S. Erdoğan Başbakan olduğunda, konulara hâkim, siyasetin bütün kıvrımlarını bilen, tekeden sütü çıkaran olarak bilmiştik.
Yıllar geçti.
PKK ve terör, ülkenin karın ağrısıydı. Ülke ekonomisini kemiren, öğüten bir değirmen gibiydi. Analar ağlıyor, şehit cenazeleri musalla taşlarında sıralanıyor, gözyaşlarımız sel olup akıyordu.
Gözyaşları dursun, analar ağlamasın, ocaklara ateşler düşmesin, musalla taşlarına şehit cenazeleri konmasın istiyorduk.
Bütün ülke, bu sorunun; canı gönülden ve ivedilikle çözülmesini arzu ediyordu.
S. Başbakan ve hükümeti, önceleri “Kürt Açılımı ve Çözümü” diye bir uygulamaya geçti. Bu söz, toplumda tepkiyle karşılaşınca, “Demokratik Çözüm” vs. gibi söylemlerden arınarak, “AÇILIM SÜRECİ” olup çıktı.
Bu sürecin tarafları: DEVLET ve PKK’dan oluşuyordu.
T. Cumhuriyeti’nin yapacakları,
PKK Terör Örgütünün ve onun destekçilerinin yapacakları.
Devlet, askeri kışlaya kapattı, polisi karakollara. Ne polis ne asker artık PKK avına çıkmıyordu. KCK’lıları bile bir şekilde affederek cezaevlerinden salıverdi.”TRT 6” yı KÜRTÇE yayına soktu, Kürtçe kaset, roman, siyasi propaganda, şehir isimleri serbest edildi.
PKK’nın da yapacakları vardı.
1- Silahları bırakacaklardı.
Bıraktılar mı?
2- Teröristler sınır dışına çıkacaklardı.
Çıktılar mı?
3- Dağdan ineceklerdi.
İndiler mi?
4- Terör eylemlerini yapmayacaklardı.
Yapmıyorlar mı?
5- Dağa eleman temin etmeyeceklerdi.
Etmiyorlar mı?
Bütün bunları üst üste koyunca; sözünde duran kim, durmayan kim?
Diyarbakırlı bir vatandaşla karşılaştığımda sordum; “ PKK ve onun destekçileri neden verdikleri sözde durmuyorlar? PKK’nın yaptığı AÇILIM SÜRECİNE” sabotaj olmuyor mu?”
Cevabı çok ilginçti: “PKK amacına ulaşmadı ki. Sizler Pkk’yı enayi mi sanıyorsunuz?”
Bu süreçte, demek ki bir de enayilik varmış. Acaba o, kim oluyor?
PKK, akıllı olarak ne yurt dışına çıktı, ne silah bıraktı, ne dağdan indi ve ne de dağ kadrosunu azalttı.
TSK’dan it gibi korkup, inlerinden başlarını çıkaramayan teröristler; T.C hükümeti ile masada şart konuşur, karakolu basıp şanlı TÜRK Bayrağını indirir hale geldiler.
Bu mudur başarı? Bu mudur “Sürecin başarılı bir şekilde devam ettiği?”
Eğer bu başarı ise, Allah aşkına söyler misiniz, “BAŞARISIZLIK” nedir?
Askerler kışlalarına hapsolunmakla kalmamış, taciz ateşinden ve hakaretten de rahatsızlar. Polis dersen, ancak yalvarmakta, rica etmekte.
S. Demirtaş ve diğerleri hem S. Başbakanla, Devletle, Valilerle ve Komutanlarla dalga geçmekteler, alay etmekteler.. G. Kışanak, “Petrollerden ve diğer madenlerden de pay istiyoruz” diyor. Ne hükümetten ne Başbakandan ne Genel Kurmay Başkanından ne de Diyanetten “TIK” yok.
Neden?
S. Demirtaş, “Başbakanın –B- planı Apo’ya yalvarmak –C- planı da daha çok yalvarmak” deme densizliğini gösteriyor. Aynı yetkililerden “TIK “yok neden acaba?
O esip gürleyen Başbakan, söz konusu Pkk, HDP, Apo olunca neden uysallaşıyor, bütün sinirleri alınmışa benziyor?. Oysa biz onu kükreyen aslan olarak tanımıştık.
Ey yüreği vatan sevgisiyle çarpan aziz milletim! Bu süreçte kârlı olan kim?
“Açılım” ya da “Barış” sürecinde neredeyiz?
Ey yüreği vatan sevgisiyle çarpan AKP’li vekil ve AKP’ye oy vermiş kardeşlerim; bu saçmalığa ne zamana kadar ses çıkarmayacaksınız?
Birileri bilerek veya görevi icabı ülkenizin altını oymakta!
Görmüyor musunuz? Görmeniz için daha ne yapsınlar, ne söylesinler?
Tıkır tıkır işleyen bir süreç var. Ama bu süreç; ülkenizin bölünme, küçülme ve parçalanma süreci. Türkiye’ye lütfen sahip çıkınız. Omurgalı ve kemikli olunuz. Bu aymazlığa; daha“DUR” demenizin vakti gelmedi mi?
Başka Türkiye mi var?
Esen kalınız.