Rum kesiminin İsrail katliamlarının lojistik üssü olması… İsrail’in KKTC’deki alımlarının kamuoyu gündemine gelmesi üzerine tedbirler alınması… Kıbrıs’ın tümünün Rumlara teslim projesinin gerçekleşmesi için Türkiye’nin müzakerelere yeniden başlamaya zorlanması… “Isıracak köpek dişini göstermez.” diye bilinmesine rağmen Mossad üzerinden bu mesajların verilmesi… Besbelli, Kıbrıs’ı elimizden alıp Türkiye’yi Akdeniz’den tümüyle kuşatmak için yeni tezgâhlar kuruluyor. O yüzden evvel emirde, Atatürk’ün dediği gibi, “Kıbrıs’a dikkat ediniz efendiler”!..
7 Ekim’de başlayan savaştan beri iktidar ve medyası hem İsrail’in “Arz-ı Mevud” yani “Vaadedilmiş Topraklar” hedefini hatırladı hem de Birleşmiş Milletler’in ne kadar işe yaramaz olduğunu bir kez daha keşfetti.
Oysa hocaları merhum Necmettin Erbakan, daha 32 yıl önce onlara şunu belletmiş;
“Halihazırdaki BM’nin gayesi yeryüzündeki hakkı, adaleti tesis etmek olmayıp İsrail’in kurulması, korunması ve daha sonra Büyük İsrail’in kurulmasıdır… Yakında Lübnan’ı alacak, onu takiben de Konya’yı ve Erzurum’u kendine vilayet yapacak.”
Ve yine o yıllarda Erdoğan da şunları söylemişti:
“Türkiye şahsiyetli bir dış politika anlayışıyla Filistin konusundaki tavrını belirleyerek ‘Büyük İsrail’ projesini engellemelidir… Türkiye Fırat suyu politikasını tekrar gözden geçirmelidir. Ortadoğu’daki kanser mikrobu olan bu zihniyeti sulamak, beslemek kadar büyük bir zulüm olamaz… İsrail’i devlet olarak tanımıyorum.”
Ama devr-i iktidarlarında İsrail’le ticaret hacmini arttırdıklarını ve tüm katliamlara rağmen ticaretten vazgeçmediklerini de gördük… Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi işini İsrail’e verme teşebbüsünde bulunmalarını da… Yabancılara mülk satışının kolaylaştırılmasıyla İsraillilerin, Urfa başta olmak üzere birçok bölgemizde kendileri veya başkaları adına arazi aldığı iddiaları da cabası!..
Ağustos’taki İlginç Konferans
Şimdilerde ise Kıbrıs’ın da “Arz-ı Mevud” kapsamında olduğu ve İsraillilerin KKTC’de dev araziler aldığı konuşuluyor.
İlginçtir; 7 Ekim’den çok önce, Ağustos’ta Rum kesiminde düzenlenen bir konferansta bu konu ele alındı. Konferansın sebebi; KKTC’ye Rus ilgisiydi. Nitekim ABD’nin Rum kesimindeki büyükelçisi, KKTC’ye yoğun bir Rus akını olduğunu vurgulayıp mülk satışlarıyla para trafiğini yakın takibe aldıklarını açıklarken İngiltere Büyükelçisi İrfan Siddiq, İranlı ve İsraillilerin de topluca taşınmaz mal alımı yaptığına dikkat çekti. İsrail Büyükelçisi Oran Anolik ise vatandaşlarının KKTC’den mülk alması konusunda, “İsrail yasalarından hiçbiri ihlal edilmediği için” ülkesinin yapabileceği bir şey olmadığını söyledi.
Bize Benzemeseydiniz İyiydi
İşte bu gidişat 7 Ekim’den sonra ülkemizin de gündemine geldi. İktidar yazarları, tehlikeye dikkat çeken onlarca yazı yazdı.
Oysa olayı belgeleriyle gündeme getiren ilk isim Kıbrıs Türklüğünün önderi, büyük devlet adamı merhum Rauf Denktaş’ın eski danışmanı Gazeteci-Yazar-Tarihçi Sabahattin İsmail olmuştu. İsmail bu konudaki uyarılarına devam edince başına ne mi geldi? KKTC Başbakanı Ünal Üstel bir gece yarısı onu arayarak hakaretler, küfürler savurdu. Daha önemlisi, yaklaşımını ortaya koyan şu sözleri sarf etti:
“Bunları nasıl yazan? Hiçbir yabancı bu ülkeden mal almayacak, inşaatçıları mahvedeceksiniz, ekonomiyi çökerteceksiniz; böyle bir şey yoktur, uyduruyorsun… Utanmaz adam, Rum’a ve CTP’ye hizmet ediyorsunuz. İnşaat sektörünü çökerteceksiniz, araştırmaya gerek yok, ben bilirim, seni dost ve arkadaş sandım ama yanıldım. Ne utanmaz adamsın, basın toplantısı yapıp yalan yazdığını açıklayacağım.”
Ne yazık ki, Sabahattin İsmail’in maruz kaldığı bu muameleyi Türkiye’de birkaç internet sitesi dışında gündeme getiren olmazken, birkaç gün sonra iktidarın gazetesi Sabah’ın Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek bizzat olay yerine giderek, “KKTC’deki sessiz işgâli” manşetten duyurdu.
Bu sayede tüm dikkatler KKTC’ye yöneldi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Öyle bir yapılaşma var, doğru. Biz önlemimizi alıyoruz.” dedi. Sabahattin İsmail’e hakaretler yağdıran Başbakan Ünal Üstel de yine, “inşaat sektörünün KKTC’de her geçen gün büyüdüğünü” belirttikten sonra, “Tabii bu konu ile ilgili bilgiler bizde var. Ayrıca mülkiyet sorunuyla ilgili çalışmalar yapılıyor ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek.” dedi, iyi mi?!
Ömrünü KKTC’ye adamış Sabahattin İsmail’e öyle, iktidarın gazetesine böyle… Demokrasisi bizden ileride diye bildiğimiz KKTC’nin yetkilileri, keşke bize benzemeyeydi!..
Kıbrıs Isıtılırken
Malûm, Ankara müzakerelerden umudu kesip KKTC’nin tanınması kararı aldı. Ancak Rum-Yunan hamiliğinde kararlı olan ABD-AB, Ankara’nın bu politikasına karşı çıkıp müzakerelerin yeniden başlamasını dayatıyor.
Erdoğan’ın 7 Ekim’deki Atina ziyaretinde de bu tabloyu gördük. Yunanistan Başbakanı Miçotakis aynı tezleri tekrarlarken, KKTC’nin tanınmasına hiç değinmeyen Erdoğan, “Kıbrıs meselesinin adadaki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması tüm bölgenin yararına olacaktır.” diyerek bir anlamda müzakerelere kapı araladı. Haliyle ABD çok memnun oldu!..
Tabii AB de. Önceki gün yapılan Genel İşler Konseyi toplantısından sonra açıklanan sonuç bildirisinde, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde yaşanan gelişmelerin ve Doğu Akdeniz’de gerilimin azaltılmasının memnuniyetle karşılandığı belirtilirken Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlaması çağrısı yapıldı ve AB’nin rol oynamaya hazır olduğu vurgulandı.
Mossad Cevabı mı?
Kıbrıs Rum kesimindeki İngiliz üslerinden İsrail’e silah sevkiyatı iddiaları, Alman Özel Kuvvetler askerlerinin buraya gelmesi, İsraillilerin KKTC’de mülk edinmesi ve yeni müzakere süreci ihtimali derken, bilindiği gibi, ortaya bir de Mossad sorunu çıktı.
Evvela İsrail, Türkiye dahil yurtdışındaki Hamas mensuplarına suikast düzenleyeceğini ilân etti. Ardından Türk istihbarat kaynakları, böyle bir tutumun ciddi sonuçları olacağı uyarısında bulundu. Nihayetinde Erdoğan, “Türkiye’yi tanımıyorlar. Biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir.” dedi.
Son olarak şu gelişme yaşandı:
İsrail, “İranlı ajanların, Türkiye’nin denetimindeki kuzey Kıbrıs’ı İsrailliler ve Yahudi hedefler için saldırı alanı olarak kullandığını” öne sürüp Mossad’ın Yahudilere yönelik bir suikast girişimini engellediğini ve iki İranlının tutuklandığını duyurdu. Başbakan Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada da, İsrail’in, bu durumdan “rahatsızlık duyduğu” kaydedildi.
Dünyaya verilmek istenen mesaj, KKTC’nin “terör için geçiş üssü“ olduğuydu!..
Ancak hem KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar hem de KKTC Dışişleri Bakanlığı bu iddiaları kesin bir dille yalanlayıp, “KKTC’nin, karanlık ve kirli oyunların içine çekilmesine müsaade edilmeyeceğini” bildirdi.
Kıbrıs’a Dikkat
Rum kesiminin İsrail katliamlarının lojistik üssü olması…
İsrail’in KKTC’deki alımlarının kamuoyu gündemine gelmesi üzerine tedbirler alınması…
Kıbrıs’ın tümünün Rumlara teslim projesinin gerçekleşmesi için Türkiye’nin müzakerelere yeniden başlamaya zorlanması…
“Isıracak köpek dişini göstermez.” diye bilinmesine rağmen Mossad üzerinden bu mesajların verilmesi…
Besbelli, Kıbrıs’ı elimizden alıp Türkiye’yi Akdeniz’den tümüyle kuşatmak için yeni tezgâhlar kuruluyor.
O yüzden evvel emirde, Atatürk’ün dediği gibi, “Kıbrıs’a dikkat ediniz efendiler”!..