S. Başbakan’ın bütün konuşmalarının ağırlık noktasını; muhalefet liderlerine ya da kendine muhalif olanlara çatmak oluşturmakta.
S. Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na söz söylerken edep ve adap sınırlarını aşmakta, “Siz kimsiniz? Yavru ve çeyrek muhalefet” yakıştırmalarını yapmakta, “Onların isimlerini ağzıma bile almak istemiyorum” gurur ve kibrindedir.
Muhalif sendika, STK, yazar-çizerlere de aynı üslubu kullanarak, “Siz kimsiniz, siz kim oluyorsunuz? Bize akıl verecek çapta mısınız?” eleştirmesini, her basın toplantısında, her gurup toplantısında, her temel atma ve toplu açılış konuşmalarında duymaktayız.
Öyle ki, S. Başbakan’ını bu üslubunu konuşmalarından çıkarınız; ortada dişe dokunur bir metin kalmamakta.
Bu tarza, eskiler “ÇEKİŞME” derdi. Yeni ifadeyle, “Münakaşa veya söz dalaşı” denilmekte!
Bunlar doğru mudur?
Bizim kültür, “Bakacağın yüze utanacağın sözü söyleme” demez miydi?
S. Başbakan, Suriye ve Irak’a, “Sınır Ötesi Müdahale” tezkeresini TBMM’den geçirirken kimlerle muhatap oldu? O tepeden baktığı, küçümsediği, “Siz kim oluyorsunuz?” dediği muhalefetle değil mi?
Bu tepeden baktığı, gurur ve kibirle küçümsediği S. Bahçeli ve MHP gurubu, Başbakan’ın bu çirkin tavrına rağmen; ülke meselesini ve vatan güvenliğini göz önüne alarak, öfkelerini yenerek, hükümetin getirdiği bu tezkereye “EVET” oyu vermiştir. Acaba S. Başbakan, MHP ve Sayın Bahçeli’nin bu onurlu ve şahsiyetli davranışının ne olduğunu düşünmüş ve gerekçesini idrak edebilmiş midir?
S. Başbakan ve ekibi sürekli, muhalefetle ve kendilerine muhalif unsurlarla “ÇEKİŞME” halindeler.
Ben şöyle bir beyin jimnastiği yapıyorum, S. Başbakan ve arkadaşlarına göre; S. Kılıçdaroğlu ve CHP dinden bi haberler. S. Bahçeli ve arkadaşları da ırkçılar ve bu yüzden de bu işi bilmiyorlar diyelim.
Kendilerinin bu konuda sık sık “MÜREKKEP” yaladığını söyleyen S. Başbakan ve arkadaşları acaba bu çekişmelerin İslam’daki yerini neden bilmiyorlar? Eğer bildikleri halde tersini yapıyorlarsa Dinin sahibi Allah’a (cc) bunun hesabını nasıl verecekler?
Bilmiyorlarsa neden bilmediklerini bu milletten salkıyarak, din ve duygu sömürüsü yapıyorlar. Bu ise Kuran’a göre münafıklık alameti sayılmıyor mu?
Bakınız bu hususta dinin kaynağı Kuran ne demekte, “ Allah’a ve Resulü’ne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle ÇEKİŞMEYİN. Sonra içinize korku düşer ve DEVLETİNİZ elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal: 46)
Kuran’a da olup S. Başbakan’da olmayan şey ne imiş? Muhalefet ve muhalefet liderleriyle çekişmek ve sabretmemek!
Kuran, “Uyan! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah’ındır. Allah’tan başkasına tapanlar dahi, ortaklara uymuş olmuyorlar. Ancak zanna uyar ve sadece kendi kıstaslarıyla ölçer, yalan söylerler.” (Yunus: 66)
İki cihan peygamberine sorarlar; “Müslüman, zina yapar mı? Yapmaz amma belki. İçki içer mi? İçmez amma belki, Haram yer mi? Yemez amma belki. YALAN söyler mi? O mübarek insan ellerini havaya kaldırarak; asla… asla” der.
Türkiye’nin en büyük hastanesinin temel atma töreninde yine S. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye saydıran S. Başbakan, “Onların zamanında ilaç kuyrukları vardı, her ilaç bulunmuyordu, herkes her ilacı alamıyordu” diye hava basmaktaydı
Oysa aynı gün FOX’un sabah kuşağında (23.10.2013) İsmail Küçükkaya’nın “Çalar Saat” programında, vatandaşlar, “Kanser ilaçlarının bulamıyoruz. Oğlumun durumu çok kötü! Eczacılar Birliğine söyledim sıraya aldılar” dertlenmesindeydiler. Bazı kanser ilaçlarının normal fiyatının 8.90 lira olmasına karşın, KARABORSA da 3.000 liraya satıldığı haberini geçmekteydi TV’ler
Bu davranışlar İslam’a ne kadar uygun? Onun da yorumunu sizler yapın.
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı