Türkler tarih boyunca yüksek ahlâkın, irfanın, çalışmanın ve ilmin önderliğini yapmışlardır. Bu, Onların genetik yapısından gelmektedir.
Türkler gerçekten de tarih boyunca ahlâklı yaşamış milletlerin başında gelir. Bir milletin devlet kurma yeteneği şüpheniz olmasın ki o milletin kendine özgü değerleri, kültürü ve ahlâk anlayışı ile örtüşür.
Bu açıdan bakıldığında Türklerin tarih boyunca kurdukları “Büyük Devletlerin” çokluğunun nedeni kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu, Türk Milleti’nin ahlâkı zenginliğinin ve teşkilatçılığının bir göstergesidir.
Tarihe şöyle bir göz attığınız da böyle bir değeri Türklerde ve onun tarihinde görürsünüz.
Bu başarının nedenini nerede aramamak gerektiğine gelince:
Türk Milleti’nin medeniyet anlayışında,
Türk Milleti’nin kültür anlayışında,
Türk Milleti’nin vatan-millet anlayışında,
Türk Milleti’nin askeri ve idari yapılanmasında,
Ve Türk Milleti’nin üstün ahlâk anlayışında görürsünüz.
Türkü anlamak için, yukarıda saydığım özelliklerini irdelemeniz ve üzerinde düşünmeniz gerekir.
Bir başka konu da, Türkler sadece kendisi için değil, aynı zamanda idaresi altındaki tüm milletlere de Türk’e yakışır şekilde davranmış ve hareket etmiştir. Onlar için bu anlayış ahlâklarından gelen adalet anlayışıdır. Ne derler, “El adl-û esasül Mülk” Adalet mülkün temelidir.
Siz üç kıtaya yayılmış kıtalar büyüklüğündeki bir Büyük Osmanlı Devleti’nin, sınırları içinde yaşayan onlarca milleti ve inancı yüzyıllar boyunca barış ve kardeşlik içinde bir arada tutmasının özünde, Türk’ün yüksek seciyesi ve adalet anlayışının olduğunu bilmez misiniz?
Şunu unutmayın ve Batı’nın ipine sarılarak bu millete, “Daha çok insan hakları, demokrasi” getirme iddiasıyla, bu milleti bölmeye ve parçalamaya çalışanlar: Türklerde kan bağına dayanan asillik, aralarında uçurumlar bulunan kast ya da sınıflar yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır da.
Bunu görmek için, aklı-selim ile tarihe şöyle bir yolculuk yapmak yetecektir.
Sana, “Haydi bakalım ülkene daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok kadın hakları ve hukuk getir” diyenlerin, tarihlerini bir gözden geçir. Orada insan kıyımlarını, hak ve hukukun nasıl çiğnendiğini göreceksin.
Türk’ün tarihinde, ne Kızılderili kıyımları, ne Zenci ayırımcılığı, ne Yahudi kıyımı, ne Cezayir katliamı, ne Hindu kıyımı, ne Engizisyon mahkemeleri göremezsin.
Türklerde millet devletin, devlette milletin hizmetindedir. Ne birey nede devlet üstündür. Her ikisi aynı eşitliktedir. Son günlerde moda oldu, “Devleti küçültelim, daha çok birey hakları” gibi ne idiğü belirsiz, kimin değirmenine su taşıdığı tartışılır bir savsata ortalıkta dolaşmakta. Onlara küçük bir hatırlatma; Filistin’de birey var aile var. Ama devlet yok ve Filistin’in de gariban, zavallı Filistinlilerinde durumu ortada.
Bizde millet kavramı, “Türkleri değil, devlet içindeki tüm insanları kapsayan bir yüce ahlâkî anlayıştır. Türkiye Cumhuriyetini kuranlara ve burada yaşayanlara TÜRK denir.”tanımlamasında ifadesini bulan anlayıştır. Yeter ki ayrılıkçı olmasın! Çok kültürcülük, kilimin desenleri, mozaik gibi abuk-subuk fikirler üretmesin. Bu millet, hiç birisi değil muazzam bir ALAŞIMDIR. O kadar.
M.Akif Ersoy, bu anlattıklarımı: “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz!/ Gelmiş cihana, insanlık nedir öğretmişiz./ Kapkaranlıkken ahlâk-ı insaniyetin./ NUR olup fışkırmışız, tâ sinesinden zulmetin.”
Başka söze gerek var mı? Türk’e model tayin etmeye çalışanlar; durup biraz düşünmelidirler, “Biz bu yüce millete nasıl bir kötülük yapmaktayız?” diye.
Esen kalınız.