Soma’da meydana gelen maden kazası; ocaklara ve yüreklerimize acılar düşürdü. Türkiye hem yasta hem ayakta.
Bu kazalar gerçekten de kader mi?
Başbakan’ın dediği gibi bu tür kazalar; işin doğası ve tabiatı gereği olağan şeyler midir?
Eğer öyle ise Batıda, bu tür olaylarda ölüm ve acı neden bu kadar büyük olmuyor?
İlk haberlere göre; bu ocak, belli bir kömürün devlete verilmesi karşılığı özelleştirilmiş bir ocakmış. Yani, çıkarılan kömürün çok azı hükümetin oy için dağıttığı kömür karşılığı (sanırım) bir yandaş gurubuna peşkeş çekilmiş.
Kazalar elbette olacaktır.
Eğer trafikteyseniz, eğer arabanızı sürüyorsanız; kazalara da açıksınız demektir. Bu, yaşıyorsanız öleceksiniz düz mantığı gibidir.
Madem kaza yapacağız, madem öleceğiz. Öyleyse gerekli tedbirleri ve önlemleri almayalım mı?
Bu işin bir acı yönü de; bu ocakla ilgili 29 nisanda TBMM’ne bir önerge verilmiş olması ve bu önergenin AKP’lilerin, “TBMM’nin zamanını çalmaya matuf, içi boş bir önerge” gerekçesiyle RED edilmiş olmasıdır.
Bu önerge RED edilmeseydi, bu ocakla ilgili haklı şikâyetler görüşülseydi. Acaba bu ÖLÜMLER olur muydu?
İddialara göre ocak, defalarca denetlenmiş. Kimi denetimler haberli yapılarak, göstermelik önlemlerle, “yönetmeliklere uygundur” raporları alınmış. Kimi zamanda, eksikliklerin tamamlanması için çeşitli küçük ve komik para cezaları verilmiş.
Bu şirket; iddialara göre TOKİ’nin AKP’nin dağıttığı kömürlerin en büyük de tedarikçilerindenmiş.
Bu iddialar doğru ise, şimdi bu insanların yüzüne nasıl bakacaksınız? Eğer vicdanınız varsa; bu vicdanınız hiç mi sızlamayacak?
S. Başbakan, teknik rakamlar vererek, 1940’larda ÇİN’de olan bir kazada ölenlerin sayısını veriyor ve “Bu işin doğasında var. Kaçınılmaz sonuç böyledir” açıklamasıyla: sığ, basit, baştan savma bir konuma taşıyarak; işi basitleştirmeye ve normalleştirmeye çalışması inandırıcı değildi.
İşin en ilginç tarafı da; “Bu olayı siyasi ranta dönüştürenlere prim vermeyiniz” diyerek işe hâlâ siyaset gözlüğüyle bakması bir başka ayıp ve utanılacak açıklamaydı.
Bu faciada şimdilik 275 can (Ölü sayısının saklandığı da söyleniyor.), feci bir şekilde ölmüş. Bunu hiç mi konuşmayacağız, neden böyle oldu diye hiç sorgulamayacak mıyız?
Sizi ve sizin yanlış ve hatalarınızı hiç mi eleştirmeyeceğiz?
İstediğiniz bu mu?
Siz, 1940’ların Çin’in’de olan bir kazayı hangi mantıkla örnek veriyorsunuz?
Türkiye Çin midir?
2014’ü siz hâlâ 1940’lar mı sanmaktasınız?
Elli yıldır Almanya’da maden kazasında hiç ölen var mı?
Hani Hz. Ömer, “Fırat kenarında kurdun yediği keçinin sorumluluğunu taşıyordu” Bu sorumluluktan sizin hiç mi nasibiniz yok?
Türkiye son on yılda bu tür kazalarda 13 bin vatandaşını kaybetmiştir. Sadece 2013 yılında iş kazalarından dolayı ölenlerin sayısı 1325 imiş.
Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada da üçüncü sırada! Bu rakamlar, sizi hiç mi rahatsız etmiyor, vicdanınızı hiç mi sızlatmıyor?
Ocaklara düşen acılardan, yetim kalan yavruların geleceğinden hiç mi rahatsız olmuyorsunuz? “İşin doğasında bu var” demek; sizi çok mu rahatlatıyor?
Bu facia karşısındaki tutum ve davranışlarınızdan dolayı, sizleri esefle kınıyorum.
Aziz milletimin başı sağ olsun. Orada ölenlere Allah’tan rahmet acılı ailelerine ve yakınlarına da sabrı celil diliyorum.
Şimdi göstermelik taziyeye koşan yöneticiler, oraya önlem ve tedbirler için gitseler daha inandırıcı ve daha ahlaki olmaz mıydı?
Başımız sağ olsun
Esen kalınız.
NOT: Bu işçi kardeşlerimiz emekli olunca ellerine aylık yaklaşık: sekiz yüz lira para geçecekmiş. İki yıl vekillik yapıp aylık altı bin lira emekli maaşı alan vekillerin paraları ne kadar etik, ahlaki, vicdanî ve helâl?