Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Jandarma… Bu Ne Hal?!..

featured

Yüzbaşı C.H.’nın başına gelenler, aynı zamanda Menzilcilerin Jandarma Genel Komutanlığı’nda en üst düzeyde kabul görebilmesinin veya komutanların AKP’nin seçim çalışmalarına katılabilmesinin izahı, bir başka ifadeyle de Jandarma’daki iklimin göstergesi değil mi?!

Son 15 gün içinde Jandarmamıza ilişkin şu iki olaya tanık olduk.

“Menzil cemaatinin bürokrasi sorumlusu” denilen Muhammed Raşid Seydaoğlu isimli kişi, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Korgeneral Halis Zafer Koç’la görüştü.[1] Seydaoğlu’na bu görüşme sorulduğunda, “Cumhurbaşkanı’yla da görüşüyorum.” karşılığını verdi.

İkinci olay Şırnak’ta yaşandı. İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Murat Bulut’un, Şırnak Valisi, il Emniyet Müdürü ve diğer yetkililerle birlikte AKP’nin İdil belediye başkan adayının seçim çalışmalarına katıldığı görüldü.[2]

Haliyle de herkes bir kez daha, “Jandarma’da neler oluyor?” diye sordu.

VAHDETTİN’E “HAİN” DİYEN YÜZBAŞININ BAŞINA GELENLER

Hatırlayacaksınız; geçtiğimiz aylarda Jandarma Komanda Özel Asayiş Komutanlığı’nda görevli bir yüzbaşının başına gelenleri yazdık.[3] Yaşananlar özetle şöyleydi:

2018’de Suriye’de gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekâtı’ndaki kahramanlıklarıyla bilinen Yüzbaşı C.H. ile bir astsubay başçavuş arasında 12 Kasım 2021’de Atatürk ve Vahdettin tartışması çıkar. C.H., Vahdettin için “hain” deyince Astsubay, “Padişahlara hain diyen haindir.” karşılığını verir ve küfürleşme olur.

Olay Jandarma’da disiplin soruşturmasına konu edilirken, bir süre sonra mahkemeye intikal eder. Mahkemeye intikalin sebebi, tutulan tutanakların değiştirilip Yüzbaşı C.H.’nin “Cumhurbaşkanına da hakaret ettiğinin” öne sürülmesidir.[4]

Bu iddia üzerine C.H.’nin görev yeri dört kez değiştirilir, aylıktan kesme cezası verilir ve açığa alınır. C.H. bunlara karşı açtığı 16 davanın 15’ini kazansa da Jandarma’dan ihracı gündeme getirilir, beraberinde de “Cumhurbaşkanına hakaretten” hakkında suç duyurusunda bulunulur. Soruşturmayı yapan savcı, C.H. aleyhine ifade veren dört astsubayın “mesleki dayanışmayla” hareket ettiği ve “Cumhurbaşkanına hakaret” olmadığı tespitlerinde bulunsa da “kuvvetli suç şüphesi” gerekçesiyle dava açılır.

C.H. bu ceza davasındaki savunmasında, kendisine Menzilcilerin kumpas kurduğunu söylerken Avukatı Serdar Öztürk de “Olay, tarikatçı subay/astsubaylar ile Atatürkçü bir subay arasında gerçekleşmiştir.” der.

Bu arada C.H.’nin Jandarma’dan ihracını görüşen İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, C.H.’nin “Cumhurbaşkanına hakaret etmediğine” kanaat getirip ihraç talebini reddeder. Ancak, C.H.’ye 16 ay rütbe durdurma cezası verilir. Gerekçe, “kendisine bu iftirayı attıracak ortamı yaratması”dır!..

Cumhurbaşkanına hakaret ceza davasının devam ettiğini belirtip aynı konuda C.H. ile ilgili açılan bir başka davayı anlatalım.

 

VAHDETTİN’İ SAVUNAN ASTSUBAY MAHKEMEDEN KORUMA İSTEDİ

Yüzbaşı C.H.’nin tartıştığı astsubaylardan C.D., kendisine küfredip dövmeye yeltendiği iddiasıyla C.H. hakkında hakaret davası açıp 5 bin lira tazminat talebinde bulundu.

İşte dün Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde de bu davanın görülmesine başlandı. Duruşma öncesinde mahkemeye bir dilekçe veren Astsubay C.D.’nin avukatı şu talepte bulundu:

“Dosyanın içeriği ve sanığın iddianameye konu fiilleri gözetildiğinde duruşma düzeninin sağlanması ve korunması, müvekkil müştekinin maddi ve manevi varlığına zarar verebilecek herhangi bir tehlike ile karşı karşıya kalınmaması için duruşma öncesi ve sonrasında, duruşma salonu çevresinde ve sayın mahkemenizce gerekli görülmesi halinde duruşma anında kolluk kuvvetleri marifetiyle güvenlik önlemi alınması…”

Ancak, mahkeme gerekli görmemiş olmalı ki, duruşma öncesi ve sonrası herhangi bir güvenlik tedbiri alınmadığı görüldü.

 

HAKİM: “AKŞAMA KADAR ASKERİYEDE OLANI MI ANLATACAKSINIZ?”

Duruşmada yaşananlara gelelim.

C.H., iddiaların doğru olmadığını, müşteki astsubay C.D.’ye hakaret etmediğini ve vurmaya çalışmadığını söylerken, avukatı Süleyman Demirel İlbak, SEGBİS kaydı yapılmasını istedi. Bunun üzerine şu diyaloglar yaşandı:

Hâkim: “Başka hususlarla ilgili bir şey dinlemeyeceğim. SEGBİS’i açmayacağım. Tartışmanın sebebini öz olarak açıklayın.”

Av. Serdar Öztürk: “Usule ilişkin itirazda bulunuyorum. Sanığa nasıl savunma yapacağı yönünde talimat veremezsiniz. Sanık savunmasını serbestçe yapar, sonra soru varsa yöneltilir.”

Hâkim: “Bu dosyaları her gün yapıyoruz, merak etmeyin. Böyle bir şey yapmadım. Elbette olayı anlattıracağım.”

Av. Öztürk: “Bu süreçte çok hukuksuzlukla karşılaştığımız için hassasız.”

Hâkim: “Yargılama başlamadan mahkemeyi yormayın lütfen.”

Av. Öztürk: “Siz de sanığı yormayın.”

Hâkim: “Ben elbette nedenini soracağım. Zaten eylemi hiç kabul etmiyor ki. Akşama kadar askeriyede olanı mı anlatacaksınız?”

Bu diyaloglardan sonra Hâkim, SEGBİS’in açılması talebini reddederken Yüzbaşı C.H. savunmasını şöyle sürdürdü:

“C…. denilen şahıs Atatürk ve Türk düşmanı bir adamdır. Ben Vahdettin için ‘hain’ deyince, ‘Vahdettin’e hain diyen haindir.’ karşılığını verdi. ‘Siz kime hain diyorsunuz?’ diye sorunca da Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, tarihçilere ve dolayısıyla bir tarihçi olan eşime de hakaret etti. Ben de sinkaflı küfrettim. Atatürk’e hakaret edene küfrederim. Doğrudan kendisine söylemedim, genel bir ifade kullandım. Ben askerlik yeminine sadık bir subayım. Sonrasında üstüne yürümedim, vurmaya çalışmadım. Aksine onlardan H.F. beni içeri çekip kapıyı kapatarak beni tutarken C.D. yerinden kalkıp üstüme doğru geldi. ‘Beni bırakın.’ diye bağırınca dışarıdan sesimi duyan başçavuş H.Ö.E. geldi, o zaman H.F. beni bıraktı. Ben bu şekilde odadan çıktım.”

Savunmasının devamında C.H. kendisinin de C.D. hakkında Atatürk’e hakaretten suç duyurusunda bulunduğunu, ancak savcının kovuşturmaya yer yok kararı verdiğini söyleyince Hâkim şu tepkiyi gösterdi:

“Lütfen, Atatürk’e hakaret dosyanın esasına ilişkin değil, bizi ilgilendirmiyor. Dinlemeyeceğim, yazmayacağım. Burası mahkeme salonu, Başkan benim, yazdırmayacağım.”

Hâkim, ardından Yüzbaşı C.H’ye hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediğini sordu. Yüzbaşı C.H.’nin, “İstemiyorum. Dosyadaki delillerin geçersiz olduğu ortaya çıktı. Ben ondan şikâyetçiyim.” cevabı üzerine de Hâkim, “Ben şikâyet makamı değilim. Savcılığa gidin.” karşılığını verdi.

C.H. ise şikâyetlerinin 2 yıldır kayıp olduğunu belirterek Kara Harp Okulu’nun internet sayfasındaki Vahdettin’e “hain” denilen bölümü Hakim’e sundu ve savunmasını, “Bir Türk askerinin, Türk evladının bunu bilmemesi mümkün değil.” sözleriyle tamamladı.

 

ASTSUBAYIN KARAKTERİ TARTIŞMASI

Avukat Serdar Öztürk de C.H.’nin Zeytindalı Harekâtı’nda yaptıklarını anlattıktan sonra müşteki astsubay C.D. hakkında, “Hakkari’de görevliyken PKK’ya müzahir bir şahsın evinde yakaladığı örgütsel malzemelere arazide yakalanmış gibi sahte tutanak düzenlediği için yargılanmış. Normalde daha önce aldığı disiplin cezaları gözetilerek JÖAK’ta göreve atanması mümkün olmamasına rağmen…” derken araya giren Hâkim, “O zaman JÖAK’a ‘Görev yapamaz.’ diye dilekçe verin. Cümlenizi tamamlayın, esasa gelin.” diye müdahale etti.

Av. Öztürk, anlattıklarının karakteri göstermesi açısından önemli olduğu cevabını verince de Hâkim, “Karakterini ben tayin ederim. Karakterini bana anlatmayın. ‘JÖAK’ta görev yapamaz.’ diye bir cümle olamaz.” sözleriyle tepki gösterdi.

Tüm bu yaşananlardan sonra Av. Öztürk önce şunları söyledi:

“Aynı FETÖ’cüler döneminde olduğu gibi, müştekinin tarikat bağlantısı nedeniyle bu göreve atandığı önünde şüpheler vardır ve bu durum idareye iletilmiştir. Müvekkilime neden iftira atıldığını anlatıyorum. Bir yargılamanın gerçek mi tiyatro mu olduğu iki olgudan tespit edilebilir. Bunlar; mahkemenin, sanık ve avukatlarının savunmasını kısıtlayıp kısıtlamadığı ve savunmaya yönelik delilleri toplayıp toplamadığıdır. Bu yargılamada en başından itibaren sanığın süratle savunma yapması, diğer konulara girmemesi için uyarılması, sadece sorularla yargılama yapılması yasaya aykırıdır. Bu dosyada savunmamızın temeli, C.H.’nin Atatürkçü bir subay olması nedeniyle Atatürk ve Atatürkçülerden nefret eden tarikat mensuplarının iftirasına uğradığıdır. Bunun açıklanmasına ve anlatılmasına izin verilmemesi savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılama ilkesinin ihlalidir.”

Ardından hâkimin reddi talebinde bulundu.

Hakim de savcının mütalaasını sorduktan sonra talep hakkında karar verilmek üzere dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini kararlaştırıp duruşmayı erteledi.

Ez cümle; Yüzbaşı C.H.’nın başına gelenler, aynı zamanda Menzilcilerin Jandarma Genel Komutanlığı’nda en üst düzeyde kabul görebilmesinin veya komutanların AKP’nin seçim çalışmalarına katılabilmesinin izahı, bir başka ifadeyle de Jandarma’daki iklimin göstergesi değil mi?!

 


[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/karargahtaki-o-fotograf-uzerine-kritik-aciklama-bosalan-kadrolari-2178744

[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/tumgeneral-ile-vali-ak-partili-adaya-destek-turunda-haber-1673422

[3] https://muyesseryildiz.com/2023/11/24/menzillik-dava-ataturkcu-subayin-basina-neler-geldi/

[4] https://muyesseryildiz.com/2023/11/25/menzillik-davada-hakimin-sorusu-gavs-ne/

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!