Kürecik radarının kurulmasının ardından ABD, İsrail’in NATO çalışmalarına katılmasını istedi. AKP hem buna “evet” dedi, hem de 2011’de veto ettiği İsrail’in NATO’da daimi temsilcilik açması talebine 2016’da onay verdi. Yani İsrail’i NATO’nun içine de bizatihi AKP iktidarı soktu. Kürecik ve İncirlik NATO üssü ise ABD’ye çekilen bu restler neyin nesiydi?! Yine, velev ki, varlık sebebini İsrail’in güvenliğine adamış olmasına rağmen ABD ya da İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen diğer NATO üyesi ülkeler Kürecik’ten edindiği bilgileri soykırımcılarla paylaşmıyor… Yine de Kürecik’in devre dışı bırakılması, soykırımcılara silah, para ve cesaret verenlere karşı en okkalı yaptırımlardan birisi olmaz mı?
İktidar ve medyası asla ve kat’a İsrail’le ticaret yapmadığımızı anlatırken bir gün ansızın 54 ticari ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması getirildi. Erdoğan da, “İsrail’le artık ilişkilerimizi ticari anlamda başta olmak üzere kestik, kesiyoruz.” diye övündü. Kesilenleri öğrendik, ama demek daha kesilen ve kesilecek olanlar var.
Benzer bir tartışma, İran’ın 13 Nisan gecesi İsrail’e füze fırlatmasından sonra Kürecik’teki radar üssü üzerinden yaşanıyor.
İran’ın füzelerinin Kürecik’teki üs sayesinde tespit edilip durdurulduğu iddiasını ilk yalanlayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı oldu. Radar üssünün “tamamen ulusal güvenliğimiz gereği kurulmuş olup NATO müttefiki ülkelerin halklarının, topraklarının ve kuvvetlerinin korunmasını amaçladığını” ve “radar sisteminden elde edilen bilgilerin, NATO’nun mevcut prosedürleri çerçevesinde müttefiklerle ittifakın savunmasına yönelik paylaşılıp kullanıldığını” anlatan İletişim Başkanlığı, “Radar bilgilerinin İsrail gibi NATO müttefiki olmayan ülkelerle paylaşımı söz konusu değildir.” dedi.
İletişim Başkanlığı’nın ardından MSB kaynakları da Kürecik’le ilgili iddiayı hemen hemen aynı ifadelerle yalanladı. Erdoğan’ın Hamas lideri İsmail Haniye ile görüşmesinden sonra konu yine gündeme getirilince ikinci yalanlamayı yapan İletişim Başkanlığı, “manipülasyon kampanyalarına itibar edilmemesini” istedi.
Son olarak Erdoğan, Kürecik iddiasını dillendirenleri utanmazlık, yalancılık, kendi devletine ve milletine iftira atmakla suçlayıp şunları söyledi:
“Daha önce defalarca açıkladığımız, tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir.”
Erdoğan’ın ardından Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Kürecik sakızı çiğnenmesi” benzetmesini yaptı.
BUTONU BİZDE OLACAKTI
Erdoğan, “Daha önce defalarca açıkladık, tüm yönleriyle açıklığa kavuşturduk.” diyor ya; ana hatlarıyla Kürecik radarının kurulması sürecinde yaşananları hatırlatalım.
ABD’nin kurulmasını çok önceden planladığı bu radar NATO’nun 2010’daki Lizbon zirvesinde resmileşti. Kararla birlikte de bu üsten İsrail’e bilgi aktarımı yapılıp yapılmayacağı tartışmaları başladı. Ankara’nın bu konuda ABD’den güvenceler istediği bildirildi.
Pentagon kaynakları ise ABD’nin Türkiye’den ayrı olarak İsrail’le de güçlü bir füze savunma ilişkisi olduğunu, Türkiye’deki radarın aynısından 2008’den beri İsrail’de de bulunduğunu ve dünyanın herhangi bir yerindeki ABD radarlarından alınan bilgilerin füze savunmanın etkinliğini artırmak için birleştirilebileceğini Türk yetkililere söylediklerini açıkladı.
Amerikan medyasına Beyaz Saray’da bir brifing veren ABD yönetiminden üç üst düzey isim de özetle; “Bu bir ABD radarıdır. ABD; Türk, İsrail ve diğer radarlardan toplanan veriyi birleştirmeyi planlamaktadır. Hiçbir anlaşmada, bizim İsrail devletini savunma kabiliyetimizi kısıtlayan bir şey yoktur.” dedi.
Dışişleri Bakanlığı’mız, bu bilgileri yalanlarken dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “manipülasyon yapıldığını” belirtti.
Yine o süreçte dönemin Başbakanı Erdoğan, “Buton bizde olacak”, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Buton bizde olmayacak, ama ortak kararla kullanılacak bu kalkan.” şeklinde açıklamalar yaptı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise şartlarımız kabul edildiği takdirde füze kalkanına “evet” diyeceklerini söyledi.
OBAMA’YLA GÖRÜŞTÜKTEN SONRA
Nihayetinde Kürecik’le ilgili anlaşması 14 Eylül 2011’de dönemin Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone arasında imzalandı.
Bir hafta sonra da Erdoğan, BM Genel Kurul Toplantısı ve Obama’yla görüşmek için ABD’ye hareket ederken şunları söyledi:
“Füze kalkanı ile ilgili konuda yine ne yazık ki çok ciddi bir dezenformasyon var. Bu da bölge halkını rahatsız etmek, ülkemizi rahatsız etmeye yöneliktir. Biz bir NATO ülkesiyiz, Malatya Kürecik’te NATO’nun böyle bir üssü vardı, aynı yerde yeniden böyle bir radar üssü kuruluyor. ‘Yapılan, İsrail’i korumaya yöneliktir.’ deniyor. Arkadaşlar İsrail NATO’nun bir üyesi, mensubu değil. Bunu geçmişte olsaydı aynı zihniyet, aynı kafa bu defa ‘Rusya’ya yöneliktir.’ diyecekti, şimdi de ‘İran’a yöneliktir.’ diyor. Burada kurulan füze kalkanı değildir, o Polonya’dadır. Buradaki radar üssüdür. NATO oraya savunma füzesi yerleştirecekse o ayrı bir konu. Şu anda gündemimizde öyle bir şey yok.”
Başkan Obama’yla yaptığı 1.5 saatlik görüşmenin ardından ise Obama’nın, radar savunma sistemi konusundaki yaklaşımları için özellikle teşekkür ettiğini belirten Erdoğan şunları anlattı:
“Bu tabii bizim NATO sözleşmesi çerçevesi içerisinde attığımız bir adım… Tamamıyla NATO’nun bizlerle de ABD ile de yaptığı görüşmeler çerçevesinde vardığımız mutabakatla da yer tespitine varıncaya kadar yine karşılıklı görüşmeler neticesinde Malatya Kürecik belirlendi… Burada hangi ülkenin radarı olduğu değil; bu radar kimin emrinde kullanılacak, kimlerle kullanılacak… Şu anda Libya’da uçan uçaklar, değişik ülkelerin, NATO üyesi ülkelerin uçakları. Kimin programı çerçevesinde bunlar hareket ediyor? NATO’nun. Komuta, her şey, A’dan Z’ye orada, ama uçaklar değişik ülkelerin. Burada da bu işin faturasını, bedelini Amerika öder veya bir başkası öder, bu bizi ilgilendirmiyor; ama burası artık NATO’nun bir üssüdür ve bu komuta kademesi içerisinde bizim de generalimiz bulunacak ve beraberce oranın yönetimini temin edecekler.”
Bir gazeteci, “Pentagon muhabirlerine yapılan bilgilendirmede, bu radarın İsrail’e bilgi vereceği söyleniyor” hatırlatmasında bulununca da, “Onu düzelttiler ve onunla ilgili açıklama yapacaklar.” dedi.
BAHÇELİ DE UYARMIŞTI
Şimdilerde “Kürecik sakızı” benzetmesini yapan MHP Lideri Bahçeli’nin o vakitler nerede durduğuna da bakalım. Dedi ki;
“Önemle üzerinde duruyorum ki, bu kadar kayda değer bir karar NATO bünyesinde değil, ABD’yle sağlanan ikili ittifakla hayata geçirilmiştir. Ayrıca NATO Genel Sekreteri’nin ifadelerinden AKP’nin bunda son derece istekli ve bir hayli de talepkâr olduğu sonucu çıkmıştır. ABD’nin Dışişleri sözcüleri, Kürecik’te kurulan erken uyarı radarından elde edilecek bilgilerin, tüm NATO müttefiklerini korumak amacıyla kullanılacağını değişik kereler itiraf etmişlerdir. Benzer sözleri NATO Genel Sekreteri de teyit etmiştir. Hal böyleyken, Türkiye’nin dolaylı ya da doğrudan bir şekilde üye olmasa da, NATO üyesi ülkelerin güzergâhında bulunmasından ötürü, İsrail’i olası İran füzelerine karşı korumaya ve güvenceye aldığı kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Meselenin bir başka noktası da İsrail’in NATO üyesi olabilmek için yoğun çaba sarf etmesi ve NATO Genel Sekreteri’nin ülkemize gelmeden önce bir güvenlik konferansına katılmak bahanesiyle bu ülkeye uğraması olmuştur. AKP, NATO aracılığıyla, adım adım İsrail’le aynı safa ve hizaya girmekte ve yan yana gelmektedir.”
İşte bu çelişkiler ve belirsizlikler içinde Kürecik’teki sistem 2012 başında kuruldu, ama tartışmalar bitmedi. Örneğin CHP milletvekilleri üsse girmek istediğinde; Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarımız ile Genelkurmay’ın “yetkisiz”, Pentagon’un “yetkili mercii” olduğu ortaya çıktı.
ABD ile imzalandığı için anlaşmanın TBMM’de onaylanması gerekiyordu. Muhalefet sık sık bunu gündeme getirince Mayıs 2012’deki NATO Zirvesi’nin ardından Başkan Obama, “Kürecik’teki radarın operasyonel kontrolünü NATO’ya devretme kararı verdiklerini” duyurdu.
Ankara’nın Kürecik işine nasıl ikna edildiğini de 2013’te ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’dan öğrendik. Edelman, “Malatya’ya kurulan radar sistemi son derece önemli bir karardı. ABD güçlerinin ve müttefiklerinin korunması için hayati öneme sahipti. Erdoğan için çok zor bir karar oldu. İkna edilmesi için Başkan Obama’nın bizzat devreye girmesi gerekti.” dedi.
Şunları da ekleyelim:
Kürecik radarının kurulmasının ardından ABD, İsrail’in NATO çalışmalarına katılmasını istedi. AKP hem buna “evet” dedi, hem de 2011’de veto ettiği İsrail’in NATO’da daimi temsilcilik açması talebine 2016’da onay verdi.
Yani İsrail’i NATO’nun içine de bizatihi AKP iktidarı soktu.
KÜRECİK NATO’NUNSA NİYE ABD’YE REST ÇEKİLDİ?
Velev ki, iktidarın söylediği gibi; Kürecik bir NATO üssü…
İyi de 2019’da ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması konuşulduğunda dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “yaptırım olursa İncirlik ve Kürecik’in gündeme geleceğini” söylemedi mi?
Çavuşoğlu’ndan birkaç gün sonra da Erdoğan hem yaptırım hem Ermeni soykırım iftiralarına değinirken, “Yeri geldiği zaman otururuz, bütün heyetlerimizle beraber kapatılması gerekiyorsa İncirlik’i de kapatırız, kapatılması gerekiyorsa Kürecik’i de kapatırız. Bütün mesele, eğer karşımıza bizim yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda, biz de bunlara mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz.” demedi mi?
Kürecik ve İncirlik NATO üssü ise ABD’ye çekilen bu restler neyin nesiydi?!
Yine, velev ki, varlık sebebini İsrail’in güvenliğine adamış olmasına rağmen ABD ya da İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen diğer NATO üyesi ülkeler Kürecik’ten edindiği bilgileri soykırımcılarla paylaşmıyor…
Yine de Kürecik’in devre dışı bırakılması, soykırımcılara silah, para ve cesaret verenlere karşı en okkalı yaptırımlardan birisi olmaz mı?
Geçenlerde MSB açıkladı; İncirlik’te bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığının ismi Hava Kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda “10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı” olarak değiştirilmiş.
Bakarsınız ABD-NATO ihtiyaçları doğrultusunda Kürecik’in de adı değiştirilir ve bu tartışma biter!..