Bahçeli’nin açıklamasından iki gün sonra MSB’de haftalık basın brifingi vardı. Haliyle, resmi açıklamanın ardından soru-cevap bölümünde gazeteciler bunu sordu. Sözcü, “Siyasi konulara girmiyoruz. Bize verilen görevleri yapmaya devam ediyoruz.” gibi bir cevap verdi. Ama brifinge katılan gazeteciler bunu yazmadı, yazamadı; çünkü sonradan MSB’nin gönderdiği metinde soru-cevap bölümü yoktu!.. Belli ki, böylesi önemli bir konuda görüş bildirilmesi uygun bulunmadı. Başlı başına şu tablo, ortada bir “devlet aklı” falan olmadığını göstermiyor mu? Varsa da o zaman, “Bu kadar şehit veren, ülkenin güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan TSK yine mi devre dışı bırakılıyor?” diye sormak gerekmez mi?!
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin İmralı’daki teröristbaşının Meclis’e gelip PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmasını istemesi üzerine millet şok geçirirken Erdoğan BRICS Zirvesi için Tataristan’daydı.
Yanında 20’ye yakın gazeteci vardı. Bir tanesi bile Erdoğan’a Bahçeli’nin bu açılımını ne orada ne de dönüş yolunda sordu. Artık sistemi az buçuk bildiğimiz için “sordurulmadı” desek daha doğru olur.
Bir yanda “devlet aklı” söylemleri… Öte yanda devletin başı Erdoğan’ın suskunluğu.
Merak daha da artınca Erdoğan’ın AKP’nin Meclis Grup Toplantısı’nda konuşacağı söylendi.
Ama Erdoğan burada da Bahçeli’nin bu net teklifine hiç girmeden, genelgeçer ifadelerden oluşan bir konuşma yaptı.
Nasıl olduysa toplantı çıkışında bir gazeteci Erdoğan’a bunu sorma cesareti gösterdi. Erdoğan’ın önce ne sorulduğunu anlamadığı, daha sonra yanındakiler “umut hakkı” deyince, yürüdüğü yolu işaret ederek, “Şöyle açalım” deyip yoluna devam ettiği bildirildi.
Neyse ki, bu defa soruyu cevaplama işini A Haber muhabiri Rüya Akkuş’a havale etmedi. Acaba Rüya Akkuş orada mı değildi, yoksa Erdoğan dolaylı da olsa bu konuya girmek mi istemedi?!
Hatırlanacağı gibi, bundan bir süre önce Meclis’in açılışında Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşması ve yapılan açıklamaların ardından “siyasette ılımlı iklim”den söz edilmeye başlanınca bir gazeteci, “Somut adım olacak mı? Bekleyelim mi?” sorusunu yöneltmiş, Erdoğan ise bunu Rüya Akkuş’un cevaplamasını istemiş, o da “Somut adım beklemeden siyasette ılımlı iklimi sürdürelim” karşılığını vermişti!..
GENELKURMAY’IN 10 YIL ÖNCEKİ GÖRÜŞÜ
Hani “devlet aklı” diyorlar ya.
Konu terörle mücadele olunca ilk akla gelen kurumlardan birisi TSK’dır, değil mi?
Artık kimse TSK’ya bir şey sormasa da en çok şehit veren bu kurumumuzun Bahçeli’nin teröristbaşı açılımı hakkında ne düşündüğünü, eminim benim gibi siz de merak etmişsinizdir.
Bunun cevabını vermeden önce İmralı’da teröristbaşıyla pazarlık masasının kurulduğu, asker ve polisin karakollara hapsedildiği açılım-saçılım sürecinde Genelkurmay’ın konumunu ve ne düşündüğünü hatırlatalım.
2014 yılının 30 Ağustos’uydu; Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Kırmızı çizgilerimiz aşılırsa gerekeni söyleriz. 30 yıldır bu mücadeleyi biz yürütüyoruz… Bölünmemek, bütünlük önemli, bu kırmızı çizgi. Bununla ilgili bütün görüşlerimizi her ortamda hükümete iletiyoruz.”
Haliyle Özel’in bu açıklamaları çok ses getirdi. Muhalefet, “Öcalan ve HDP’nin haberi var, TSK’nın haberi yok.” diye tepki gösterdi.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise 15 gün sonra Necdet Özel’e şöyle bir cevap verdi:
“Genelkurmay Başkanı ile üç kez görüştüm son bir hafta, 10 gün içinde… 30 Ağustos resepsiyonunda ’Süreci bilmiyoruz.’ demişti. Şimdi aynı şeyi söyleyemez. Geçmişte de Milli Güvenlik Kurulu’nda tartıştık, konuştuk.”
Ancak Özel, Aralık ayında bir grup malul gaziyi kabulünde bir kez daha konuştu. Kabule katılan Gazi Teğmen Alper Kür, Özel’in şunları anlattığı bilgisini verdi:
“Komutanımız, süreçle ilgili olarak bilgi sahibi olmadığını, bu konuda kendisine bilgi verilmediğini belirtirken, Öcalan’la masaya oturmayacaklarını ifade etti… ‘Yıllardır savaştığımız bir insanı muhatap kabul edemeyiz.’ cümlesini kurdu.”
”BUNLARI CESARETLENDİRMEK 85 MİLYONA İHANETTİR”
Necdet Özel’in ardından, önce Genelkurmay Başkanı sonra da Milli Savunma Bakanı olan Hulusi Akar’ın o “çözüm süreci”yle ilgili olarak daha geçen yıl bir toplantıda yaptığı değerlendirmeyi de kaydedelim. Özetle dedi ki;
“2013-2015’te çözüm süreci oluşturuldu ve bu onları şımarttı. Sanki bir zafiyetmiş gibi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asaleti ve nezaketi, onlara verdiği imkânlar ve fırsatlar istismar edildi. Bir daha onu yaşamak istemiyoruz. Çünkü o bize çok ciddi zaman kaybettirdi… Teröristlerle pazarlık olmaz. Eşkıyaya güven olmaz… Bunları cesaretlendirmek, imkân vermek 85 milyona ihanettir… Bu kadar şehit verdikten sonra tekrar başa dönmek şehitlere ihanettir. Şehitlerin kanını yok saymak ve onu çiğnemek demektir.”
YAYINLANMASINA İZİN VERİLMEYEN CEVAP
Milli Savunma Bakanlığı’nın yani TSK’nın bugün ne düşündüğünü aktarmadan önce şunları belirtelim:
Genelkurmay eski Başkanı Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanı olmasıyla birlikte haftalık basın brifingleri verilmeye başlandı. Brifingler Yaşar Güler’in bakanlığı döneminde de devam ediyor. Öğrendiğimiz kadarıyla sistem genellikle şöyle işliyor:
Evvela MSB Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk resmi açıklamasını yapıyor. Ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırıyor. Ama soru-cevap kısmı “MSB kaynakları” olarak veriliyor.
Daha sonra hem resmi açıklama hem soru-cevap bölümü metin haline getirilip gazetecilere gönderilerek bu metnin kullanılması isteniyor. Zaman zaman, özellikle soru-cevap kısmından metne konulmayanlar oluyor. Bu ise, “onlar yazılmayacak” anlamına geliyor ve medya da buna uyuyor. Ki, uygulamanın çarpıcı bir örneğini, Solo Türk gösterisinin İzmir’in kurtuluşunun yıldönümünde tasarruf gerekçesiyle yapılmayıp Teknofest’te yapılmasına ilişkin soruya verilen cevabın yayımlanmamasını, geçtiğimiz 4 Ekim’de Sözcü’den Deniz Zeyrek paylaşmıştı.
Yani MSB’de de Saray’daki sistemin bir başka şekli var.
MHP Lideri Bahçeli’nin, teröristbaşı açılımının MSB’deki yansımasına gelirsek;
Bahçeli’nin açıklamasından iki gün sonra MSB’de haftalık basın brifingi vardı. Haliyle, resmi açıklamanın ardından soru-cevap bölümünde gazeteciler bunu sordu.
Sözcü, “Siyasi konulara girmiyoruz. Bize verilen görevleri yapmaya devam ediyoruz.” gibi bir cevap verdi.
Ama brifinge katılan gazeteciler bunu yazmadı, yazamadı; çünkü sonradan MSB’nin gönderdiği metinde soru-cevap bölümü yoktu!..
Belli ki, böylesi önemli bir konuda görüş bildirilmesi uygun bulunmadı.
Başlı başına şu tablo, ortada bir “devlet aklı” falan olmadığını göstermiyor mu?
Varsa da o zaman, “Bu kadar şehit veren, ülkenin güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan TSK yine mi devre dışı bırakılıyor?” diye sormak gerekmez mi?!