Zirve sonuç bildirgesinde; terörizmle mücadele NATO’nun karşı karşıya olduğu ikinci büyük tehdit olarak kayda geçirildi… Ayrıca “NATO’nun terörizmle mücadeledeki katkıları ve izleyeceği strateji hakkındaki belgenin” güncellendiği bildirildi. Terörizmle mücadele eden, ABD-NATO’yla aynı şeyi mi anlıyoruz?! Ve dahi NATO’nun strateji belgesinde; PKK/YPG/PYD, hatta “FETÖ” var mı; asıl ondan haber verin!..
Dört gündür Erdoğan ve Türkiye’nin Washington’daki NATO Zirvesi’ne vurduğu damgalar konuşuluyor, daha da konuşulacağa benziyor.
Washington’a hareketinden önce Erdoğan’ın ana başlıklarıyla verdiği mesajlar şunlar oldu:
– NATO’nun “PKK/YPG/PYD’yi terör örgütü olarak tanıması, NATO ülkelerindeki teröristlerin iadesi ve ülkemize uygulanan silah ambargolarının kaldırılması” şartlarıyla İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini kabul ettiğimiz zirvelerden Madrid’e değil, sadece Vilnius’a işaretle, “terörle mücadele ve müttefikler arasında savunma sanayi ticareti önündeki engellerin kaldırılması konusunda Vilnius’da alınan kararların uygulanmasının” önemli olduğunu söyledi.
– Terör örgütleriyle kararlı ve bütüncül bir mücadele yürütülmesi noktasında NATO’nun gayretlerinin artırılması gerektiğinin altını çizeceğini bildirdi.
– Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına olan bağlılığını tekrarlayıp barışa giden yolu açmak için başından itibaren elimizi taşın altına koyduğumuzu anlattı ve “Ukrayna’yı desteklemek için atılacak adımları tasarlarken NATO’nun savaşın tarafı hâline getirilmemesi yönündeki ilkeli duruşumuzu da muhafaza ediyoruz.” dedi.
– Gazze’de Filistin halkına yönelik süregiden katliamları gündeme taşıyacaklarını vurgularken de, “özellikle NATO ile İsrail-Filistin konusunda istediğimizi henüz alamadığımızı” kaydetti.
Gözler Türkiye’de Olacaktı
İktidar medyası, “Zirvede gözler Türkiye’de olacak… Dünya medyası Başkan Erdoğan’ın mesajlarına kilitlendi… Türk lider Gazze için masada” ifadeleriyle, “Erdoğan’ın oturumda yapacağı açıklamalar ve gerçekleştireceği ikili görüşmelerin yakından takip edildiği” propagandasını yaptı.
Biz de yakından takip ettiğimiz zirvenin protokol kısmıyla başlayalım.
Erdoğan, toplantının yapıldığı merkeze gelişinde ABD Başkanı Biden ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg tarafından karşılandı. Etkinliğin başlangıcında zirveye katılanlarla toplu fotoğraf çektirdi. Macaristan, Yunanistan, İtalya ve Almanya Başbakanlarıyla görüştü. Zirvenin bitiminde de eşiyle birlikte Biden’ın devlet ve hükümet başkanları ile eşleri onuruna verdiği resmi akşam yemeğine katıldı.
NATO Üyesi Olmayan İsrail de Zirvedeydi
Zirvenin içeriğine gelirsek; programda, İkinci Dünya Savaşı, NATO’nun kuruluşu, Bosna Savaşı, Kırım’ın ilhakı ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi farklı olaylara ilişkin görüntülerin yer aldığı video gösterilmiş. Açış konuşmasını Biden ve Stoltenberg yapmış.
Gerek Erdoğan, gerekse medya “Gazze’nin gündeme taşınacağını” vurgulamıştı ya; eğer zirvede konuştuysa Erdoğan’ın neler söylediği henüz aktarılmadı.
Oysa bakın İspanya medyası; basına kapalı gerçekleşen toplantıda Başbakan Pedro Sanchez’in, “NATO’nun Ukrayna’daki birlik ve tutarlılığının aynısını Gazze için de göstermesi gerektiğini” duyurdu bile.
Erdoğan, NATO’ya bağlılık mesajları verip bu aygıttan beklentilerimizi dillendirirken, bizatihi iktidar medyasının bir yazarının şu tespitlerine ne demeli?
“ABD Başkanı’nın açıklamalarından da bir kez daha gördük ki NATO üye ülkeleri savunmaktan ziyade her yönüyle Siyonizm’e hizmet eden Batılı sömürgeciliğin en etkili ideolojik ve askeri taşeronudur. Dolayısıyla NATO’culuk ve Amerikancılık demek Siyonizm demektir. Çünkü Siyonistler, Kızılderililere ve Afrikalı siyahilere yönelik geçen yüzyıllardaki soykırımcı Avrupa ve Amerikan yerleşimci sömürgeciliğini günümüzde Filistinlilere karşı devam ettiriyor.”
Dahasını kaydedelim; meğer zirveye ve resmi yemeklere, NATO üyesi olmayan İsrail’in Dışişleri Bakanı da katılmış!..
Demek ki, zirvede Türkiye açısından Gazze konusunda elde var sıfır.
Ukrayna’ya Silah ve Para Yığınağı
Erdoğan, “NATO’nun savaşın tarafı haline getirilmemesini” isterken, zirvenin ana gündem maddelerinden birisi olan Ukrayna konusuna bakalım.
Zirveden önce NATO’nun patronu ABD’nin Savunma Bakanı Austin ile buluşan Genel Sekreter Stoltenberg, Austin’e “Ukrayna konusundaki güçlü liderliği için teşekkür edip, ‘Bu hepimizin Ukrayna’ya eşi benzeri görülmemiş destek vermemizi sağladı.’ diyerek, zirvede müttefiklerin NATO’nun Ukrayna’ya verdiği desteği daha da güçlendirecek kararlar alacağını” vurguladı.
Öyle de oldu. Zirvenin açılış konuşmasında Ukrayna’ya yeni bir destek paketi açıklayan Biden; ABD, Almanya, Hollanda, Romanya ve İtalya’nın Ukrayna’ya onlarca beş farklı stratejik hava savunma sistemi ekipmanı sağlayacağını söyledi. Peşinden Danimarka, Hollanda ve Norveç’in, Ukrayna’ya F-16 vereceği bildirildi. Bunlar için şimdilik ve görünürde, “tek tek ülkelerin kararı” dense de Almanya’da “NATO-Ukrayna Müşterek Analiz Talim ve Eğitim Öğretim Merkezi” kurulmasının kararlaştırılmasını nereye koyacağız?
İktidar medyası bile sözkonusu kararlar için, “Savaşı kızıştıracak F-16 hamlesi”, “NATO’dan savaş ilânı gibi karar” dediğine göre, Erdoğan’ın isteğinin ne kadar dikkate alındığı ortada!..
“Teröristan” ve Terör Örgütlerinden Ne Haber?
Doğrudan ülkemizin güvenliğini ilgilendiren, başta ABD olmak üzere çok sayıda NATO ülkesinin himayesindeki bölücü terör tehdidine gelelim.
Erdoğan geçen yıl, “Amerika’nın, PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler, Türkiye’nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir. Aramızda güvenlik sorunu var.” dedi.
Bu aslında NATO’nun Madrid ve Vilnius zirvelerinde İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşılık kabul edildiği söylenen kararların uygulanmadığının itirafıydı.
Nitekim özellikle Suriye’de “teröristan” kuranlar geçtiğimiz Mayıs’ta seçim yapma aşamasına geldi. Seçim önce 11 Haziran’a, ardından 18 Ağustos’a ertelendi. İktidar medyası bu ertelemeleri “Türkiye’nin gücü”ne bağlarken terör örgütünün hamisi ve dahi NATO’nun patronu ABD açıkça, “Seçimleri yapmamaya biz çağırdık. Bunu Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi (DAANES) de dahil olmak üzere kuzeydoğu Suriye’deki bir dizi aktöre ilettik.” diye buyurdu.
Erdoğan’ın, “Ortada seçim falan yok… Ortada terör örgütünü meşrulaştırma ve bölgede bir teröristan kurmak için tertiplenmiş bir oyun var.” söylemine karşılık bu ifadeler; “terör örgütünün meşrulaştırılmasının ve teröristanın kurulduğunun” itirafından başka bir şey değildi…
ABD’nin, evvela Washington zirvesi öncesi Rutte’nin NATO Genel Sekreterliğini garantilemek, beraberinde Erdoğan’ın duyurduğu, Suriye’ye yaz aylarında olası operasyonu geciktirmek için seçimi ertelettiği de gün gibi ortadaydı…
NATO Zirvesine dönersek;
Öncesinde AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Terör örgütüne başka NATO ülkeleri silah aktarırsa bu NATO ilkelerine uyumlu olmayan pratiktir. Türkiye bu noktada hatırlatmaları devam edecek.” deyip, “Suriye’de teröristana izin verilmeyeceğini” vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şunları anlattı:
“Washington’da NATO zirvesinde önceliklerimiz, bir önceki yıl ve ondan önceki yıl Madrid’de şekillenen politikalarımızın devamı niteliğinde. Terörle mücadele konusunda Türkiye’nin endişelerini anlayacak ve kapsayacak hassasiyet gösterilmeli… YPG konusunda problemli olduğumuz 2.5 aktif üye var; ABD, İngiltere ve biraz da Fransa… Bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğu, Türkiye’nin böyle bir gerçeklikle yaşamayacağı konusunda mümkün olan en üst diplomasiyi yürütüyoruz… Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum… Sabır ve akılla bu konuda belli bir noktaya gelinmesini, PKK’nın aramızdan çekilmesini istiyoruz.”
Sonuç?
Zirve sonuç bildirgesinde; terörizmle mücadele NATO’nun karşı karşıya olduğu ikinci büyük tehdit olarak kayda geçirildi… Ayrıca “NATO’nun terörizmle mücadeledeki katkıları ve izleyeceği strateji hakkındaki belgenin” güncellendiği bildirildi.
Terörizmle mücadele eden, ABD-NATO’yla aynı şeyi mi anlıyoruz?!
Ve dahi NATO’nun strateji belgesinde; PKK/YPG/PYD, hatta “FETÖ” var mı; asıl ondan haber verin!..