Çeçen Lider Ramazan Kadirov durup dururken, Türkiye’yi “teröristlere arka çıkmakla” suçlayıp Erdoğan’a, “Kararını ver!” diye seslendi.
Kadirov’un celallenmesinin görünürdeki sebebi, Kocaeli Körfez Belediyesi’nin Rusya’ya karşı savaşan ve Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olan Dudayev’in adını bir parka vermesiydi.
Misilleme hazırlığında olduğunu, bunun için bir parka teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın adının verilebileceğini açıklayan Kadirov şunları da ekledi:
“Ya teröristleri açıkça destekleyen bir ülke statüsü alın ya da Rusya Federasyonu ile şeffaf ve dürüst bir ilişki kurun. Kaçakların ve suçluların sığındığı Türkiye’de açıkça etkinlikler düzenleniyor, binlerce insanın ölümünden sorumlu olan teröristlerin isimleri parklara veriliyor.”
Kadirov Kimin Piyadesi?
Öncelikle; acaba Kadirov bu cüreti nereden alıyor?
Yakın zamanda kendisi için, “Putin’in piyadesi ve projesiyim… Putin için canımı vermeye hazırım.” dediğini, keza ABD Kadirov hakkında yaptırım kararı aldığında Putin’in, onu tümgeneral rütbesiyle ödüllendirdiğini belirtsek, cüretin kaynağı herhalde anlaşılır!..
İkincisi; Kadirov’u sözde öfkelendiren park ne zaman açıldı? 10 Aralık’ta. Acaba Kadirov bunu 10 gün sonra mı duyup da tepki gösterdi, yoksa bu yeni bir “manidar zamanlama” mıydı?
Önceki “manidar zamanlamalar” neydi? Kısaca hatırlatalım.
Mayıs’ta Ankara, Kırım Tatar sürgünün yıl dönümünü andığında, Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova, “Türkiye’de etnik, dilsel ve dini nitelikle çözülmemiş sorunlar” olduğunu vurgulayıp, “Biz de sizin azınlıkları kaşırız” demeye getirdi.
MHP Lideri Bahçeli, Erdoğan’a “Türk dünyası” haritası hediye edince, Dışişleri Bakanı Lavrov, “Rusya’nın soydaşlarının da çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı, kendilerinin de dünya haritasını belirli renklerle boyayabileceği ve neredeyse tüm dünyayı kapsayacağı” yorumunu yaptı.
Bu ay başında ise ABD-NATO-AB ile Rusya arasındaki Ukrayna gerilimi artarken, daha önce PKK/YPG ile görüşen Putin’in Ortadoğu-Kuzey Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov, Erbil’de Barzanilerle bir araya geldi. Görüşmelerde, “Suriye’deki Kürt halkının haklarının” ele alındığı bildirildi.
Eş zamanlı olarak Suriye Halk Meclisi, “Hatay’ın Suriye toprağı olduğuna ve geri alınması için mümkün olan her şeyin yapılacağına” ilişkin bir bildiri yayımladı.
Söz konusu bildiri üzerine Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Suriye yönetimini suçlayıp, “Türkiye, geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de, vatan topraklarına göz diken alçakça emellere ve milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdide karşı gerekli karşılığı verme azim ve kararlılığına sahiptir.” açıklamasını yaptı. Ardından Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan şu tepki geldi:
“Kendini bilmezlerin yaptığı bir takım açıklamalar var. Bu tür açıklamaların sarhoş narası, koma halindeki birinin sayıklamasından farkı yok, bunun hiçbir değeri, kıymeti harbiyesi yok. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Ancak bizim toprağımızda gözü olanların da gözlerinin ne hale geldiğini tarihi okuyanlar görür.”
O günlerde, “Esad rejimi bu bildiriyi Rusya’nın bilgisi olmadan, kendi kendine yayımlamış olabilir mi?” diye sormuştuk. Şimdi, “Kadirov, o açıklamayı Rusya’nın bilgisi olmadan, kendi kendine yapmış olabilir mi?” diye sormamıza gerek kalmadı; çünkü dün şöyle bir gelişme yaşandı:
Kremlin’in, yani Putin’in Sözcüsü Peskov, Moskova’nın bir parka “Çeçen ayrılıkçıların lideri Dudayev’in adının verilmesiyle ilgili duyduğu hoşnutsuzluğu diplomatik kanallardan Ankara’ya ilettiğini” açıklamakla kalmayıp, “Bu, Rus bölgesini kontrol etmeye çalışan teröristler tarafından başlatılan ve kışkırtılan bir savaşı atlatan Rus bölgesinin başkanının çok duygusal ama açıklanabilir bir tepkisi” diyerek Kadirov’a sahip çıktı.
Teröristbaşı ile pazarlık masasına oturmuş, İstanbul seçimlerinde Devletin Anadolu Ajansı’ndan onun mektubunu yayımlatmış olan Ankara, “Parka adının verilmesi misillemesi” için belki Kadirov’a cevap verme gereği duymazdı; ama bakalım bu gelişmeden sonra, “Eyyy Putin!..” diyen biri çıkacak mı?
Birinci Gündem Ukrayna
Kadirov’un hezeyanının zamanlamasına gelirsek; gündemin ana konusu elbette Ukrayna. Putin sadece ABD’ye ve AB’ye değil, NATO’ya da üst üste mesajlar veriyor. NATO denince, bu kapsama elbette Türkiye de giriyor.
Gerçi Ankara, Montrö’ye sahip çıkılmasını isteyen emekli amirallerinin yargılanması sürecini başlatarak nerede durduğunu yeterince gösterdi!..
Ancak gidişatın ülkemizi ilgilendiren çok önemli bir boyutu daha var. Ukrayna sınırında asker konuşlandıran Rusya’ya müdahale için NATO’nun Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJFT) hazır hale getirildiği öne sürülüyor. İşte bu ekibin komutası da yılbaşına kadar Türkiye’de.
Yani beklenen müdahale önümüzdeki günlerde gerçekleşirse topun ağzındayız demektir!..
Suriye Konusunda “Tarafımızca” Ne Vurgulandı?
Türkiye-Rusya arasındaki ikinci gündem maddesi ise, malûm, Suriye. Kadirov’un o çıkışı üzeri Türkiye, Rusya ve İran heyetleri arasında Astana görüşmeleri başlıyordu. Toplantı öncesinde Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentyev, “Türk partnerlerimizle kuzeydeki, kuzeybatıdaki durumu düzeltmek için sıkı temas halindeyiz. Türk tarafı tüm yükümlülüklerini yerine getirmedi, ancak bu sürece aktif şekilde katkıda bulunmak istediklerini görüyoruz.” dedi.
Toplantıdan sonra yayımlanan sonuç bildirgesinde; “IŞİD, El Nusra, El Kaide ile mücadeleden” değinilirken, Rusya’nın terör örgütü saymadığı PKK/YPG’nin adı anılmayıp “Suriye’nin kuzeydoğusunda, komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı faaliyetlere karşı durulmasından” söz edilirken Dışişleri Bakanlığı’mızın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Taraflar, terörle mücadele bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan gayrı-meşru öz yönetim teşebbüslerinin kabul edilemez olduğunun altını çizmişlerdir. Fırat’ın doğusundaki ayrılıkçı yapılarca sivillere yönelik artan saldırılar ve baskıdan duyulan derin endişe beyan edilmiş, bu bağlamda, tarafımızca PKK/YPG terör örgütüyle mücadelede kararlılığımız vurgulanmıştır.”
Bunun dışında başka neler oldu?
Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentyev, “Türkiye’nin fırsat oluştuğunda, askerlerinin Suriye’den ayrılacağına dair güvence verdiğini” iddia etti.
Ardından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, PKK/YPG’nin çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri’nin, “Suriye yönetimi ile diyalog içinde olup olmayacaklarına dair net bir karar vermesi gerektiğini” bildirirken, “Türkiye’nin kaygılarını anladıklarını ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne önem verdiklerini, bu çerçevede Türkiye’nin SDG ile ilgili kaygılarını beslemek istemediklerini” söyledi ve “Elbette ulusal azınlıkların çıkarlarının dikkate alınması kilit koşullardan biridir.” dedi.
Evet, milletimiz ne idüğü belirsiz bir yoksulluk ve yokluk mücadelesiyle karşı karşıya bırakılırken etrafımızda da işte böyle ağlar örülüyor!..
Ukrayna/Suriye denklemindeki bu kıskaç, Putin’in doğalgaz silahını da çekmesine varırsa şaşırmayalım!..