Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

İçeride Şahin Dışarıda Güvercin İktidarımız!..

featured

Geçen hafta ülkemizin ve devletimizin kurucu antlaşması Lozan’ın 100’üncü yıldönümüydü, ama tüm dış güçler ve maşaları Lozan’ı hedeflerine oturtup açıkça Sevr’i isterken Ankara için sıradan bir gün olarak kaldı.

En azından dış politikada ve siyasi, sosyal, ekonomik olarak içine düşürüldüğümüz dehşet ve üzüntü verici tablonun sorgulanmasına vesile yapılamaz mıydı?

Devletin başı Cumhurbaşkanlığı’ndan sadece bir mesaj yayımlanırken, Erdoğan o gün yapılan Kabine toplantısının ardından Ayasofya’nın camiye çevrilmesinin yıldönümünü şöyle andı da Lozan’dan söz etmedi:

Bugün üçüncü yıl dönümüne ulaştığımız Ayasofya-ı Kebir Camii Şerifi’nin yeniden ibadete açılmasının da, Anadolu topraklarını vatan yapma mücadelemizin önemli sembollerinden biri olduğu şüphesizdir.”

Evet, konumuz iktidarın seçim döneminde de bolca propagandasını yaptığı Ayasofya ve dış güçlerin buraya ilişkin emelleri.

İşgâlci” Deyip “Konstantınopol”e Geldi

Ancak fikr-i takip açısından öncelikle geçen hafta yaşanan bir olayın sonucunu paylaşalım.

Türkiye karşıtı her taşın altından çıkan ABD’deki Rum-Ortodoks Kilisesi’nin Başpiskoposu Elpidophoros Lambriniadis’i yazılarımıza sıkça konuk ediyoruz. Ayasofya’nın camiye çevrilmesine karşı Ortodoks dünyasında “ulusal yas” ilân eden o… Her yıl 19 Mayıs’ı “Pontus soykırım günü” olarak anan o… Fener Rum Patrikhanesi konusunda ülkemizi ABD’ye şikâyet eden o.

Bu ismin üzerinde durmamızın sebebi ise malûm; kendilerinin halen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve de Fener Rum Patrikhanesi Kutsal Meclisi’nin (Sen Sinod) üyesi olması. Yani “İçimizdeki Yunanlı” olup her fırsatta elini kolunu sallayarak ülkemize geliyor. Ve dahi bu kadar “icraatına” karşın iktidardan tek kelime dahi tepki görmüyor.

Lozan’ın yıldönümünden evvel, 20 Temmuz, Kıbrıs Barış Harekâtı’mızın 49’uncu yıldönümüydü. O tarihte Yunanistan’da olan ve “23 Temmuz günü Konstantinopol Ekümenik Patrikhanesi’ne gideceğini” açıklayan bu Başpiskopos, bir kez daha Kıbrıs’ta işgâlci olduğumuzu öne sürüp Ada’nın “Kıbrıs Cumhuriyeti ve AB bayrağı altında yeniden birleşmesini” isterken, tüm kiliselerde “şehitleri” için ayin yapılması talimatını verdi.

İşte bu hezeyanın ardından hiçbir tepkiye maruz kalmadan, söylediği gibi, Atina’dan “Konstantinopol”e geldi; 24-25 Temmuz tarihlerinde Patrikhane’nin Sen Sinod toplantısına katılıp kimi papazların ataması işlemini gerçekleştirdi. Sonra ABD’ye döndü.

 

ABD’ye Dönünce Ayasofya Genelgesi Yayımladı

Ayasofya’ya gelelim.

24 Temmuz aynı zamanda Ayasofya’nın camiye çevrilmesinin 3’üncü yıldönünümüydü ya; Başpiskopos Elpidophoros, o gün bulunduğu İstanbul’da değil, ama ABD’ye döndükten sonra “Ayasofya İçin Yas Günü”ne ilişkin bir genelge yayımladı. Neler mi söyledi? Özetle şunları:

Kutsal Bilgelik Büyük Kilisesi, Ayasofya, Ortodoks Hıristiyan İnancımızın görkeminin yaşayan bir anıtıdır ve Kilisemizin ibadetinde en iyi olan her şeyin görünür bir sembolüdür. Yüzyıllar boyunca yabancı bir amaca hizmet ettikten sonra bile yapının ihtişamı benzersizdir. El konulması ve 24 Temmuz 2020’de (ironik bir biçimde, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde) cami olarak kullanılmak üzere ikinci kez dönüştürülmesi, tüm Ortodoks Hıristiyan halkı ve ayrıca dini inancı olan tüm insanlar için bir yas günüdür. Bilindiği üzere, Ayasofya’nın ele geçirilmesine gerek yoktu; günümüz İstanbul’unda bol miktarda cami bulunmaktadır. Daha ziyade bu, halkı manipüle etmek için dini bir araç olarak kullanan bir siyasi tiyatro eylemiydi. Üç yıl sonra, en azından Büyük Kilise’nin… müze statüsüne geri dönmesini ummaya ve bunun için çalışmaya devam ediyoruz.”

Yetinmedi; 30 Temmuz’da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda da, “Ayasofya’nın müzeden camiye çevrilmesinden üç yıl sonra, yeniden tüm insanları kucaklayan bir mekana kavuşması için dua ediyoruz.” dedi.

Bırakın böylesi ifadeleri; ülkemizde yaşayan birisi Ayasofya’ya ilişkin iktidara en ufak bir eleştiri yöneltse acaba nasıl bir lince tabi tutulur ve başına neler gelirdi, düşünün.

Ancak iktidar ve medyası, sırtını ABD-Yunanistan’a dayamış olan bu vatandaşımızın o sözlerini ne duydu ne de gördü!..

 

Kariye Camisi Ne Oldu?

Hatırlarsanız, Ayasofya’dan sonra İstanbul Fatih’teki Kariye Müzesi’nin de camiye çevrilmesi kararlaştırıldı.

Bizzat Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş duyurdu; 30 Ekim 2020’de kılınacak Cuma namazıyla birlikte 72 yıl aradan sonra yeniden ibadete açılacaktı.

Ancak ne olduysa, tam da 30 Ekim günü “hazırlıkların tekemmül sürecinin devam etmesi sebebiyle” Kariye’nin ibadete açılmasının ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı.

2021 sonunda açılacağı bildirilmişti, ama ilk duyurulan 30 Ekim 2020 tarihinin üstünden yaklaşık olarak 3 yıl geçmesine karşın açılış halen gerçekleşmedi.

Konuyu yakından takip eden Milli Gazete geçen ay başında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ne olduğunu sorduğunda da, “eserdeki restorasyon çalışmalarının hali hazırda devam ettiği” cevabı verildi.

Hemen burada ABD’nin, Ayasofya’nın yanı sıra Kariye ile ilgili karara da karşı çıktığını kaydedelim.

 

Ayasofya da Restorasyona Alınıyor

Tüm bunlardan sonra “Ne tesadüf?” denilebilecek bir gelişmeye dikkat çekelim.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy dün İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledi. Bakan Ersoy’un açıklamalarının, “Turist sayımızda kırılan rekor”, “Günlük kiralamalara düzenleme getirilmesi” kısımları ön plana çıkarıldı.

Oysa satır aralarında Ayasofya’nın restorasyona alınması da vardı. Buna ilişkin Bakan Ersoy’un söyledikleri şunlardı:

Ayasofya’yı beklenen İstanbul depremine hazırlamak için önlemler alıyoruz. Bir bilim kurulu oluşturduk. Durum aciliyet arz ettiği için II. Bayezid Minaresi’ne öncelik verildi. Sonra diğer minareler için de uygulama yapılacak. Bu kapsamda minareler sökülecek. Onarım ve ayarlamalar yapılıp yeniden inşa edilecek.”

Evet, Bakan Ersoy restorasyon çalışmaları sırasında Ayasofya’nın ibadete ve ziyarete kapatılmayacağını belirtti, ama belli mi olur?!

Zaten seçim biter bitmez “dış güçlerle” yeniden kol kola girip büyük ekonomik yıkım vesilesiyle de onların bir dediklerini iki dedirtmemeye başlamadılar mı?

Kaldı ki, bizzat Erdoğan, Ayasofya camiye çevrimleden sadece bir yıl önce, “Bu işin siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgâh. Biz, ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz… Orada mesela bir sergi yapıldı, orada Kur’an tilaveti de yaptık. Belli bir bölümünde şu anda namaz da kılınıyor. Bunları da aşmak bizim için sorun değil, aşarız ama getirisi, götürüsü nedir? Bunu da burada açıklamam doğru olmaz. Bunun bir götürüsü var. O, bizim için faturası çok daha ağırdır… Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.” dememiş miydi?!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!