Geçen hafta Kurban Bayramı’ydı.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la durumumuz malûm. Yıllarca bu iki ülkenin 15 Temmuz’un “finansörlüğünü” yaptığı, Erdoğan’ı devirmek için uğraştığı anlatıldı. Sonra birdenbire ilişkiler düzeldi, “kardeş” olundu.
Cemal Kaşıkçı’nın dava dosyası, Kaşıkçı’nın “katili” denilen Suudi Prens’in gönlünü almak için kapatıldı. Gerek Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretinde gerekse Prens’in Ankara’ya gelişinde Kaşıkçı’nın adı bile anılmadığı gibi, Prens onuruna Saray’da çalgılı, çengili yemek verildi.
Evet, ABD Başkanı Biden da “katil” dediği Prens’le görüştü; ama en azından yüzüne Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu olduğunu söyledi.
Her neyse, Erdoğan’ın “bayram diplomasisi”ne geleceğiz. Birçok liderin yanı sıra BAE ve Suudi Arabistan Prensleriyle görüşüp bayramlarını kutladı. Geçtik onları, Türkiye’yi “soykırımcılıkla” suçlayan, topraklarımızda gözü olan Ermenistan’ın Başbakanı Nikol Paşinyan’la bile görüştü. Paşinyan, Erdoğan’ın Kurban Bayramı’nı, Erdoğan da yaklaşan Vardavar Bayramı dolayısıyla Paşinyan’ı tebrik etti.
Peki milletimizin yarısını temsil eden muhalefet partilerinden herhangi birinin lideriyle bayramlaştığını gördük, duyduk mu?
Nerede Anayasa madde 104’ün; “Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder.” hükmü?!
Bayram dahi ülkeyi yönetenleri ve yönetmeye talip olanları bir araya getiremiyorsa, halimiz nicedir?
Milli Birlik Günü
Bayramın ertesi, dün de “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” idi.
Demokrasimizin gidişatı ile iktidarın demokrasi anlayışını uzun uzadıya anlatmaya gerek yok; “milli birlik” kısmına bakalım.
Erdoğan ve Bahçeli, İstanbul’da miting yaptı, ama şehrin Belediye Başkanı bile çağrılmadı. Dahası Belediye Başkanı’nın çay davetine icabet edilmedi.
Oysa Erdoğan’ın ortağı Bahçeli, dünkü mitingde ne de güzel tarif etti; “Eğer birlik olmazsak, eğer Türk milleti şemsiyesi altında toplanmazsak, eğer siyasi ve ideolojik önyargıları geri plana itmez, dayanışma ruhunu ayakta tutamazsak, son vatanımızda selamızı verecek imamı arasak bile bulamayız.” diye.
Öte yandan bu “milli birlik” gününde muhalifleri yine en ağır şekilde suçladı, o başka!..
15 Temmuz vesilesiyle iktidar mensupları başka güzel konuşmalar da yaptılar.
Örneğin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “15 Temmuz ihanetini asla affetmeyeceğiz.” deyip Türkiye’nin 15 Temmuz’dan sonra daha yerli ve daha milli olduğunu kaydetti.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ABD’nin FETÖ’yü iade etmeyeceğini, çünkü bir daha böyle kullanışlı bir piyon bulamayacağını vurguladı.
Ekonomi Darbecilerine Geçit Yok mu?
Erdoğan ise dünkü mitingten önce yayınladığı mesajda; özetle şunları söyledi:
“Hainleri üzerimize salanların heveslerini kursaklarında bırakırken dostlarımızın yüreklerini ferahlattık, umutlarını güçlendirdik. Türkiye’nin bir daha benzer tehditlerle karşılaşmaması için her alanda gereken tedbirleri aldık… Darbe girişimi sırasında maşalarıyla uğraştığımız mücadelenin asıl büyük cephelerini sonrasındaki meydan okumalarımızla aştık.”
Mesajında, Türkiye ekonomisini çökertmeye yönelik tuzakları birer birer bertaraf ederek hedeflerinden uzaklaştırılmalarına izin vermediklerini, küresel ve bölgesel krizleri ülke adına fırsata çevirmek için var güçleriyle çalıştıklarını da belirten Erdoğan, “Vesayetle istikameti değiştirilemeyen, darbeyle yıkılamayan, terör örgütleriyle hizaya getirilemeyen Türkiye’nin ekonomi ile teslim alınmasına rıza göstermedik, göstermeyeceğiz.” dedi.
Keza İstanbul mitinginde de nasıl 15 Temmuz gecesi darbeci hainlerin heveslerini kursaklarında bıraktılarsa, yakın bir gelecekte “ekonomik tetikçileri aynı akıbete düçar edeceklerini” anlattı.
15 Temmuz’da hainleri üzerimize salanlar ve dahi şimdi de Türkiye’yi ekonomi ile teslim almak isteyenler kim? Kendilerinin de defalarca vurguladıkları üzere; ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan falan.
Durum ne? Piyonlarıyla mücadele, sahipleriyle müzakere, hatta kucaklaşma!..
Biden’ın gözününün içine bakılmıyor mu?..
Bu kadar şerden sonra BAE ve Suudi Arabistan’la barışılmasının sebebinin para olduğunu, cümle alem bilip söylemiyor mu?
Öyleyse bu nasıl “15 Temmuz ihanetini asla affetmeme”dir?.. Bu nasıl ekonomi darbecilerini “düçar” etmedir?..
Bari 15 Temmuz anmasından sadece iki gün önce BAE ile Yatırım Çalıştayı yapılmasa, bu ülkenin bakanının, “Heyecan verici fırsatları keşfetmeyi amaçlıyoruz” sözleri müjde gibi sunulmasa ne iyi olurdu!..
Bahçeli’nin dünkü, konuşma metninde de yer almayan son sözleriyle bitirelim.
“Sayın Erdoğan’ı tanıtınız, anlayınız, anlatınız.” dedi.
Gerçekten çok haklı; ne yazık ki, 20 yıldır Erdoğan’ı tanıtamadık, anlayamadık, anlatamadık!..
Yuh olsun bizlere!..