Erdoğan yarın İran’a gidiyor.
Bu ziyarette; Erdoğan, Putin ve İran Cumhurbaşkanı Reisi arasında üçlü bir zirve yapılacak. Ayrıca Erdoğan ve Putin arasında özel bir görüşme gerçekleşecek.
İktidar medyasına göre, bu ziyaret Ortadoğu’da yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor ve dünyanın gözü Tahran’da olacak. Yine iktidar medyasına göre, zirvenin gündeminde “Suriye’deki güncel gelişmeler, PKK/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadele“ ayrıca “enerji ve gıda krizi“ var.
Tahıl Koridoru İşi Kabil Gibi
Öncelikle gıda krizi meselesinde bakalım. Malûm Ukrayna limanlarında bekleyen tahıl ve gıda maddelerinin deniz yoluyla sevki konusunda Türkiye devrede. Erdoğan 5 Temmuz’da İtalya Başbakanı Draghi ile düzenlediği basın toplantısında, “Bir hafta 10 gün içerisinde bu görüşmelerimizi yoğunlaştırıp neticeye ulaşmaya çalışacağız.” dedi.
Ardından 13 Temmuz’da Türkiye, Rusya, Ukrayna ve BM temsilcileri tahıl koridoru için İstanbul’da bir araya geldi. Toplantıdan sonra Savunma Bakanı Akar, İstanbul’da tarafların temsilcilerinin bulunacağı koordinasyon merkezi oluşturulması konusunda mutabık kalındığını söyledi.
Rusya cenahından yapılan açıklamada ise, İstanbul’da bir koordinasyon merkezi kurulmasından hiç söz edilmeden, “toplantıda olası anlaşmaların bazı unsurlarının formüle edilebildiği“ duyuruldu.
Özetle Erdoğan’ın, “Bir hafta, 10 gün içinde neticeye ulaşmaya çalışacağız.” sözlerinin üzerinden 13 gün geçti; ama tahıl koridoru meselesi hallolmadı.
Diyeceğimiz; bu iş de -geçen yıl aylarca konuşulan- Türkiye’nin Kabil Havaalanı’nı işletmesi gibi sonuçlanırsa şaşırmayalım. Zira Putin’in, dünyaya karşı bu en güçlü kozundan kolayca vazgeçmeyeceği ortada.
Suriye Operasyonu ve İran
Zirvenin ana gündemi; davul zurnayla duyurulan Suriye operasyonu ve PKK/YPG’yle mücadeleye gelelim.
Suriye operasyonu konusunda Rusya’nın pozisyonunu geçen hafta anlattık. Gerek Rusya Dışişleri Bakanı ve Sözcüsü gerekse Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, operasyona karşı olduklarını açıkladı. Dahası, Dışişleri Bakanı Lavrov Ankara’ya gelmişken Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani Rus devlet televizyonunda konuşturuldu. Rusya’nın değil YPG/PYD’yi, PKK’yı dahi terör örgütü saymadığını da kaydedelim.
Rusya demek Esad demek. Haliyle o da Türkiye’nin olası operasyonuna karşı çıktı ve “Karşılık vermekten çekinmeyiz.“ deyip iki ülke ordusunun 2.5 yıl önce karşı karşıya geldiğini hatırlattı.
Yarınki zirvenin ev sahibi İran’ın tavrına bakalım.
Erdoğan’ın olası operasyonun sinyalini vermesinden sonra ilk olarak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade konuştu; böyle bir harekâtın, Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve ulusal egemenliğinin ihlali olacağını söyledi.
Ardından İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 7 Haziran’da Ankara’ya yapacağı ziyaretin ertelendiği bildirildi.
Bu arada İran’ın, Halep’in kuzeybatısında, Türkiye’nin olası operasyon bölgesine çok uzak olmayan iki Şii yerleşimine milis takviyesi yaptığı, ayrıca itirazlarını iletmek üzere Ankara’ya bir askeri istihbarat yetkilisi gönderdiği öne sürüldü.
Ertelenen Ankara ziyaretini 27 Haziran’da gerçekleştiren İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, “Suriye’de Türkiye’nin güvenlik endişeleri bir an önce ve kalıcı şekilde giderilmelidir.” deyince, bu sözler İran’ın operasyona yeşil ışık yakması olarak yorumlandı.
Aynı isim, bir hafta sonra gittiği Suriye’de ise operasyona karşı çıktıklarını ifade etti.
Bu da Putin’in Mesajı
Bu süreçte YPG/PYD’nin faaliyetlerini de özetleyelim.
Teröristler, Haziran’dan itibaren sadece ABD ve diğer koalisyon güçleriyle değil, Rusya’nın ve Esad’ın temsilcileriyle de sık sık bir araya gelip “Türkiye’yi durdurmayı“ konuştu.
Temmuz başında sözde Rojava özerk bölgesinde olağanüstü hâl ilân edildi.
Aynı günlerde YPG/PYD’nin Esad’la anlaştığı; Münbiç, Kobani ve Ayn İsa hattına 550 asker gönderdiği, ayrıca zırhlı araç ve askeri ekipman desteği sözü verdiği iddia edildi.
Birkaç gün önce de Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani, Suriye ordusunun Kobani, Tel Rıfat ve Münbiç sınırına yerleşmesine “izin verdiklerini“ söyledi.
Ve dün itibarıyla Esad güçlerinin yıllar sonra Türkiye sınırında konuşlandığını, Kobani’ye Suriye bayrağı asıldığını gördük.
Bu, Suriye veya terör örgütünün “bayrak oyunu“ değil; ne yazık ki, İran zirvesi öncesi Putin’in, resmen ve alenen “Operasyona karşıyız, terör örgütünün arkasındayız” mesajlı “bayrak göstermesi”dir!..
Hâle bakın; iki düşman, ABD ve Rusya, terör örgütünü sahiplenip operasyona karşı çıkıyor!..
Bu iki ayıyı birden idare etmeye çalışan Türkiye’nin giderek sıkıştığı, Putin-Reisi ikilisinin Erdoğan’ı tercihe zorlayacağı, bu anlamda da Tahran ziyaretinin gerçekten önemli olduğu ortada.
Ne mi olur?
ABD Başkanı Biden’ın geçen haftaki İsrail ziyaretinde imzalanan “Kudüs Stratejik Ortaklık Bildirisi”nde İran’ın hiçbir şekilde nükleer silah edinmemesi için tüm unsurların kullanılacağı vurgulandı; ayrıca Beyaz Saray, “ABD, İsrail’in güvenliğine olan kalıcı taahhüdünü yeniden teyit ediyor” dedi.
Ankara, İsrail dahil tüm “düşmanlarıyla” barışırken Suriye’nin adını ağzına almadığına göre, şayet “BOP eş başkanlığı“ da sürüyorsa -ki öyle olduğu görülüyor- sonuç belli değil mi?!