Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Tepkiler Geldi… Ergenekon Kumpası Davasında Kıpırdama Oldu!..

featured

Ergenekon kumpası davasında görev alan hakim ve savcılar hakkında “görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit, suç uydurma, evrakta sahtecilik” suçlamalarıyla 5 yıldır Yargıtay’da devam eden davada sıcak bir gelişme yaşandı. Kumpas mağdurlarının “İpe un serilmesin” şeklindeki tepkisi üzerine esas hakkında mütalaanın alınması için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi. Karar öncesinde ise duruşma savcısından herhangi bir mütalaa alınmaması dikkat çekti.

İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde görülen davanın bugünkü 51’inci celsesine uzun bir aradan sonra Daire Başkanı Abdülkadir Göngören başkanlık ederken, duruşmaya sadece örgüt üyeliğinden tutuklu tek sanık olan eski hakim Hüsnü Çalmuk Bolu Cezaevi’nden, geçen ay denetimli serbestlikten yararlandırılarak tahliye edilen eski mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese de İstanbul’daki bir duruşma salonundan SEGBİS’le katıldı. Duruşma salonunda ise üç kumpas mağduru ile üç avukat hazır bulundu.

Firari Haşıloğlu Kanada’da mı?

Duruşma, Başkan Abdülkadir Güngören’in dosyaya gelen evrakları okuması ile başladı.

Okunan evraklar arasında, arananlar sanıklardan Sedat Sami Haşıloğlu hakkında Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve AB Genel Müdürlüğü’nün 25 Temmuz 2023 tarihinde gönderdiği bir yazının olduğu, bu yazıda,  “Bakanlığa, Haşıloğlu’nun Kanada’da olabileceğine dair istihbari bilginin iletildiğinin”  belirtilerek, sanık hakkında iade talep edilmesi durumunda izlenecek usül ve esaslara ilişkin” bilgi verildiği, iade talebinde bulunulmayacaksa da bunun gerekçesiyle birlikte bildirilmesinin” istendiği görüldü.

Keza daha önce dinlenilmesi kararlaştırılan, ancak sonra bundan vazgeçilen Mehmet Ali Pekgüzel’in duruşmada hazır edilmesi için yazılan talimat evrakının gönderildiğinden söz edildi.

Yine sanıklardan Fatih Mehmet Uslu’nun dava dosyasının akıbetinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na sorulduğu, ancak cevap verilmediği, UYAP’tan dosyanın inceleme aşamasında olduğunun öğrenildiği kaydedildi.

Tanığa Zorla Yalan Söylettiremeyiz ki”

Bugünkü celsede, sanık Hüsnü Çalmuk’un Silivri’de kullandıkları bilgisayarları sildirttiği suçlamasıyla ilgili olarak tanıklığına başvurulmasını istediği ve 14 Haziran’daki duruşmada dinlenen Soner Dican ikinci kez dinlendi. Dican bir kez daha Çalmuk’un talebi üzerine Silivri’ye gidip, İstanbul Adliyesi’ne ait olan 4 veya 6 bilgisayarı teslim aldığını, buradaki kayıtları kesinlikle silmediğini, böyle bir talimat da almadığını anlattı.

Hem kendisi hem Ergün Poyraz adına davaya katılan Av. Hüseyin Buzoğlu, Dican’ın bir önceki celsede  ETÖ üyeliğinden yargılandığını söylediğini hatırlatınca şu konuşma yaşandı:

Başkan: “Bizim dosyayı ilgilendirmez ama…”

Av. Buzoğlu: “Nasıl ilgilendirmez? Bizzat Hüsnü Çalmuk’un isteği üzerine dinliyoruz. Sanığın üyesi olduğu örgütten ceza almışsa, bu önemli.”

Başkan: “Bunlar yargılama sonucu yapacağımız yorumlar.”

Av. Buzoğlu: “Yorum değil.”

Tanık Dican: “Şahsıma ciddi ithamlar yapılıyor. Kesinlikle hakkımda verilmiş bir karar yok. Sanki sanık sandalyesine oturtulmuşum gibi bir durum var.”

Başkan: “Gerekirse biz Yargıtay 3. Ceza Dairesine soralım. Sonuçlanmamış demek ki.”

Sanık Hüsnü Çalmuk ise silindiği öne sürülen bilgisayarların İstanbul Adliyesi’ne ait, UYAP’a bağlı bilgisayarlar değil, önce avukatların daha sonra katiplerin ve infaz memurlarının kullanması için Silivri Cezaevi’nden alınan bilgisayarlar olduğunu, yargılama bittikten sonra bunları cezaevine iade etmeden önce içindeki gizli bilgi/belgelerin silindiğini, İstanbul Adliyesi’ne ait bilgisayarlardan ise hiçbir bilginin silinmediği şeklindeki beyanını tekrarladı.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Güngören bunları daha önce anlattığını hatırlatıp, “Karar aşamasında yine söyleyeceksiniz. İsterseniz Adalet Bakanlığı’nın kuruluşundan başlayalım.” dedi.

Çalmuk, Dican’a Silivri’ye nasıl bir araçla geldiğini ve kaç bilgisayarı teslim aldığını sorunca da Başkan Güngören, “Tanığa zorla yalan söylettiremeyiz ki.” ifadeleriyle tepki gösterdi.

Sanık Hasan Hüseyin Özese’nin Dican’a yönelttiği soru, yargılamalar sırasında sanıkların avukatları ile görüşmesini engellediği iddiası üzerine hazırladığı bilirkişi raporuna ilişkin oldu. Geçen duruşmada bu raporu hatırlamadığını, gönderildiği takdirde değerlendirme yapabileceğini söylediğini kaydeden Dican şu ana kadar raporun gönderilmediğini, sadece duruşma tutanağının geldiğini bildirdi.

Katılanlar, sanıklar ve avukatların Soner Dican’a sorularının bitmesinden sonra Başkan Güngören, dosyaya gelen evraklar hakkında Savcı Fırat Pala’dan mütalaasını istedi. Ancak Savcı Pala, kendisinin de Dican’a bazı soruları olacağını belirterek çok sayıda soru yöneltirken evraklar hakkında herhangi bir mütalaa sunmadı.

Artık Dava Bitirilsin” Talebi

Davanın devamında taleplerin alınmasına geçildi.

Katılanlardan İbrahim Özcan, “İpe un sermenin gereği yok. Artık karar aşamasına gelin.” diyerek şöyle konuştu:

Yeni Yargıtay binası çok güzel de içindeki ruh ne? Ruhunu, yaptıklarınız ve yapmadıklarınız ile siz ortaya koyacaksınız. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli davası ve yargılama sürecine müdahil olmayan yok. İnsanı yoruyor, geriyor. Adalete güven kalmadı. Bu dava 5 yıldır sürüyor. Bir an önce Savcı’dan esas hakkında mütalaa alınsın.”

Av. İlkay Sezer ise eski Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin, sanıkların avukatlarıyla görüşmesini engellemediği iddiasına karşılık şunları söyledi:

Kendisinin de çok iyi hatırlayacağı tek bir olay anlatacağım. Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök tanık olarak dinlenirken, müvekkillerim İlker Başbuğ ve Hurşit Tolon hakkında beyanlarda bulundu. Ben de müvekkillerimle neyi sorup sormayacağımızı konuşmak isteyince, ‘En iyisi sizi cezaevine gönderelim, orada konuşun. Biz de tanığı dinlemeye devam edelim.’ dedi.”

Av. Sezer, bu beyanının ardından bundan sonraki duruşmaların daha sık yapılmasını ve davanın bir an önce bitirilmesini istedi.

Av. Dilşat Şeyda Bildik, “Yıllarca Silivri’ye gidip geldik. Şimdi buraya geliyoruz. Nasıl, hangi koşullarda geliyoruz? Müvekkilim kanser, böbreği alındı. Maddi, manevi iflas etti. Yaşarken adaleti görmesini istiyorum. Artık karara bağlansın.” derken Av. Refik Ali Uçarcı da davanın bir an önce sonuçlandırılmasını talep etti.

İktidarın Yeni Siyasi Operasyonları” Uyarısı

Av. Hüseyin Buzoğlu ise sanıklardan Mehmet Ali Pekgüzel’in duruşmada hazır edilip dinlenmesi kararından vazgeçilmesi sürecini anlattıktan sonra şu değerlendirmeleri yaptı:

Pekgüzel neden önemli? Şamil Tayyar, Neşe Düzel gibi kimi isimlerle birlikte Osman Yıldırım’ı bu dosyaya dahil edip Ankara’ya gelerek cezaevinde ifadesini alan, ayrıca Danıştay cinayeti ile Ergenekon davalarının birleştirilmesinin mimarlarından birisi. Esas mesele; Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk veya iki firari ismin yargılanması değildir. Maddi olguları ortaya çıkarma iradesini göstermezseniz, iktidarın yeni siyasi operasyonlarına izin vermiş olursunuz. Mehmet Ali Pekgüzel, Osman Yıldırım dahil bütün sorularımıza cevap vereceğini söylemişti. Birileri Pekgüzel’in konuşmasına da bu ara kararlara da müdahale etti. Gerçeklerin ortaya çıkarılması mahkemenizce engellendi. Pekgüzel’in dinlenmesi için yeniden bir karar tesis edilmesini istiyorum. Herkes davanın bir an önce sonuçlanmasını istedi. Ben ve Ergün Poyraz, olmayan bir örgütten 12 yıl hapis cezasına çarptırıldık. Bunlar 10 sene aldı. Bunlar olmasa Türkiye 100 yıl geriye gitmeyecek, TSK alt üst edilmeyecek, Habur çadır mahkemeleri kurulmayacaktı. İktidar bugünkü muktedirliğini bunlara borçludur. Her savunmalarında, ‘AKP’nin kapatılmasını biz engelledik.’ dediler. Takdir indiriminden yararlandırılmaları buradan kaynaklanıyor olmalı. Tüm duruşmalarda diğer dosyaların beklenmesinden söz ediliyor. Bunlar hürriyeti tahdit gibi bir suç işlediler. Sayın Başkan, şimdi ben polis kıyafetiyle gelsem, Zekeriya Öz’ün talimatıyla sizi alsam, 7 yıl da cezaevinde kalsanız bu dosyaları bekler miydiniz? Ama heyetiniz bunların tutuklanması talebimizi, ‘Katalog suçlar arasında değil.’ gerekçesiyle reddediyor. Bu durumda katalogda olup olmamasına bakılır mı? Kamu görevini kötüye kullanmışsam, suçun maddi unsurunun oluşmadığından nasıl söz edilebilir? Yüzlerce insanın hürriyetini tahdit ettiklerinden şüphe yok. Şüphesi olanlar ya FETÖ ile iltisaklı ya da FETÖ ile ilgili bir başka tarikatın mensubudur. Sanıkların tutuklanmasına karar verilmesini talep ediyorum.”

Beyanların tamamlanmasından sonra öğlen arası verilirken, katılanlardan İbrahim Özcan’ın, heyete yönelik, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Taraf olmayan bertaraf olur.’ demişti.” hatırlatmasında bulunduğu görüldü.

Yargıtay’da Mütalaasız Karar

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Başkan Abdülkadir Güngören, Savcı Fırat Pala’dan mütalaasını sormadan doğrudan verilen ara kararları açıkladı.

Firari sanıklar hakkındaki yakalama emrinin devamıyla birlikte, Av. Hüseyin Buzoğlu’nun Mehmet Ali Pekgüzel’in dinlenmesi talebinin yargılamayla ilgisi bulunmadığı ve daha önce dinlendiği”, sanıkların tutuklanması talebinin ise, daha önce reddedildiği ve bu kararda değişiklik yapılmasını gerektiren bir durum bulunmadığı” gerekçeleriyle reddedildiğini bildiren Başkan Güngören, dosyanın esas hakkında mütalaasını sunması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesinin kararlaştırıldığını da kaydetti.

Ara kararda Adalet Bakanlığı’nın firari Sedat Sami Haşıloğlu ile ilgili yazısına ilişkin herhangi bir değerlendirmeye yer verilmezken duruşma 22 Kasım’a ertelendi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!