İslam’ın kanayan yarası cemaat ve tarikatlardır. Cemaat ve tarikatlar aracılığıyla İslam; TEVHİD dini olmaktan uzaklaştırıldı ve radikal gurupların kâr amacına dönüştü.
Son yıllarda, bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de güya dindarlık artmış gibi gözükmekte.
Gerçektende iş öyle mi?
Keşke öyle olsaydı. Keşke dindarlık artsaydı.
Tam tersi bir durum yaşamakta İslam! İslam’ın özü gitmiş, kabuğu kalmış gibi.
Nerede hoşgörü, nerede kardeşçe paylaşım, nerede insanlık, nerede haramlardan kaçınmak?
Müslümanlar, kimi zaman bilmeden, kimi zaman da bilerek, şirkin batağındalar.
Kuran’ın emredici hükmüne rağmen, Kuran’a ters işler yapmak acaba neyin eseridir?
Düşünmeyi İslam’ın olmazsa olmazı yapan Kuran’a rağmen; Müslümanlar neden düşünmezler, akıl erdirmezler, irdelemezler, eleştirmezler? Neden düşünce, İslam dünyasında izinde? Neden akıl erdirmeyiz de başkalarının aklının peşine takılırız?
İslam dünyasının en kazandıran yatırımı dine yapılan yatırımdır. Haşa Allah’ı ve O’nun dinini kullanarak Müslümanları sömürmek kadar kâr getiren bir başka yatırım alanı var mıdır?
Dinden kazandıklarını da, dünyaya yatıran cemaat ve tarikatlar kadar iyi kazanan hangi sektör var? Cennet pazarlanır, cehennem kapıları kapatılır. Ne verirsen elinle, o gider seninle denilerek Müslümanlar sömürülür, istismar edilir. Tarikat ve cemaatlerin eli, saf ve temiz Müslümanların cebinden ve cüzdanından asla çıkmaz.
Müslümanların evleri, çocukları, hanımları hiç düşünülmez. Sadece ver aslanım, ver kardeşim. Cennet seni bekliyor. Allah’ın sevgili kulu oldun. Cennetin kapılarını ardına kadar açtın gibi gönüle ve kulağa hoş gelen sözlerle Müslümanlar bir inek gibi sağılırlar.
Toplanan paralarla, neler yapılır neler?
Bankalar bile kurulur.
Rahmetli N. Erbakan, Başbakanlık konutunda Türkiye’deki cemaat ve tarikat önderlerine bir iftar yemeği vermişti.
Hatırladınız mı?
O yemeğe gelen hiçbir cemaat ve tarikat önderinin, düşük modelli, sıradan marka araçlarla geldiğini görmedim. Tamamı da son model ve markalı arabalarla gelmişlerdi; Mercedes, Volvo, Audi gibi lüks, pahalı ve konforlu arabalardı altlarındaki.
Peki, iki cihan Peygamberi Hz. Muhammed nasıl yaşamıştı?
İslam, israfı, lüksü ve gösterişi teşvik eder mi,sever mi?
İslam, sadeliği, sıradanlığı ve tutumu emretmez mi?
“Yiyiniz, içiniz! Ama İsraf etmeyiniz “demiyor mu?
Bugünkü cemaat ve tarikatların tamamına yakını, paranın, lüksün ve konforun dibine vurmaktalar.
Hatırı sayılır bir cemaate giren bir dostumun, “Abi cemaat liderinin hanımı, kızları, gelinleri o kadar çok altın ve bilezik takıyorlardı ki.. Bir gün merak edip sordum. ‘ Abla siz neden bu kadar altın takıyorsunuz?’diye. Bana, ‘Mehmet bize nazar değmesin diye bu kadar altın takıyoruz’ dediklerini hayretle duydum” dediğini hiç unutmadım.
Onlara nazar değmesin. Ama vatandaşın, müridin, saf ve soyulan Müslüman’ın hanımı, kızı, gelini ne olursa olsun?
İşte günümüzdeki arttığı söylenen dindarlığın geldiği nokta?
Eğer Kuran’daki İslam’ı bu dünyaya anlatın; Müslüman olmayan kimseler kalmaz. Çünkü İslam, zorlaştırmayan-kolaylaştıran, nefret ettirmeyen-müjdeleyen, sade, yalın bir dindarlığı emrediyor.
Esen kalınız.
NOT: İzmir’de şehit edilen Fırat Çakıroğlu kardeşimize Allah’tan rahmet kederli ailesine ve ülkücü camiaya da sabırlar diliyorum. Başımız sağ olsun
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı