ABD ve Rusya’nın, Ukrayna üzerinden adeta danışıklı dövüşle yeni paylaşım savaşına giriştiği görülüyor.
Savaşın 12’nci günündeyiz. İnsanlar ölüyor, milyonlar göç ediyor; güya dünyanın selametini üstlenmiş olan uluslararası örgütler ise resmen bir kez daha iflas ediyor.
Peki İslâm alemi, özellikle de Türk dünyası bu vahşi paylaşımın neresinde?
Ankara’nın pozisyonu malum; Rusya’yı da Ukrayna’yı da kaybetmek istemiyor, Erdoğan arabuluculuk için uğraşıyor. Ancak kriz başladığından bu yana Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Başbakanı Scholz ile neredeyse günaşırı görüşürken, Erdoğan’la hepi topu 2 kez görüşebildi. Rusya’nın bugün bazı bölgelerde sivillerin tahliyesi için ilân ettiği geçici ateşkesin de Macron’un kişisel talebi üzerine alındığı bildiriliyor.
İslâm aleminin önemli ülkesi İran’a bakalım. Açıktan Rusya’yı destekliyor. Diğer Müslüman ülkelerin çok büyük bölümünün ise ABD’nin güdümünde olduğu herkesin bildiği bir sır. Buna rağmen birkaç gün önce Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammet bin Selman, Putin’le görüştü. Görüşmede petrol piyasalarındaki gelişmeler ile Rusya’ya yönelik yaptırımların ele alındığı ve iki ülkenin petrol piyasalarındaki işbirliğini sürdüreceklerini teyit ettikleri açıklandı.
Rusya’yı Destekleyenler
Bu özetlerden sonra Rusya’dan bağımsızlığını kazanmış olan Türk dünyası ülkeleri ile Türk Devletleri Teşkilâtı’nda gözlemci üye olan Macaristan cephesindeki gelişmeleri aktaralım.
Putin’in -barış görüşmelerini fiilen sona erdiren- Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ı “bağımsız ülkeler olarak tanınma” kararını açıkladığının ertesi günü Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev Moskova’daydı. Çok sayıda anlaşma imzaladılar. Hani Putin’in Ukrayna’yı suçlamasının sebeplerinden birisi, Rusça’nın yasaklanması ya; Aliyev’le Rusça eğitim konusundaki konuşması oldukça dikkat çekiciydi. Putin, Azerbaycan liderliğinin Rus dili ve kültürünü desteklemesini överken Azerbaycan’da 300 okulda Rusça öğretildiğini, ayrıca çok sayıda üniversitede Rus dili fakülteleri bulunduğunu, Rusya’da da 11 bin Azerbaycanlı öğrencinin eğitim gördüğünü söyledi. Aliyev ise 300 değil, 340 okulda Rusça eğitim verdiklerini vurguladı.
Putin’le görüşmesi sırasında Rusya’nın Ukrayna kararıyla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmayan Aliyev, daha sonra gazetecilere, “Rusya Devlet Başkanı kararını verdiğinde, sanırım bu sürecin uzayacağını anladı.” derken, Rusya’nın yaptırımlara “dirençli” olduğunu hatırlattı.
Bu arada Aliyev’in talimatıyla, Ukrayna’ya değeri 5 milyon avronun üzerinde olan ilaç ve tıbbi malzeme gönderildiğini de kaydedelim.
“Azerbaycan nerede duruyor?” diye sorarsanız; iktidarın gazetesi Sabah’ın Başyazarı Mehmet Barlas dahi şunu yazdı:
“Tek millet iki devlet diye bildiğimiz Azerbaycan bile dün Putin’le anlaşmaya vardı.”
Diğer ülkelerin pozisyonuna geçelim.
Ukrayna krizinden sadece 1 ay önce akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar dolayısıyla karışan ve Putin’in barış gücü gönderdiği Kırgızistan’ın Lideri Sadır Caparov, Ukrayna’nın işgâline açıktan destek verirken, Putin de “ilkeli duruşu” sebebiyle Caparov’a teşekkür etti.
5 gün önce BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin de desteklediği, Rusya’yı kınayan ve Moskova’nın, tüm askeri güçlerini Ukrayna topraklarından derhal çekmesini öngören bir karar kabul edildi. İşte bu oylamada Kazakistan ve Kırgızistan, Ermenistan’la birlikte çekimser kalırken Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan oylamaya katılmadı.
Türk Devletleri Teşkilâtı’nda gözlemci olan Macaristan’a gelince; Rusya’yı desteklediği gibi, Ukrayna’ya yardım için gönderilen silahların topraklarından geçişine izin vermeyeceğini duyurdu. Savaşa müdahil olmak istemediklerini, ancak Ukrayna’dan gelen mültecileri kabul edeceklerini ve insani yardım sağlayacaklarını belirten Başbakan Victor Orban, “‘NATO bizi korur.’ diye düşünenler yanılıyor.” açıklamasını yaptı.
Erdoğan Kimle Kaç Kez Görüştü?
Hemen burada Erdoğan’ın, savaşın başlangıcından bu yana Türk dünyasından kimlerle görüştüğünü de hatırlatalım.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le 2, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’la ise 1’er kez görüştü.
Türkiye’nin “Aksakalı” Ne Yaptı?
Ya AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım? Ne âlâka mı? Biliyorsunuz, kendisi aynı zamanda Türk dünyasındaki “Aksakalımız”.
Ukrayna savaşından birkaç gün sonra Twitter hesabından; “Bölgemizin ve dünyanın barış ve istikrarına tehdit oluşturan Ukrayna topraklarındaki savaş bir an önce sona ermelidir. Bu mübarek günlerde daha fazla kan ve gözyaşı dökülmemeli, çocuklar ve siviller zarar görmemelidir. En kötü barış, savaştan daha iyidir.” açıklamasını yaptı.
1 Mart’ta Eskişehir Anadolu Üniversitesi bünyesindeki Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde öğrencilerle sohbet edip Rusya ve Ukrayna’yla ticaret hacmimizi anlattı… “Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu adil olmayan savaşı bitirmek için gayretlerimiz devam edecek.” dedi… İnsanlığın ihtiyacına cevap vermeyen BM sisteminin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Türk Kızılayı ile ilgili bir programda; “Bu savaşı kabul edilemez bulduklarını ve şiddetle reddettiklerini”, “Rusya’nın müdahalesi nedeniyle dünyanın tehdit altında olduğunu” vurguladı.
Hepsi bu!..
Bahçeli’den Putin’e Türk Dünyası Mesajı
Konu Türk dünyası olunca, Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye de bakmak gerekir.
Putin 21 Şubat gecesi Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlık kararını tanıdıklarını açıkladığında, Rus tarihine bolca atıf yapması üzerine üzerine Bahçeli, Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgâli haklı çıkarmaya çalıştığını belirtip şöyle konuştu:
“Şayet tarihin şahitliğine müracaat edersek, bırakınız Putin’i Türk Milleti’nin karşısında konuşmaya, ahkâm kesmeye, tarih hatırlatmasına hiç kimsenin, hiçbir devletin ne yüzü ne de cüreti yetecektir. Tarih dile gelirse, tarihi gerçekler şakır şakır konuşmaya bir kez başlarsa, Türk Milleti’nin okunan fermanını duymayan da, dinlemeyen de, hatta dize gelmeyen de kalmayacaktır. Etnik ve kültürel yakınlıktan bir ülkenin işgâl bahanesi çıkartılıyorsa, o zaman üç kıta bizi söyleyecek, üç kıta bizi anlatacak ve coğrafyalar durmaksızın bizi çağıracaktır.”
12 Kasım’da Ne Oldu?
Tüm bunları anlatmamızın sebebi ne mi? Bilindiği gibi sadece 4 ay önce 12 Kasım’da İstanbul’da “Türk Devletleri Teşkilâtı Devlet Başkanları Konseyi” toplandı. Erdoğan’ın başkanlığında, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan Cumhurbaşkanları ile Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın katıldığı toplantıda, “Türk Dünyasında işbirliği ve eşgüdümün sağlanmasında ve Türk Dünyasının değerlerinin ve çıkarlarının bölgesel ve uluslararası camiada daha fazla desteklenmesinde Teşkilâtın rolünün geliştirilmesi ile Türk Dünyasının çıkarlarını etkileyen bölgesel ve uluslararası konularda istişarelerde bulunmanın önemi” konuşuldu. Tam 121 maddelik bir bildiri yayımlandı.
İşte bu toplantının ardından “Aksakal” olarak görevlendirildiği duyurulan Binali Yıldırım, Türk Devletleri Teşkilâtı’nın sayısını gelecek yıllarda artıracaklarını belirtip şunları söyledi:
“Akraba devletler yani aynı kökten gelen dilleri konuşan veya bünyelerinde Türklerin yaşadığı devletler de bu topluluğun doğal üyesidir. Moğolistan bunlardan biridir. Ayrıca Balkan coğrafyasında Macaristan başta olmak üzere Bulgaristan, Bosna Hersek, Sırbistan, Arnavutluk ve Makedonya, bütün Balkan devletleri bu teşkilatın doğal üyesidir ve ileride topluluğa dahil olacaktır. Ayrıca Rusya ve Çin de bu topluluğun doğal üyesi niteliğindedir. Bu geniş coğrafyada üzerimize düşen büyük görev ve sorumluluk var. Bunun farkında ve bilincindeyiz.”
Yıldırım, “Bazılarının aklına gelen ‘Türkler eski rüyalarını mı görüyorlar?’” sözüne karşılık da Türk Devletleri Teşkilâtı’nın BM, Arap Birliği, Afrika Birliği gibi çatı bir örgüt olduğunu, refahın ortak paylaşımını sağlayıp bölgeler sorunları ve huzursuzluğu ortadan kaldırmayı amaçladığını vurguladı.
Harita Krizi
12 Kasım’daki o toplantıdan sonra MHP Lideri Bahçeli de Erdoğan’ı telefonla arayıp tebrik ederken, “Esasen ve gıyaben Türkiye Cumhurbaşkanı’na ‘Milli Şuur Nişanı’nı Türk Milleti’nin lâyık gördüğünü samimiyetle paylaştı”… Ayrıca kendisinin özel olarak tasarlayıp çizdirdiği bir Türk Dünyası Haritası’nı Erdoğan’a, “Bir bayrak” gibi emanet etti.
Partisinin Meclis Grubu toplantısında yaptığı konuşmada ise, “Bugün Türk coğrafyası uyanmaktadır. Türkistan ruhu dirilmektedir… Rüyaların gerçeğe dönüşmesi için güçlü adımlar atılmıştır… Hedefimiz Kızılelma’dır, ülkümüz Turan’dır, yeminimiz istiklaldir, gayemiz insanlığın çehresini, coğrafyaların kaderini, medeniyetlerin ana yatağını huzur, istikrar, demokrasi, insana saygı, adil paylaşım, adaletli muameleyle değiştirmektir.” dedi.
Bahçeli’nin Türk Dünyası Haritası’nı Erdoğan’a sunmasının ardından Rusya’nın tepkisini de hatırlatalım.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Türk partnerlerimiz, Türk dünyası fikrini geliştiriyor. Bu normal bir şey. Üzüntü duyabileceğim tek nokta, Türk dünyasının merkezinde büyük bir kırmızı yıldız bulunmaması. Orası (merkez), Türkiye’de değil, Rusya Federasyonu topraklarında, Altay’da, her Türk için kutsal olan, doğup yayıldıkları yerde.” yorumunu yaptı.
Dışişleri Bakanı Lavrov ise şu mesajları verdi:
“Soydaşlarla bağları sürdürmekte utanç verici bir şey görmüyorum. Bizim soydaşlarımızın ve yurttaşlarımızın da yaşadığı coğrafyalar var. Biz de dünya haritasını belirli renklerle boyayarak, onlara farklı bir ton verebiliriz. Elbette en başta tüm post Sovyet coğrafyası. Ayrıca Almanya’da, diğer Avrupa ülkelerinde, İsrail’de, ABD’de, Latin Amerika’da, Arjantin’de de SSCB halklarını temsil eden çok sayıda yurttaşımız var… Rusya buna normal bakıyor ve burada kültürel süreçler ve dilsel geleneklerin desteklenmesi söz konusuysa, bunda korkulacak bir şey olmadığını düşünüyor. Eğer sizin duyduğunuz, ancak bizim henüz teyit etmediğimiz askeri işbirliği boyutları söz konusu olursa, elbette bu fayda sağlamaz. Bunun Türkiye’nin ve Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki partnerlerinin çıkarına olduğunu düşünmüyorum. Liderler telefonla konuşacak, ben de yarın Stockholm’de AGİT toplantısı çerçevesinde Türk Dışişleri Bakanı ile görüşeceğim. Bu konuları açıkça, şeffaf bir şekilde istişare edeceğiz. Çıkar dengesinin gözetilmesi gereken sorunları ve açıklamaları adil bir şekilde ortaya koymalıyız.”
Ez cümle; hani Erdoğan BM’yi eleştiriyor, AB’yi bol bol nasihat çekmekle suçluyor ve NATO’nun tavrının “sıradan bir kınama cümbüşüne dönmemesi” gerektiğini söylüyor ya, işte koca Türk dünyası ve Türk Devletleri Teşkilâtı’nın hali pür melali!..