemek, vatanın güvenliği ve emniyeti söz konusu olunca olmalıdır.
Bunu kim nasıl dinlemeli?
Bu dinlemeler, temel ve yasal bir dayanağa oturtulmalıdır. Hakim kararı şarttır.
İslam, aileye ve aile gizliliğine büyük önem verir. Aileyi her türlü olumsuzluklara karşı korur ve korunmasını emreder.
Onun için, aile mahremiyetinin güvenliği için; kapılara kilidi, pencerelere perdeyi, mektuplara zarfı gerekli kılmıştır.
Evladın bile anne-baba odasına nasıl ve ne şekilde gireceğini bir kurala bağlamıştır. Anne ve babanızın odasına izinsiz asla girmeyiniz. Kapıyı çalınız, davet edilirseniz giriniz demektedir.
Bu kısa izahtan sonra, izinsiz dinlemelere bir göz atalım.
Bu izinsiz dinlemeler ve tapeler yüzünden pek çok siyasetçinin siyasi hayatı bitirildi. Pek çok siyasi parti deprem yaşadı. Hacı-hoca, bilim adamı- akademisyen zarar gördü.
Sıradan vatandaştan tutun da, Genel Kurmay’a, bakanlardan tutun da Başbakan’a kadar kimler dinlenmedi ki?
Bu dinlemelerin, önü arkası da alınamadı. AKP ve özellikle de S. Erdoğan’ın bu usulsüz dinlemelere göz yumması, işin dozunu kaçırdı.
İş o kerteye geldi ki, S. Erdoğan, “Beni bile dinlemişler, Kriptolu telefonumdan da dinlenmişim” itirafında kaldı.
Dediğim gibi, dinlemeler ancak gerekli hallerde ve gerekli yasal izinlerle ve kontrollü olarak yapılmalıdır. Böyle olursa haklılık kazanabilir.
Bu dinlemeler ve görüntülü tapeler ile ne ocaklar söndürüldü, ne yuvalar yıkıldı. Ne pislikler ortaya çıkarıldı.
İyi mi oldu?
Elbette olmadı.
Anadolu’da bu tür dinlemelere “Delikçilik” bu tür dinleyenlere de “Delikçi” denir. Toplum, delikçileri hiç sevmez, onlara selam verilse bile itibar ve onurları yoktur.
Böylesine kötü ve çirkin olan bu eyleme yüce dinimiz İslam, şiddetle karşı çıkmaktadır.
“
Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir azap takip eder.” (Saffat:10)
“Ancak kulak hırsızlığı yapan olur, onu da parlak bir alev takip eder.” (Hicr: 18)
Her iki ayette de bu tür işlerin cehennemlik olduğu ve yakıcı bir alevle cezalandırılacakları belirtilmiştir.
Bütün bu gerçekler orta da iken; kendilerine dindar denen bir zümre ile kendilerini NURCU diye lanse edip HİZMET gurubu diye tanımlayanların bu işi ortaklaşa yapmalarını nasıl izah edeceğiz?
Ayetler mi haşa yalan-yanlış söylemekte. Yoksa bu muhteremler mi yalan-yanlış içindeler.
Takdiri ve yorumunu size bırakıyorum!
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı