Mahkeme Başkanı, “Müyesser Yıldız burada mı?” diye sordu. “Buradayım.” demem üzerine de özetle şunları söyledi: “Buradaki beyanları daha zabıtlar çıkmadan birebir yazdığınızı gördük. Hassas bir dava, gizliliğe haiz şeyler konuşuluyor. Sanıkların masumiyet karinesini de dikkate alarak birebir yazma yerine genel ifadelerle yazarsanız daha iyi olur. Zaten kayıt yapılıp yapılmadığını tespit için kameraları da inceliyoruz.” Ben de ayağa kalkarak şu karşılığı verdim: “Sayın Başkanım, duruşmaların aleniyeti ilkesi var. Ne konuşuluyorsa onları yazıyorum. Gizli saklı bir şey de yok. Rahatsız oluyorsanız gizlilik kararı alırsınız, ben de izlemem. Ayrıca telefonum ilkel, kayıt yapma imkanı yok. Bütün duruşmaları nasıl izlediğimi ve olduğu gibi aktardığımı herkes bilir. Beni zan altında bırakamazsınız. Yazılarım herkese açık. FETÖ’cüler alıyorsa yapabileceğim bir şey yok. Beni bundan sorumlu tutup suçlayamazsınız.”
15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılması girişimi ve MİT yerleşkesine saldırı suçlamalarıyla açılan davada bir sanık, “Vereceğiniz karar hayatımı değiştirmeyecek, ama kararın size yansıması olacaktır.” deyince Mahkeme Başkanı, “Demirden korkan trene binmez.” karşılığını verdi. Başkan’ın sanıklar için, “Bugüne kadar hiçbir dosyada delil ibraz etme ve böyle savunma yapma hakkını elde edemediniz. Sanıkların hepsi aydınlatıcı delillerle katkı verdi.” ifadelerini kullanması dikkat çekti.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi kampusündeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü celsesinde sanıklar ve avukatların esas hakkında mütalaaya karşı savunmaları tamamlandı.
Savunmasını yapan ilk sanık İlkay Ateş, 2 yıl 8 aydır devam eden yargılama sürecinde yaşananları ve verilen ara kararları özetledikten sonra tanık olarak dinlenen eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in o gece MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakan Binali Yıldırım’la görüştüğünü söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı’nın, “Saat 22.22’e görüştüler.” bilgisini verdiğini hatırlatarak, “Bu bilgi size nereden geldi? Başbakan’la temas olmuş, ama MİT’e saldırı olduğu söylenmemiş.” dedi.
Mahkeme Başkanı’nın, “22.22 saati dosyada mevcut. Mehmet Görmez’in basına yaptığı açıklamalarda var. Ayrı bir bilgi gelmiş diye bir şey yok.” cevabının ardından savunmasına devam eden İlkay Ateş, MİT’in savcıyı kandırdığını öne sürdü. Ateş savunmasını, “Sizden bir talepte bulunmayacağım. Haklı olduğuma inanıyorum. Bu saldırıyla alakam yok. Vereceğiniz karar hayatımı değiştirmeyecek, ama kararınızın size yansıması olacaktır.” sözleriyle bitirince Mahkeme Başkanı da şunları söyledi:
“Demirden korkan trene binmez. Bugüne kadar hiçbir dosyada delil ibraz etme ve böylesi savunma yapma hakkını elde edemediniz. Efkan Ala’yı hürriyetinden mahrum etme davası bizde görüldü. Türksat’ın bombalanması, benzer birçok dava bizde görüldü. Hepsi de kesinleşti. Son bu dosya kaldı. Sanıkların hepsi aydınlatıcı delillerle değerlendirmelerimize katkı verdi. Özcan Karacan’ın da söyleyeceği güzel şeyler vardır. Onu da dinleyeceğiz.”
BAŞKAN KİMİ KASTETTİ?
Savunmalara karşı diyecekleri sorulan Hakan Fidan’ın avukatı, şikayetlerinin devam ettiğini bildirerek sanıkların cezalandırılmasını istedi.
Savunmasını yapan son sanık Özcan Karacan da iki gerekçeyle redd-i hakim talebinde bulunurken Mahkeme Başkanı, sanık Ünsal Coşkun’un adını vererek, “Ondaki ağır başlılık sizde yok.” dedi. Karacan, “Ne yapayım, Allah beni de böyle yaratmış.” karşılığını verdikten sonra şöyle devam etti:
“Dünkü celsede mahkeme zabıtlarının imzalanmadan FETÖ yayın organlarında yayımlandığını söylediniz. Kimden şüpheleniyorsunuz? Kendi katiplerinizden mi, bizden mi, avukatlardan mı, polisler veya askerlerden mi? Bu büyük bir itham, açıklık getirmeniz lazım. Kendi kaleminiz dahil zan altında.”
Özcan Karacan, Mahkeme Başkanı’nın iyi başladığını, ama daha sonra değiştiğini öne sürerken de, “O zaman böyle giderseniz Yargıtay Üyesi olamayacağınızı söylemiştim. Şimdi fikrimi değiştirdım, eminim çok yakında Yargıtay’a seçileceksiniz.” dedi.
Karacan, iddianame ve mütalaayı da şöyle eleştirdi:
“Korku diline vurmuş yalancılardan dinlediklerine inanarak iddianame hazırlamak pek az savcıya nasip olmuştur. Bu iddianameden nasıl böyle bir mütalaa çıktı? İkisi birbirinden beter. Savcı şu mütalaayı hazırlamak yerine keşke bir voleybol maçını anlatsaydı.”
Mahkeme Başkanı, savunmasını iki saatte bitirmesini isteyip avukatından sonra son sözleri alacağını bildirince Karacan, “Sizin kafanızda planladığınız saatte savunmam bitmez. Daha 149 yansım var. Ben bitirsem de avukatımınki yetişmez. Bizi zorlamayın, yormayın. Bayramdan sonra devam edelim.” karşılığını verdi. Başkan, tüm ısrarlarına rağmen Karacan’ın savunmasını bitirmeyeceğini söylemesi üzerine de duruşmayı 26 Haziran’a erteledi.
GAZETECİYE NASIL YAZMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ
Duruşma bitiminde mahkeme zabıtları çıkmadan burada konuşulanların FETÖ’cü yayın organlarında yayımlanmasına ilişkin rahatsızlığına açıklık getiren Mahkeme Başkanı, “Müyesser Yıldız burada mı?” diye sordu. “Buradayım.” demem üzerine de özetle şunları söyledi:
“Buradaki beyanları daha zabıtlar çıkmadan birebir yazdığınızı gördük. Hassas bir dava, gizliliğe haiz şeyler konuşuluyor.
Sanıkların masumiyet karinesini de dikkate alarak birebir yazma yerine genel ifadelerle yazarsanız daha iyi olur. Zaten kayıt yapılıp yapılmadığını tespit için kameraları da inceliyoruz.”
Ben de ayağa kalkarak şu karşılığı verdim:
“Sayın Başkanım, duruşmaların aleniyeti ilkesi var. Ne konuşuluyorsa onları yazıyorum. Gizli saklı bir şey de yok. Rahatsız oluyorsanız gizlilik kararı alırsınız, ben de izlemem. Ayrıca telefonum ilkel, kayıt yapma imkanı yok. Bütün duruşmaları nasıl izlediğimi ve olduğu gibi aktardığımı herkes bilir. Beni zan altında bırakamazsınız. Yazılarım herkese açık. FETÖ’cüler alıyorsa yapabileceğim bir şey yok. Beni bundan sorumlu tutup suçlayamazsınız.”
Başkan bu sözlerimi ise, “Uyarmış, hatırlatmış olayım.” diye cevapladı.
