Ankara’nın “dost ve müttefik” saydığı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin Yunan Parlamentosu’na hitabında, 1821 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başlatılan kanlı isyana destek vermek ve “Büyük Yunanistan” idealini hayata geçirmek üzere kurulup Türkleri katleden “Filika Eterya” örgütünü övmesinin üzerinden 1 hafta geçti.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti “parantezini” kapatıp Osmanlı’ya dönme hayalleri kuranlar hiç oralı olmadı!..
Maalesef eminiz ki, yine 1821 Mora isyanıyla ilgili olan ve üç gün önce İstanbul’un ortasında gerçekleşen, birazdan anlatacağımız bir anma töreni de umurlarında olmayacak; ama biz yine de kayıtlara geçelim.
Tabii öncesinde, yine tarihe müracaatla, Patrik V. Gregorius’dan söz etmemiz gerekiyor.
1797-1798, 1806-1808 ve 1818-1821 arasında tam üç kez “Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi”nin başı oldu. Mora doğumluydu.
Mora isyanın elebaşlığını papazların yaptığı görülünce, Padişah 2. Mahmut, Gregorius’dan destek istedi. Ancak bırakın desteği, Rus Çarı Aleksandr’a mektup yazarak isyanı kışkırttığı anlaşılınca idam cezasına çarptırıldı ve 10 Nisan 1821’de Fener Rum Patrikhanesi’nin ana girişi olan orta kapının önünde idam edildi.
İşte o kapı, o günden bu yana yani tam 201 yıldır kapalı. Adını ise “Kin Kapısı” koydular.
Kapının kapalı tutulmasının görünürdeki gerekçesi; “Gregorios oraya gömüldü, mezarının üzerinden geçilmemesi için” diye açıklansa da gerçekte, “Türk büyüklerinden birisi orada asılana veya İstanbul yeniden Rumların eline geçene kadar kapının açılmayacağına yemin edildiği” biliniyor.
Daha önce yazdık; ama şunu bir kez daha hatırlatalım:
AKP iktidarları döneminde Adalet Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve TBMM Başkanlığı yapan, şimdilerde de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olan Mehmet Ali Şahin, 1994’te Fener Rum Patrikhanesi’nin bulunduğu Fatih’te Refah Partisi’nden Belediye Başkan adayı olduğunda şu sözü vermişti:
“Benim bölgemde kin kapısı olmaz, dostluk kapısı olur. Başkan olduğumda, orta kapıdan gireceğim.”
Ne mi oldu? Şahin kazandı; ama seçimler iptal edildi. Yenilenen seçimde ise kazanamadı ve o söz unutuldu!..
Şimdi üç gün önce Fener Rum Patrikhanesi’nde, Patrik V. Gregorius için düzenlenen anma törenine gelelim.
Patrikhane’nin internet sitesinde yapılan açıklamada; “Ekümenik Patrik Bartholomeos” ile diğer yetkililerinin her yıl olduğu gibi, bu yıl da “Şehit Konstantinopol Patriği V. Gregorius’u asıldığı yer olan kapalı kapıda andığı, mum yakıp çiçekler bırakarak dua ettiği ve kutsal selefinin lütuf ve şefaatini dilediği” belirtildi.
İstanbul Yok “Şehir” Var
Bartholomeos’un aynı gün öğleden sonra katıldığı ayin de önemliydi. Ukrayna’da yaşananlara değinip bu ülkeye desteğini tekrarladı ve “Konstantinopol Ana Kilisesi’nin, Ukrayna’daki manevi çocuklarını her zaman sevdiğini” vurguladı.
Bu ayine ise, Yunanistan ve ülkemizdeki sözde bazı metropolitlerin yanı sıra, Ukrayna’nın “Şehir Başkonsolosu” Roman Nedilskyi, Başkonsolosluk görevlileri ile “Şehir ve diğer yerlerdeki” Ukraynalıların katıldığı bildirildi.
Konuyla ilgili yazılarımızda gerek Patrikhane gerekse de Yunanlıların mecbur kalmadıkça, “İstanbul” demediğine, bunun yerine “Konstantinopol” veya “Şehir” ifadesini kullandığına dikkat çekmiştik.
İşte Pazar günkü anma töreni ve sonrasındaki ayinle ilgili Ortodokların internet sitesinde yayımlanan haberde de bunu gördük. Patrikhane’nin açıklamasında “Şehir” yerine açıkça, “Ukrayna’nın Konstantinopol Başkonsolosu ve Konstantinopol’deki Ukraynalılar” denildi.
Rum Papaz: Türkler Bize Savaş Açarsa
Patrikhane’den söz etmişken, bir not daha aktaralım.
Bilindiği gibi, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi de Fener Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenliğini” kabul ediyor. Başında ise kelimenin tam anlamıyla bir Türk düşmanı olan 2. Hrisostomos var.
Birkaç gün önce Ukrayna’da yaşananlar hakkında Rum kesimi devlet televizyonuna konuşan bu isim, Rusya’nın işgâlini kınarken, Putin’in yaptıklarının kendisinin Hıristiyan olmadığını gösterdiğini, ayrıca Putin’in aklının başında olup olmadığını merak ettiğini anlattı.
Bizi ilgilendiren; “bu savaşın kutsanıp kutsanmayacağına” ilişkin bir soruya verdiği cevapta, bir savunma savaşının kutsanabileceğini belirtirken şunu söyledi:
“Türkiye bize savaş açarsa, ilk ben giderim.”
Bilemiyorum, şu tablo ben gibi sizlerde de altımızın oyulduğu hissini yarattı mı?!