Kimi satılmış adilerce; ülkenin temeline dinamit konmaya çalışıldı. Ülkenin meclisi kritik tesisleri bombalandı, Cumhurbaşkanı kaçırılmak istendi.
Haklı olarak memlekette OHAL ilan edildi. Ohal, ilan edenin de, ülkenin de sevmediği ve tasvip etmediği bir geçiş dönemi uygulamasıdır.
Sayın Valilerimize, OHAL’de görev alan değerli yöneticilerimize çok ağır sorumluluklar yüklenmiştir. Umarız bu işi, bir sarraf hassasiyeti ile atlatırlar. Antalya Valimiz, “Bizden kaynaklanan bir liste hatası sonucu, açığa aldığımız, soruşturma açtığımız değerli öğretim üyesi hocalarımızdan özür diledik ve hatamızı düzelttik.” açıklamasını yaptı. Bu elbette alkışlanacak ve örnek alınacak bir davranış ve tutumdur.
Önemli olan: hata ve yanlışların hiç yapılmaması ya da az yapılmasıdır. Şahsiyetlerin lekelenmesi hiç hoş değildir. Elbette bu mümkün olmuyor. Devletin genlerine kadar yerleşmiş bir FETÖ cemaat terör örgütünden kurum ve kuruluşları kısaca devleti temizlemek hem zor hem de zaman alacak bir meseledir.
Ülkeyi sakinleştirmek ve normalleştirmek hepimizin görevidir.
Ülkenin iktidar partisi de, muhalefet partileri de bizimdir. Demokrasimizin olmazsa olmazlarındandır. İktidar partisine oy veren de, muhalefet partilerine oy verenlerde bizim insanımız ve bu ülkenin evlatlarıdır.
Biz birimiz kıra kıra, bir birimizin ayıplarını araya araya nereye kadar gideceğimizi sanıyoruz?
Daha önceki pek çok yazımda bu hassasiyetlere dikkat çekmiş ve biz, ülkenin değerli insanlarıyız. Birbirimizi sevmekten başka çaremiz de, seçeneğimizde yoktur demiştim.
Aynı düşüncedeyim. Çünkü ülkemiz; ancak böylece esenliğe kavuşur. Devlet denen ve içinde hepimizin yaşadığı bu muazzam gemi ancak böylece limana yanaşabilir.
Bu açılardan baktığımızda: Sayın Başbakan’ın muhalefet partilerini ziyaret etmesi, fikir teatisinde bulunması gerçekten yıllarca beklediğimiz bir özlemdi. Kutluyorum!.
Beğensek de beğenmesek de, Türk halkının % 52 sinin oyuyla seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanı’nın muhalefet liderlerini çağırması ve konuşup-görüşmesi özlenen tablo idi.
Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli’nin verdiği destek mesajları yüreklerimize su serpti.
Şimdi değilse ne zaman? Öyle değil mi?
Onun için bu muazzam gemiyi, kayalara toslatmadan, karaya oturtmadan, deli ve hırçın fırtınalara (Terör ve darbelere) teslim etmeden el birliği ve ortak akılla sağ salim limana yanaştırmak zorundayız. Unutmayalım devletin göreceği her zarar: bizlerin çekeceği ceremedir.
Ülkemiz büyük bir badireden hamd olsun fazla zarar görmeden kurtulmuştur.
Onun için, kapatarak, korkutarak, değiştirerek değil; ayıklayarak ve kılı kırk yararak devleti, zararlı unsurlardan temizlemeliyiz. Öfke ile kalkıp zararla oturmanın ne zamanı nede gereği var.
Gün birlik, kardeşlik birbirimiz anlama ve kucaklama günüdür. Devleti yönetenler yüzleşmekten korkmamalılar. “Biz aldatıldık! Allah affetsin!” bir başlangıç olmalı ve bir daha aldanmamayı öğrenmelidirler ve “nerede hatalar yaptık” özeleştirisini yapmalılar. Onun için devleti, yeni bir arayış ve yapılandırmadan ziyade: Cumhuriyetin kuruluş zamanındaki “FABRİKA AYARLARINA” yeniden programlamalıyız.
Devlet, cumhuriyet, Atatürk ve millet düşmanlarına asla taviz verilmemeli. Bu alanda her tedbir alınmalıdır. Alınan bu tedbirleri desteklemeye hazırız ve varız.
Çünkü bir tek Türkiye var. Başka Türkiye yok.
Esen kalınız.