İstanbul’daki yoğun kar yağışı sırasında Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott’la balıkçıda buluşma görüntülerinin MOBESE kayıtlarından alındığının ortaya çıkması, özgürlük ve özel hayatın gizliliğinin ihlalinin ötesinde diplomatik bir skandala dönüşmek üzere. Zira İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın “MOBESE kayıtları sızdırılarak, Büyükelçi ve eşinin can güvenliğinin tehlikeye atıldığı” gerekçesiyle Londra Büyükelçimizi çağırıp nota verdiği öne sürülüyor.
Bu konuda Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Salı günkü açıklaması ise çok ilginçti.
“MOBESE kayıtlarına düşünce kızılca kıyameti koparıyorlar.” diyen Bahçeli şöyle devam etti:
“Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul’un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar; ne var ki, yüzsüzce MOBESE’yi dillerine dolamaktan da geri durmazlar. Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış. Geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri; şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin… MOBESE yani kent güvenliği yönetim sistemi toplumsal huzur, güvenlik ve asayişin sağlanması, suç ve suçluların takip ve tespiti açısından büyük bir imkândır. Açığı olanların MOBESE’den şikâyet etmeleri gayet doğaldır. Özgürlüğün ve özel hayatın ihlâl edildiğini iddia edenler boşa nefes tüketmektedir.”
Böylece Bahçeli, hem MOBESE görüntülerinin sızdırıldığını teyid etmiş hem de bu yasadışılığı onaylamış oldu.
Gestapo Sistemi Benzetmesi
“Bunun ne önemi var?” derseniz; çünkü toplumun yasadışı dinleme ve izlemelerle sindirildiği, kasetlerle MHP’nin bile dizayn edildiği meşhur kumpaslar dönemindeki yaklaşımı bambaşkaydı. Örneğin şu tespitleri yaptı:
“Telekulak çeteleri, derin gırtlak şebekeleri, röntgenci örgütler her tarafa sıçramış ve yerleşmiştir. Türkiye dinlenmekte, sokaklar izlenmekte, özel hayatlar saldırıya uğramakta ve insanımız fişlenmektedir. Bunun adı tam anlamıyla korku imparatorluğu, orta çağ rejimi ve gestapo sistemidir. Mucidi AKP, tetikçisi yerli ve yabancı yandaşlar, propagandistleri bazı medya ve sivil toplum örgütlerinde yer tutmuş kararmış vicdanlardır… Dinleme, gözetleme ve özel hayatı kayıt altına alma rezillikleri AKP’yle birlikte her tarafa yayılmıştır... Ülkemizde herkes dinlenmekten, takip edilmekten ve gözetlenmekten muzdaripse ve güvensizlik hali almış başını gitmişse, ortada büyük bir mesele vardır. Bunun da sorumlusu bellidir, AKP’yi ve siyasi uygulamalarını tarafsızca inceleyen herkes tüm yönleriyle gerçekleri idrak edebilecektir.”
Başka?
Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, “Genelkurmay Başkanları dinlenirken rahatsız olmadığını, internette çarşaf çarşaf yayımlanan konuşmalardan hicap duymadığını; ana muhalefet partisi liderinin özel hayatının ahlaksızca didiklenmesine müdahale etmediğini, aksine bunu siyasi malzeme yaptığını” belirttikten sonra şunu vurguladı:
“Ve partimize kaset tuzakları kurulurken, parti binamızın etrafında siyah camlı dinleme araçları gezerken suspus halde hiç renk vermemiştir.”
Devamında şunları söyledi:
“Siyasete şekil vermek, siyasete istikamet çizmek, partilerin ahlâksızca itibarsızlaştırılmasına sessiz durmak, aynı zamanda darbe vurulmasına ve buhrana sürüklenmesine ön ayak olmak, ara rejim yönetimlerinin bile aklına gelmeyen kepazelik ve çirkefliktir… Demokrasinin sekteye uğratılması, millet iradesinin prestij kaybı, yalnızca darbe dönemlerinde olmamaktadır. Özel hayatların güvencede olmadığı, dinleme furyasının, gözleme alışkanlıklarının ur gibi yaygınlaştığı ortamda demokrasi nefes alamayacak, temel hak ve özgürlükler heder olacaktır. Bu ise bir ülke için felaketin, mahviyetin ve alt üst oluşun bir önceki durağı, bir önceki fazıdır.”
Ardından da, “toplumsal güvenin çölleşmemesi, birlikte yaşama duygusunun infaz edilmemesi için herkesin özelinin teminat ve sağlam esaslara bağlanması” gerektiğini kaydedip, TBMM’de bir araştırma komisyonu kurularak dinleme ve gözetleme suçlarının üzerine gidilip Türkiye’nin bağrının böcek, sinek, akrep ve yılanlardan temizlenmesini istedi.
Erdoğan’ın bu çağrıya kulağını tıkaması halinde ise kendisi ve hükümeti hakkındaki şüphelerinin gerçeğe dönüşeceği, böcek çiftliğinin AKP eliyle kurulduğunun ortaya çıkacağı uyarısında bulunup, “MHP, özel hayatın ihlâline ve her türlü kanun dışı mütecaviz eğilimlere karşıdır.” dedi.
17/25 Aralık operasyonlarından sonraki bir konuşmasında yine Erdoğan’ın “işi gücü bırakıp MHP’yi takibe giriştiğini” öne sürüp, “Başbakan bizi ne kadar izlerse, ne kadar dinlerse, ne kadar örnek alırsa, o kadar çok şey öğrenecek ve doğruyu görecektir. Ancak kendisi bizden istifade için değil, sesimizi kısmak, ekranlardaki nefesimizi kesmek için çırpınmıştır.” diye yakındı.
MHP Oylarıyla Reddedildi
İşte oradan, buraya gelindi.
MOBESE kayıtlarının sızdırılmasına, bir anlamda “özel değil, genel genel” diye sahip çıkılmakla kalınmadı; dün TBMM Genel Kurulu’nda CHP’nin “MOBESE kayıtlarının kullanımına” ilişkin araştırma önergesinin görüşülmesi talebi AKP’nin yanı sıra MHP’nin oylarıyla reddedildi.
Hasılı; Bahçeli’nin ifadesiyle, “Türkiye’nin bağrının böcek, sinek, akrep ve yılanlardan temizlenmesi” hayali yine bir başka bahara kaldı.
İktidar olmak böyle bir şeymiş demek ki!..
Bir çift söz de MOBESE kayıtlarının sızdırılması veya uçuş bilgilerinin paylaşılmasından yakınanlara: AKP’li olmayanların nefeslerinin dahi izlendiğini ve hukuktan sadece iktidar mensuplarının yararlanabildiğini hâlâ öğrenemediniz mi?!