Erdoğan’ın, “Faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusunda kararlılıklarının bir ispatı” olduğunu söylediği, iktidar medyasının da “Hablemitoğlu suikastı çözüldü” havasında sunduğu bu önemli dava ne hale geldi, görüyor musunuz?!
Dünkü yazımızda, Hablemitoğlu suikastını halen yargılanan sanıkların gerçekleştirip gerçekleştirmediğini iki delilin çözeceğini belirttik.
Delilerden birisi; sanıkların 2002 yılına ait HTS kayıtları. 1 yıldan fazla zamandır bilirkişinin bu kayıtlara ilişkin vereceği rapor bekleniyor.
İkinci delil ise, Hablemitoğlu’nun öldürülmeden 4 gün önce Eskişehir’de Atatürkçü Düşünce Derneği’nde verdiği konferansın görüntüleri. Bu görüntülerin önemi ve özelliği şu:
Hablemitoğlu’nun, öldürüldüğü gün gittiği Migros’ta onu takip ettiğinden şüphelenilen iki kişinin Eskişehir’deki konferansta da olup olmadığına ve yargılanan sanıklar arasında bulunup bulunmadığına bakılacak.
Eskişehir görüntüleriyle ilgili gelişmeleri kronolojik olarak özetleyelim:
Geçen yıl Mayıs’taki duruşmada; davanın iddianamesini hazırlayan ve duruşma savcısı olarak da kürsüye çıkan Zafer Ergün, bu görüntülerin Ankara TEM’de olup olmadığının araştırılmasını, varsa dava dosyasındaki diğer görüntü kayıtlarıyla karşılaştırmak üzere getirtilmesini istedi. Mahkeme de 22 Mayıs’ta Emniyet’e yazıp görüntüleri sordu.
Emniyet önce cevap vermedi. Mahkemenin 1 Ağustos’taki ikinci yazısı üzerine; “Bahse konu konferansa ait görüntülerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2004/121619 sayılı soruşturma dosyasından istenilmesi” dedi.
Anlaşılan, Eskişehir görüntüleri cinayetten sonra hazırlanan soruşturma dosyasında vardı. Öyleyse, son soruşturmayı yapıp bu iddianameyi hazırlayan Savcı Zafer Ergün ilk dosyaya hiç bakmamış olmalıydı ki, görüntülerin getirtilmesini talep etmişti.
Görüntüler geçtiğimiz Aralık’ta yapılan duruşmalar sırasında da gelmeyince, Hablemitoğlu Ailesi’nin Avukatı Ersan Barkın, Emniyet ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılıp görüntülerin getirtilmesini isterken, Savcı Zafer Ergün, sözkonusu görüntülerin sadece TEM’e sorulup istenmesi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme de hem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan hem de TEM’den istenmesi yönünde karar aldı.
Sözkonusu kararın ardından geçtiğimiz 4-8 Mart tarihleri arasında yapılan duruşmadan evvel TEM, Mahkeme’ye, “15 Temmuz darbe girişimi sırasında arşivlerini su bastığı için görüntülere ulaşılamadığını” bildirdi.
Biz de bunun üzerine, “Emniyet, cinayetin aydınlatılması açısından son derece önemli olan bu delili bulamadığına göre, son umut Savcılık… Bakalım oradaki dosyaların içinden çıkacak mı?!” dedik.
VE SAVCILIK DOSYASINDAN ÇIKTI
Duruşmaların son günü olan 8 Mart’ta ise şunlar oldu:
Sanıklar ve avukatların; tanık beyanları ve gelen belgelere diyecekleri sorulup, talepleri alındı. İlk sözü alan Hablemitoğlu Ailesi’nin Avukatı Ersan Barkın’ın beyanından sonra Savcı Zafer Ergün, mütalaasını vermek için adli emanetten bazı şeylere bakması gerektiği gerekçesiyle duruşmaya ara verilmesini istedi. Verilen aradan sonra Savcı Ergün, Hablemitoğlu’nun Eskişehir’deki konferans görüntülerinin Adli Emanet’te bulunduğunu açıkladı.
Bunun üzerine sanıklardan Levent Göktaş’ın Avukatı Ali Soykan şöyle tepki gösterdi:
“Eskişehir konferans görüntülerini Adli Emanete 2018’de kaydedildiğini bizzat Savcı söyledi. Yani bizzat kendisi kaydettirmiş. Ama yine kendisi, bu görüntülerin Emniyetten getirtilmesini istedi. Emniyet önce ‘Savcılıktan isteyin.’ dedi, sonra bu görüntülerin 15 Temmuz’da sele kapıldığını bildirdi. 2018’de kayıt yapıldığına göre, demek ki 2016’da sele kapılmış olamaz. Demek ki, dosya Emniyette bir klik tarafından manipüle ediliyor. Yalan beyanda bulunan bu görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulsun.”
Duruşma sonunda Savcı Zafer Ergün, Adli Emanet’teki görüntülerin dosyaya getirtilmesi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme de bunların getirtilmesini kararlaştırdı.
MEĞER BİR GÜN ÖNCE ALMIŞ
Şimdi bu sürecin perde arkasında yaşanan skandallara gelelim.
Savcı Zafer Ergün 8 Mart’taki duruşmada Mahkeme’den görüntülerin getirtilmesini talep ederken, gerçekte ne yapmış biliyor musunuz?
Bir gün önce Adli Emanet’ten bu görüntüleri almış. Sadece bunu değil, hepsi mühürlü “1 adet USB bellek, çok sayıda DVD, 78 disket, 32 adet video kaydı, 1 fotoğraf, 1 robot resmi, 11 CD, 3 sabit disk, 6 bilgisayar disketi, 1 sabit disk kartı”nı da resmi yazıyla isteyip incelemiş.
Ardından 8 Mart’ta, yani mahkemede öyle tavır sergilerken, zabıt katibiyle birlikte imzaladığı, “Herhangi bir emanet alınmamış, tüm emanetler eksiksiz olarak gönderilmiştir” yazılı bir açma-kapama tutanağıyla bunları Adli Emanet’e iade etmiş.
Tüm bu gelişmelerden habersiz olan Mahkeme’nin, aldığı ara karar gereğince yaptığı işlemlere bakalım.
Mahkeme, 12 Mart tarihli yazısıyla Adli Emanet’ten görüntüleri istedi.
Adli Emanet’ten sorumlu Savcı, 14 Mart’ta şu cevabı verdi:
“İncelemek için istemiş olduğunuz emanet eşyanın 8 Mart tarihinde Ankara Terör Suçları Soruşturma Bürosuna gönderildiği tespit edilmiş olup, büromuz aracı kılınmaksızın ilgili eşyanın Terör Suçları Soruşturma Bürosundan istenmesi hususunu bilgilerinize arz ederim.”
Anlaşılan o ki; Savcı Zafer Ergün’ün açma-kapama tutanağında belirttiğinin aksine, görüntüler ve diğer emanetler 8 Mart’ta iade edilmemiş.
Nitekim Adli Emanet, Mahkeme’nin talebini ancak 22 Mart’ta yerine getirip görüntüleri gönderdi.
DAVANIN ADINI DA DEĞİŞTİRMİŞ
Savcı Zafer Ergün’ün, bu delilleri Adli Emanet’ten almak için yazdığı yazıda çok önemli bir ayrıntı daha var.
“Cumhuriyet Başsavcılığımızca FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında” diyerek ve 2004 tarihli soruşturma dosyasının numarasını vererek o delilleri istemiş.
TÜM BUNLARIN ANLAMI NE Mİ?
Sözkonusu gelişmeleri tespit ettikten sonra Mahkeme’ye başvuran Av. Ali Soykan’ın dilekçesinden okuyalım:
“Mahkemenizde devam eden davanın dayanağı iddianameyi düzenleyen, iddianamesi kabul edilen, başka bir deyişle yürüttüğü soruşturma sona eren Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün 2004 tarihli soruşturmanın halen devam ettiğini, soruşturmanın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik olduğunu belirterek, Hablemitoğlu soruşturmasının adını değiştirip adli makamları yanıltmak suretiyle adli emanetleri Emanet Müdürlüğü’nden aldığı, mühürlerini açarak incelediği anlaşılmıştır. Gelinen noktada Savcı’nın, bu durumu mahkemeden ve savunmadan gizleyerek yalnız başına incelemesi hukuken mümkün değildir ve mevzuatla izah edilecek bir yanı bulunmamaktadır.”
Dilekçesinin devamında; Savcı Zafer Ergün’ün, “lehte delil olduğu için resmi evrakları dahi yok saydığını, tanık Zihni Çakır’ın ifadesinden soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğinin anlaşıldığını, Bylock kullanıcısı olduğu yönünde iddialar bulunduğunu, tanıkların bazı ifadelerini tutanağa geçirmediğinin ortaya çıktığını” anlatan Av. Soykan, “Savcı’nın, kamuoyunda önemli bir yer tutan Hablemitoğlu davasındaki varlığı, yargılamaya zarar verici bir boyuta ulaşmıştır.” diyerek Mahkeme’den, Savcı Ergün’ün Adli Emanet’ten delilleri almasının ve incelemesinin açıkça suç teşkil etmesi sebebiyle buna ilişkin tutanak tutulup Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Erdoğan’ın, “Faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusunda kararlılıklarının bir ispatı” olduğunu söylediği, iktidar medyasının da “Hablemitoğlu suikastı çözüldü” havasında sunduğu bu önemli dava ne hale geldi, görüyor musunuz?!