Bir zamanların “Destan yazan” ellerine “Takdir ve teşekkür belgesi” tutuşturulan polis amir ve şefleri; “Paralel Yapı- Casusluk ve evrakta sahtecilik” suçlamalarıyla arifeden önce Bayram Başlarına dar getirilircesine tutuklandılar ya! Bunları da tutuklayanlar yine “Yeni Destan Yazan” polis şef ve amirleridir. Onlara da “Takdir ve teşekkür belgeleri “hazırlanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Elbette hukuka ve hukukun uygulamalarına diyeceğimiz yoktur. Şu da bir gerçek ki, son yıllarda Türk hukukunun iyice siyasallaştığı ya da cemaatleştiği yönünde ciddi endişe ve kaygılar vardır.
Tutuklanan polis amirlerinden birisi hakkında, tutuklama kararı çıkarılmış. Kararı duyan polis amiri, kendisi gelerek teslim oluyor.
Bu polis, teslim olmadan önce, bazı açıklamalarda bulunuyor. Kendisinin vatan için, terörü önlemek için çalıştığını söylüyor. Ardından da, “Benim anam yok. Evladı şehit olan analardan bir ricam var. Onların da evlatları yok. Lütfen beni kendi evlatları yerine koysunlar.
Ben, her ramazanda ölen rahmetli anam için Kuran okur hatim inerdim. Bu yılda hatme başlamıştım. Ama tutuklandım. Bu analardan rica ediyorum; anam için başlayıp bitiremediğim Kuran’dan beş cüzüm kaldı. Onu tamamlasınlar, önce kendi evlatlarına sonra da benim anama armağan etsinler.”
Bu ricada ne var?
Bu ricada hukuka ters, siyasete ters, hükümete ters ne var?
Biz gelirsek ülkeye huzur, kardeşlik gelir diyecek kadar da takiyyeci;
Dünya lideri, öfke kontrolsüz, “Öfkede bir ifade şeklidir” diyen ve 0n Ağustos’ta da Cumhurbaşkanı olmak isteyen S. Erdoğan, bu isteğe öyle kızdı, öyle öfkelendi, öyle sinirlendi ki; Roma’yı yakan Neron edası ve tavrıyla, rayband gözlükleriyle bir seçim bölgesinde, bu masum istekle alay ederek; “Anasına Kuran okuyormuş da, yarım kalmış da, şehit analarından rica ediyor; beş cüzüm kaldı okur musunuz diye? İçerde çooooook vaktin olacak. Al Kuran’ını içerde tamamlarsın!”
Diyebilmekte ve bu haklı istekle alay edip seçim malzemesi yapabilmektedir. Alanı dolduranlarda, bu konuşmayı; akıl tutulması şeklinde alkışlayabilmektedirler.
Vah insanlık vah! Vah günümüz Müslümanlığı vah! Vah sahte Süslümanlar vah!
Şimdi S. Başbakan’a bir soralım:
Siz hukukçu değilsiniz, bu kişileri sorgulayan ve yargılayacak olan Hâkim hiç değilsiniz.
Tutuklanacağını ve içeride çok vakti olacağını nereden bilmektesiniz, bu garantiyi, nasıl ve hangi sıfatınızla verebilmektesiniz?
Bir ülkenin Başbakanı’na ve cumhurbaşkanlığına seçilmek isteyen birine, bu agrasiflik, bu kin, bu nefret yakışıyor mu? Şeyh Edabali,nin Osman Bey’e vasiyeti bir uyduruk muydu?
Esen kalınız.