Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Teğmenlerin Kader Tarihi

featured

Geçmiş tarihteki birtakım yazışmalar üzerinden 10 Kasım’da yaşananları bir başka mecraya çekmek, konuyu namaz kılınmasına izin verilmediği noktasına getirmek; dahası, işi topyekûn TSK komuta kademesini ve Harp Okulları’nda ders verenleri hedefe oturtup müfredat değişikliği talebine vardırmak, TSK’ya son bir darbe daha vurmanın hazırlık projesi olmasın?!

2023’ün kâbus gibi geçen son haftalarında üzüntüyle tanık olduğumuz bir olay da Tuzla Piyade Okulu’nda  yaşananlardı. 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde bir teğmenin yakasına Atatürk’ün fotoğrafını takmaması üzerine çıkan tartışmalardan iktidar medyası “teğmen cuntası” çıkarmıştı. Aynen Suudi Arabistan’da yine Atatürk tartışmaları sebebiyle Fenerbahçe-Galatasaray maçının oynanamamasından Gezi sendromuna düşülüp Ali Koç hakkında “darbeci” imalarında bulunulması gibi.

Öncelikle teğmenlerle ilgili sıcak gelişmeyi paylaşalım. Atatürk fotoğrafı takılmamasına tepki gösteren 4 teğmen ve yakasına fotoğrafı takmayan teğmen ile onun yanında yer alan diğer 2 teğmen okuldan uzaklaştırıldıktan sonra TSK’dan ihraç talebiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edilmişlerdi ya; YDK’nın toplanma tarihi belli oldu. Teğmenlerin kaderine 18 Ocak’ta karar verilecek.

Hatırlarsınız; Tuzla Piyade Okulu’ndaki olaydan sonra “Yeni Türkiye”nin “Yeni TSK”sını kimlerin yapılandırdığından bahsettik. Başroldekiler, 15 Temmuz sonrasında bir süre Erdoğan’ın güvenlik başdanışmanlığını da yapan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ile onun kurduğu SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi, ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) ve ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) adlı STK’larda görev alan, çoğu “irticadan” TSK’dan ihraç edilen eski askerlerdi.

Tanrıverdi ve ekibi, Balyoz ve 28 Şubat başta olmak üzere tüm kumpas davaları ile cübbeli amirali  sahiplendikten sonra Tuzla Piyade Okulu’ndaki olaylarda da tarafını Atatürk fotoğrafı takmayan teğmenlerden yana belirledi.

İktidar medyasının konuyu teğmen cuntası” diye takdim etmesi gibi, onlar da “darbe hazırlıklarının devam ettiğini” iddia etmekle kalmadı; başta Erdoğan olmak üzere Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Metin Gürak ve Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Erhan Afyoncu’yu suçladı. Üstüne, Harp Okulları’ndaki eğitim sistemini ve müfredatı eleştirip bunların değiştirilmesi mesajını verdiler.

Okulda “Cuntacı” Olmuşlar

Son olarak bu ekipten bir isim birkaç gün önce yine bu konuda konuştu. 15 Temmuz sonrasında MSB bünyesinde oluşturulan subay alım komisyonunda koordinatör olarak görev yapan bu isim, bu alımlarda Milli Savunma Üniversitesi’ne kesinlikle tarikatçı ve cemaatçilerin alınmadığını savunurken  “cuntacı”  olarak nitelendirdiği teğmenlerle ilgili şunları söyledi:

Çok açık ve net olarak ifade ediyorum ki; Kara Harp Okulunda derin bir yapılanma seziyorum! Mülakatlardan geçen çocuklar pırıl pırıl Anadolu evlatlarıydı. Ne olmuş ise; Kara Harp Okulu’nda bunların eğitim ve öğretimi sürecinde olmuş! Acilen, Kara Harp Okulu’nda müfredat incelenmelidir. Özellikle askeri dersler nelerdir? Bu derslere giren emekli subaylar kimlerdir? Bu dersler esnasında öğrencilere neler anlatılmıştır?”

Çözüm: Genelkurmay Başkanı da Cuma Namazı Kılsın

Devamında; “mağdur” dediği teğmenlerin avukatıyla yaptığı görüşmeden edindiği şu iddiaları dillendirdi:

Cuntacı teğmenlerin WhatsApp yazışmalarında, dışarıda bazı emekli subay ve generallerle görüştüklerine dair ifadeler bulunmaktaymış. Bazı siyasiler ile irtibat halinde oldukları geçiyormuş. Konu mahkemeye intikal ettiğinden, dava sürecinde daha fazla söz söyleyemiyoruz. Avukatlarından şunu da duydum; Yeni Şafak gazetesinin yayınladığı WhatsApp yazışmaları, olanın az bir kısmı imiş; daha gerisi de varmış… Durum vahim! Kara Harp Okulu’nda bu çocukların zihinlerini iğfal edenler, kin ve nefret tohumları ekenler kimler? Cuntacı teğmenler kimlerle irtibat halindeler? Acilen inceleme başlatılmalıdır.”

Sonunda da şu dikkat çekici öneride bulundu:

Açık ve net olarak ifade ediyorum: bu yaşananların proje olduğunu düşünüyorum. Askeri vesayeti canlandırmanın ilk adımıdır. Operasyon yapmak isteyen darbeci odak, Atatürk karşıtı diye birisini damgalayıp olay çıkarmak için tuzak kuruyor. Üst rütbelilerden destek almadan sadece teğmenler organize olamaz. Namaza özgürce gitmenin önünü kesmek için korku uyandırıp askeri vesayeti hortlatmak istiyorlar. ‘Namaz kılanlar Atatürk düşmanıdır.’ önyargısını pekiştirme planları var! Üst rütbeliler namaza giden kişileri destekleyen adımlar atmazlarsa bu durum büyür. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları harp okullarında ve piyade okulunda cuma namazı kılarsa oyun bozulur.”

Tersten “Proje” Olmasın

Sözkonusu isim; “mağdur” dediği, Atatürk fotoğrafı takmayan ve onun yanında yer alan teğmenlerin avukatıyla konuşup birtakım iddialarda bulunmuş ya, biz de edindiğimiz kimi bilgileri aktaralım.

Sözü edilen WhatsApp grubunda 900 subay varmış Bunlardan 500 kadarı küfürlü paylaşım yapmış.

Medyaya servis edilen küfürlü yazışmaları yapanlar da 1 yıl önce mezun olup kıtaya gitmiş.

İhraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilen 4 teğmen ise ne Atatürk fotoğrafı takma ve sonrasında yaşanan olaylarda yer almış ne de küfürlü yazışmalar yapmış.

Bu anlatılanlar doğru ise; olay için, askeri vesayeti canlandırma projesi” denmesine karşılık biz de şunu soralım:

Geçmiş tarihteki birtakım yazışmalar üzerinden 10 Kasım’da yaşananları bir başka mecraya çekmek, konuyu namaz kılınmasına izin verilmediği noktasına getirmek; dahası, işi topyekûn TSK komuta kademesini ve Harp Okulları’nda ders verenleri hedefe oturtup müfredat değişikliği talebine vardırmak, TSK’ya son bir darbe daha vurmanın hazırlık projesi olmasın?!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!