Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın Türkiye’ye gelip Erdoğan’la görüşmesinin üzerinden neredeyse 1 hafta geçti.
1 haftadır hemen herkes, iktidarın yıllarca “15 Temmuz darbe teşebbüsünün finansörü” olmakla suçladığı, medyasının da “şerefsiz” ilân ettiği BAE ile birdenbire “normalleşmesinin” sebeb-i hikmetini soruyor.
Medya; daha sonra detaylı bir şekilde ele alacağımız üzere iyi kötü, adeta bin dereden su getirerek, akla ziyan gerekçelerle bu “normalleşmeyi” savunmaya çalışırken Erdoğan, ne Nahyan’la başbaşa ve heyetlerarası görüşmesi sırasında ne de sonrasında bir değerlendirme yaptı.
Sadece Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Tarihi anlaşmalar sonrası flash açıklamasında”; “Bu ziyaret, devletimizin bölgesel barış ve istikrarı tesis etmeye yönelik çabalarını kanıtlayan önemli bir ziyaret oldu… Türkiye bölgede istikrar ve barış için her zaman önemli bir güç olacaktır. Özel şirketler arasındaki anlaşmaların yanı sıra borsalarımız ve liman yönetimlerimiz arasındaki yatırım anlaşmaları da ekonomik profilimizi güçlendirecektir. Önümüzdeki yıllarda ticari ilişkilerimizi geliştirmek en büyük önceliğimiz olacaktır. Türkiye ve BAE, ikili ekonomik ilişkilerini güçlendirme ve bölgesel iş birliği fırsatlarından yararlanma hususlarında kararlıdır. Bunun, Türkiye-Körfez ilişkilerinde bölgesel istikrar açısından yeni bir dönemin başlangıcı olacağına inanıyoruz.” dedi.
Ortağın Da BAE Sicili Kabarık
Evet, şu süreçte Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve medyanın BAE hakkındaki sözleri tek tek ortaya döküldü.
Ya Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, bu ülke hakkında söyledikleri? Onları da hatırlayalım mı?
Örneğin 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 17 gün sonra, “Az kalsın, Türkiye işgâl ve imha edilecekti. Az kalsın, emek emek bugünlere gelen; şehidin, şühedanın göz nuru olan Türkiye Cumhuriyeti tarih sahnesinden silinip gidecekti.” tespitlerini yapıp şu üç sorunun cevabını aradığını anlattı:
“ABD, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine neden sert tepki koymak yerine çelişkili mesajlar vermiş, CIA’da görevli bir şahıs teröristbaşı Gülen’e ne hakla kefil olma gereği duymuştur? ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler 15 Temmuz’da darbe yapılacağını daha önceden öğrenmişler midir? Öğrendilerse, hangi gerekçeyle bunu saklamışlar ve açıktan FETÖ’yü desteklemişlerdir? Papa’nın, ’15 Temmuz’da Türkiye’de ne olduğundan emin değilim.’ sözleri nasıl yorumlanmalıdır?”
Yani Bahçeli de, sıcağı sıcağına, 15 Temmuz’un arkasında BAE’nin olduğu mesajını verdi.
Bir başka olay.
Aralık 2017’de dönemin BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı olarak bilinen Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan’ı “hırsız” olarak niteleyen bir paylaşım yapıp Erdoğan’ı da hedef aldığında Bahçeli, tepkisini şu ifadelerle dile getirdi:
“Zalimlerin piyonu… Henüz devesini hurma ağacına bağlamamış bedevi… ABD ve İsrail’in maşalığına soyunan sömürge artığı… Haramzade… Nankör… Emperyalizmin kripto elemanı… İmparatorluğumuzun arkasından kuyu kazıp sömürgeciliğin oyuncağı olmayı seve seve kabullenmiş odakların bugünkü torunları… Ruhu esir düşmüşler…”
Devamında ise şöyle konuştu:
“Türkiye’ye kumpas kuranlarla düşüp kalkanları, terör örgütlerini pışpışlayıp Türk düşmanlarının gözüne girmek için cambazlık yapanları, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüne mali ve siyasi destek verdiği söylenen şerefsizleri biliyoruz; ayaklarını denk almaları hususunda da uyarıyoruz.”
Yani, Yeni Şafak’tan yaklaşık 3 yıl önce BAE için “şerefsizler” diyen ilk isim Bahçeli oldu.
İslâm’ın Sırtına Saplanmış Zehirli Hançerler
Devam edelim.
Aralık 2018’de, Suudi Arabistan, BAE ve bazı Körfez ülkelerinin Suriye’deki teröristlere destek konusunda ABD ile birlikte hareket edeceği öne sürüldüğünde şunları söyledi:
“İddialar doğru ise, Kaşıkçı cinayetinin altından kalkamayan Suudi Arabistan yönetimi, Türkiye husumetini gizleyemeyen BAE, ABD’ye olan diyet borçlarını anlaşılan bu şekilde ödeyeceklerdir. Emperyalizmin tutsağı olmuş bu ülkelerin neresi İslâm, nereleri doğrudur? Türk Milletine tuzak kuran, günahla kol kola giren, batıla mihmandarlık yapan iradesiz ve icazetli yönetimler, biliniz ki; İslam’ın sırtına saplanmış zehirli hançerden başka bir şey değildir… Emperyalizm yeni bir komplo peşindedir. Taşeronlar bellidir, boyunlarına esaret tasması geçenler karşımızdadır… Gerek Suudi Arabistan’ın gerekse de BAE’nin 15 Temmuz ihanetine nasıl baktıkları, hangi gizli kapaklı ilişkilerin içinde sürüklendikleri artık sır değildir. Şimdi de Türk düşmanlığıyla ve ABD’nin gözüne girebilmek için bölücü terör örgütlerine destek vermeleri alçaklıktır, ahlâksızlıktır, su katılmamış kepazeliktir. Türk Milleti oyunları görmektedir. Ruhu esir düşmüş, şuuru kapanmış ülke ya da ülkelerin hazımsızlıklarına tamam demeyecek, göz yummayacaktır.”
Başka?
BAE’nin, Doğu Akdeniz ve Libya’da Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapmasına da şu sözlerle tepki gösterdi:
“Libya’da darbeci ve terörist Hafter lehine askeri faaliyet gösterdiği anlaşılan Abu Dabi yönetiminin, finansal ve lojistik destek sağlayan Riyad yönetiminin bir adım gerisinde hangi küresel destekçilerinin bulunduğu, İran ve Irak’taki buhrandan hangi sonuçları çıkarmak istedikleri malumdur.”
“Doğu Akdeniz’deki varlığımızdan Yunanistan rahatsız. Rum Yönetimi rahatsız. Hafter rahatsız. Sisi rahatsız. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliahtları rahatsız.”
Devlet Bahçeli – 14.01.2020
“Türkiye’nin Libya’da barış, huzur ve istikrarın inşa edilmesine dönük faaliyetlerini sekteye uğratmak isteyen paralı askerler, İsrail’in taşeronu BAE ile diğer bölge ve küresel güçler rüzgâr ekerken, fırtına biçeceklerdir.”
Devlet Bahçeli – 20.08.2020
Son olarak geçtiğimiz Nisan’da ve Haziran’da da BAE’yi şöyle suçladı:
“Türkiye alerjisi ortak paydaları olan, Doğu Akdeniz’de aleyhimize ittifak kuran Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail ve BAE’nin dışişleri bakanları düzeyinde özel bir toplantıyla bir araya gelmeleri, muhasım cephenin faal halde olduğunu göstermektedir.”
“BAE’den İsrail’e kadar Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı, bölgesel yükselişinin önünü kesmeyi amaçlayan ülkelerin örtülü operasyonları, asimetrik tahrikleri anlaşıldığı kadarıyla şiddet ve yoğunluk kazanmıştır.”
Bahçeli, o konuşmalarının birinde, “Bilinmelidir ki, unutanı ne millet hoş görür, ne de Allah affeder.” demişti.
Herhalde unutmamışlardır… Keşke, BAE ile ilişkilerde bu hızlı dönüşün makûl ve mantıklı bir izahını yapsalar da millet rahatlasa!..