Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

“Menzil”lik Dava… Atatürkçü Subayın Başına Neler Geldi?!

featured

İkinci ek de; Mahkeme’nin 9 Mayıs tarihindeki duruşma listesidir ve “katılanın Recep Tayyip Erdoğan, sanığın C.H.” olduğu duruşmanın saati ise 09.00 değil, 14.40’tır!..  Evet, bu “dijital operasyonu” kimler, niçin yaptı; halen meçhûl. Ancak “Atatürk-Vahdettin”  tartışmasından sonra Yüzbaşı C.H.’nin başına neler geldi, dava nasıl Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret davasına dönüştü ve geçtiğimiz günlerde yapılan duruşmada neler konuşuldu; bunları da yarın anlatalım

 

İki gündür Tuzla Piyade Okulu’nda yaşananları konuşuyoruz. İddialara göre, 10 Kasım’daki Atatürk’ü anma töreninde bazı teğmenler yakalarına Atatürk resmi takmak istememiş, birisi de resmi yırtarak yere atmış. Bunun üzerine teğmenler arasında kavga çıkmış, karakolluk olmuşlar.

CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan konuyu Meclis’e taşıyıp Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e sordu. MSB kaynakları ise sözkonusu olayı, “dezenformasyonun bariz bir örneği” olarak nitelendirip konuyla ilgili adli ve idari sürecin başlatıldığı bilgisini verdi.

DONANMAYI ORADAN GEÇİRTİRSENİZ

Bu olaydan hemen önce neyi konuştuk? İçişleri Bakanlığı’nın, geçen yıl 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada, “Osmanlı Devleti’ni ve yöneticilerini hedef gösterdiği, kişinin hatırasına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarını işlediği iddiasıyla Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer hakkında soruşturma açtığını. Soyer’in söyledikleri şunlardı:

“100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece, saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar… Yine o sabah, tam da bu bulunduğumuz yerden, Kordon boyundan göğü yırtan bir ses yükseldi. O ses, sadece bir kurşunun sesi değil, İzmir’den tüm Anadolu’ya yayılacak bir direnişin müjdecisiydi.”

Sonrasında neler oldu? Cumhur İttifakı, sanki Soyer tüm Osmanlı’yı suçlamış gibi ayağa kalkıp Vahdettin’i ve adamlarını aklamaya çalıştı. Sadece Erdoğan’ın söylediklerini hatırlatalım.

Soyer’e, “Be haddini bilmez ahlâksız” ifadeleriyle hitap edip, “Sen Osmanlı’ya hakaret edecek hadde ne zaman ulaştın?.. Bu adamın istikameti filan yok. Bu, pusulayı şaşırmış ve terbiyeden uzak. Tarihini hakaretle ifade etmeye çalışan bir insan, bir defa bu milletin bir evlâdı olamaz. Bu millet, bu ecdatla anılıyor. Bu ecdatla şu anda biz iftihar ediyoruz.” dedikten sonra şu talimatı verdi:

“Tabii bunların üzerine gitmemiz lâzım. Yani bu meydan o kadar boş değil. Bunu bilmeleri gerekecek. Ecdadımıza eğer lâyık olacaksak bunlara hukuk çerçevesinde gereğini yapmamız lâzım.”

Yine bu ay içinde yaşanan bir başka olay: Erzurum’da bir dönerci, sosyal medya hesabından Atatürk’e hakaretler yağdırdı. Tutuklandı; ancak “verem” hastalığı olduğu gerekçesiyle iki gün sonra serbest bırakıldı.

Diyeceğimiz; Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümünde Türk Donanması’na, bizzat Atatürk’ün “hain” olarak nitelediği Vahdettin’in adını taşıyan köşkün önünde geçit resmi yaptırılırsa; askeri okullarda kimi olayların yaşandığı da öne sürülür… Tunç Soyer’e soruşturma da açılır… Atatürk’e hakaret edenler ortalığı kaplayıp cezasızlığa da mazhar olur…

MENZİL UYAP’A MI SIZDI?

Olanlar tesadüf ve bireysel mi yoksa birilerinin güç gösterisi mi; buna ilişkin çok çarpıcı bir davadan söz edeceğim.

Olay 12 Kasım 2021 günü Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı Öğretim Başkanlığı’nda yaşanır. 2018’de Suriye’de gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı’ndaki kahramanlıklarıyla bilinen Yüzbaşı C.H. ile bir başçavuş arasında Atatürk ve Vahdettin’e ilişkin önce tartışma, ardından küfürleşme yaşanır. Tartışmanın sebebi, Yüzbaşı’nın, aynen Tunç Soyer gibi Nutuk’a atıfla Vahdettin’e “hain” demesi, başçavuşun da ona “Padişahlara hain diyen haindir.” karşılığını vermesidir.

Hem disiplin soruşturmasına konu edilen hem de mahkemelik olmaya evrilen bu tartışmanın vardığı boyutları aktarmadan evvel, ilginç bir olaya dikkat çekmem gerekiyor.

Sizlerle 12punto’da buluşmadan önce, geçtiğimiz Haziran’da kaleme aldığım “Menzil UYAP’a mı Sızdı?” başlıklı yazıda anlattıklarım, o tartışmaya ilişkin Yüzbaşı C.H. hakkında açılan davadaki teknik, ama oldukça önemli bir ayrıntıydı. Olanlar özetle şöyleydi:

İlk duruşma için 9 Mayıs saat 09.00’a gün verilir. Ancak duruşmaya 13 gün varken, 27 Nisan’da sanık C.H.’ün telefonuna Adalet Bakanlığı UYAP SMS Bilgi Servisi hattından, 9 Mayıs’taki duruşmanın saati ile ilgili önce saat 14.35, ardından 14.40 olarak bildirim gelir. Buna göre, duruşma saati değiştirilmiştir.

İlerleyen günlerde avukatları UYAP’a bakar. Burada da duruşma saati 14.40 olarak görülür. Duruşma günü geldiğinde de hem C.H. hem de avukatları 14.30 gibi mahkemede hazır olur.

Ama o da ne? Görevliler duruşmanın saat 09.00’da yapılıp bittiğini, şikâyetçi tarafın avukatının da geldiğini, sanık hakkında zorla getirilme kararı verilerek duruşmanın Kasım’a ertelendiğini söyler.

Avukatlar şaşkınlıklarını attıktan sonra duruma itiraz edip tutanak tutulmasını isterken, aynı anda UYAP sistemine de girip, “halen duruşmanın devam ettiği” şeklindeki kaydı gösterirler. Sözkonusu kaydın anlamı, sabah yapılmış olan duruşmanın henüz onaylanmadığıdır. Bunun üzerine avukatlar karşı tarafın avukatını arayıp durumu anlatır, o da yeniden mahkemeye gelir. Ancak herkes hazır olduğu halde Hakim, devam eden başka duruşmalar olduğundan yeniden duruşma açamayacağını bildirir ve olayın tutanağa bağlanması için Yazı İşleri Müdürü’ne talimat verir.

Tutanak aşamasında Yazı İşleri Müdürü, avukatlara mahkeme UYAP sisteminde duruşmanın saatinin 09.00 olarak göründüğünü gösterir. Avukatlar ise avukat UYAP portalında ve Adalet Bakanlığı celse sisteminde saatin 14.40 olarak göründüğünü ispatlar. Her iki sistemin ekran fotoğrafları alındıktan sonra da tutanak tutulur. Ardından sanık yüzbaşı C.H.’nin zorla getirilmesi kararı iptal edilir.

Sonuçta Yüzbaşı C.H. ve avukatları o gün savunma yapamaz. Jandarmadaki “Menzil tarikatı ve FETÖ bağlantılarına” ilişkin anlatacakları 6 ay sonraki duruşmaya kalır, ama bu “dijital operasyonun” peşi bırakılmaz. Konu Adalet Bakanlığı’na taşınıp, “UYAP SMS sisteminden mesaj gönderen ya da sisteme giren/yükleyen kişinin ve UYAP Avukat Portal sistemine duruşma saatini 14.40 olarak giren/düzelten/yükleyen personelin belirlenip bunların Menzil tarikatı/kripto FETÖ mensubu olup olmadığının araştırılması” istenir.

Bakanlıktan 1 hafta sonra, “Bizi ilgilendirmiyor, yapacağımız bir şey yok.” mealinde cevap gelir. Avukatlar, son çare olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunur.

MAHKEME KENDİSİNİ NASIL YALANLADI?

Şimdi aktaracaklarımız, o suç duyurusundan sonra yaşananlara ilişkin yeni bilgiler. Başsavcılık, 22 Ağustos’ta davaya bakan mahkemeye yazı yazarak “izahat” ister. Mahkeme 4 Eylül tarihli cevabında; 9 Mayıs’taki duruşmanın saatinin 09.00 olarak belirlendiğini ve tüm taraflara bunun bildirildiğini, sonraki aşamalarda hiçbir değiştirme işlemi yapılmadığını, ayrıca kendilerinde SMS uygulaması bulunmadığını anlatırken iki de ek çizelge gönderir.

Bunların ilki; “20 Nisan-9 Mayıs tarihleri arasında Mahkeme tarafından taraflara gönderilen SMS’lerin”  dökümüdür. Buna göre, sadece bir başka davanın müştekisine SMS gönderilmiştir…

İkinci ek de; Mahkeme’nin 9 Mayıs tarihindeki duruşma listesidir ve “katılanın Recep Tayyip Erdoğan, sanığın C.H.” olduğu duruşmanın saati ise 09.00 değil, 14.40’tır!..

Evet, bu “dijital operasyonu” kimler, niçin yaptı; halen meçhûl.

Ancak “Atatürk-Vahdettin” tartışmasından sonra Yüzbaşı C.H.’nin başına neler geldi, dava nasıl Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret davasına dönüştü ve geçtiğimiz günlerde yapılan duruşmada neler konuşuldu; bunları da yarın anlatalım

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!