Noktayı, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, Erdoğan’ın Filistin’de yaşananlarla ilgili tavrına yönelik sözleriyle koyalım. Davutoğlu, “Aynı odada Filistin için fiilen baş başa ağladığımız Sayın Erdoğan’ın şu anki haline ben ağlıyorum.” dedi. Hayır, ağlanacak olan Erdoğan değil, “BOP eş başkanlığı, yeni Osmanlıcılık, ümmet” hayalleriyle Türkiye’yi elbirliğiyle getirdikleri şu hâldir!..
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Afrika ve Ortadoğu ülkelerini parçalamanın adıydı. Bu parçalanmadan Türkiye’nin payına düşen ise “büyük Kürdistan” görünümlü “büyük İsrail” idi. Irak ve Suriye bunun için işgâl edildi.
Aslında Erdoğan’ın, partisinin önceki gün yapılan Meclis Grup Toplantısı’nda, SİHA’mızı düşüren ABD’ye çatarken, “Körfez Savaşı döneminden kalma hesaplarını Suriye’deki terör örgütüne arka çıkarak sürdürmeye çalışanlar” ifadesiyle kastettiği de buydu.
Ama ne yazık ki ABD’nin Irak’ı ve Suriye’yi işgâline destek verenin, keza onlar ne yaparsa yapsın ABD ile ilişkilerine hâlel getirmeyenin yine AKP iktidarı olduğunu biliyoruz.
Filistin ve İsrail’de altı gündür devam eden insanlık dışı savaşa ilişkin ülkemizde yaşanan kimi tartışmalara bakalım.
ABD, İsrail’e bir uçak gemisi gönderdi. Erdoğan buna, “Uçak gemisinin İsrail’de ne işi var, ne yapmaya geliyor? Orada bütün Gazze’yi, etrafını vurarak, indirerek çok ciddi katliamlara adım atacak.” sözleriyle tepki gösterdi.
İktidar medyası, “ABD ateşle oynuyor”, “18 milyarlık gövde gösterisi” başlıklarını attı.
Gönderilen gemi bir süredir doğu Akdeniz’de konuşlandırılan, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford’du ve İsrail’e vardığında, “Nöbetteyiz” diye paylaşım yaptı.
Ancak nedense Can Ataklı dışında kimse, sadece 1.5 ay önce Selçuk Bayraktar’ın o gemide ağırlandığını, medyamızın da bunu gururla haberleştirdiğini hatırlamadı!..
HAMAS NEYİMİZ OLUR?
Saldırıları başlatarak Netenyahu ve İsrail’e cehennemin kapılarını açma fırsatı veren Hamas’a gelelim. Erdoğan ve Bahçeli bile eleştirirken, Hamas’tan çok Hamasçılık yapanlar var.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Osman Kavala’ya ödül vermesine karşılık, “Misilleme olarak Hamas’a ödül verilsin” teklifinde bulunanı mı ararsınız, Hamas’ın yanlış yaptığını söyleyenleri “bit yavrularına” benzetip işi yine “Arap düşmanlığına” bağlayanları mı?
“Bibi’niz kaybetti beyler!” diyen gazeteci de oldu, Netenyahu için “Gebereceksin” paylaşımı yapan Bakan Yardımcısı da!..
Sanki sadece 2.5 ay önce Netenhayu Türkiye’ye gelecek diye düğün-bayram yapanlar yine onlar değilmiş; 15 gün önce de, Netenyahu geldikten sonra kendisinin iade-i ziyarette bulunacağını açıklarken “Türkiye ve İsrail’in birçok alanda işbirliği yaptığını” söyleyen Erdoğan değilmiş gibi!..
2006’da dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Hamas Lideri Halid Meşal’i Ankara’ya davet edip görüştüğünde, Esenboğa Havaalanı’ndan gelen Erdoğan’ın Meşal’le karşılaşmamak için bir mobilya mağazasında “incelemelerde bulunması” olayı yaşansa bile Erdoğan ve AKP’nin Hamas’a sempatisi de biliniyor;
Erdoğan’ın, “Hamas’ı bir terör örgütü değil, işgâl altındaki ülkesini korumaya çalışan bir siyasi parti, bir direniş hareketi” saydığı, keza Netenyahu’nun 2018’de Erdoğan’ı, “Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri” olmakla suçladığı da.
Ama biliyoruz ki, görünürde tamamen “duygusal” sebeplerle o köprülerin altından çok sular aktı ve bizzat iktidarın gazetesi Sabah, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un geçen yılki Ankara ziyaretinin öncesinde, İsrail’le müzakere edilen başlıklar arasında “Hamas’ın İsrail karşıtı yayınlarının denetim altına alınmasının” da olduğunu bildirdi.
Görünen o ki, Erdoğan’ın önceki gün, “Körü körüne bir tarafın safında yer almak, sadece yaşanan krizi derinleştirmeye yarar.” demesi bile birilerinin umurunda değil.
ORTADOĞU’YU TAMAMEN DEĞİŞTİRME HEDEFİ
Yıllarca Erdoğan’ın liderliğini yapan merhum Erbakan, daha BOP ifşa edilmeden, 1990’larda onlara şunu belletmişti:
“Halihazırdaki BM’nin gayesi yeryüzündeki hakkı, adaleti tesis etmek olmayıp İsrail’in kurulması, korunması ve daha sonra Büyük İsrail’in kurulmasıdır… Yakında Lübnan’ı alacak, onu takiben Konya’yı ve Erzurum’u kendine vilayet yapacak.”
Yaşanan son savaşın ardından bir iktidar yazarı, Erbakan’ın bu tespitlerine atıfla; “Büyük İsrail” için Irak ve Suriye’nin parçalandığını, sıranın Türkiye’de olduğunu, PKK/YPG’nin ABD ve İsrail tarafından desteklendiğini hatırlatıp, “Bugün Kudüs, yarın Şanlıurfa, Ankara ABD ve İsrail’in işgâline uğrayacaktır.” demez mi?!
Son olarak İsrail Komünist Partisi Milletvekili Aida Touma-Suleiman, hükümetin işgâle son vermek veya Filistinlilerle siyasi anlaşma yapmak bir yana, “‘büyük İsrail devleti’ adını verdikleri oluşumu hayata geçirmek için hızlı adımlar attığını” vurguladı.
Hamas’ın son eyleminden sonra Netanyahu, hedefini nasıl açıkladı? “Hamas’a vereceğimiz yanıt Ortadoğu’yu tamamen değiştirecek.” diyerek.
Evet, İsrail’in Filistin’e ve Gazze’ye saldırması için hiçbir gerekçeye ihtiyacı yok; ama Hamas’ın son eylemi olmasa Netenyahu bunu söyleyebilir miydi?
HAMAS LİDERLERİ VE “KÜRDİSTAN”
BOP kapsamındaki “büyük Kürdistan” görünümlü “büyük İsrail” projesine dönersek;
Erdoğan’ın son olarak geçtiğimiz Temmuz’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la birlikte görüştüğü, “Aksa Tufanı”ndan sonra şükür namazı kılan, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, geçen yıl İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Ankara ziyaretinden sonra Barzani medyasına verdiği röportajda; Türkiye dahil, Arap ve Müslüman devletlerin İsrail’le ilişkileri normalleştirmesine karşı olduklarını bildirirken, “Kürtler ve Kürdistan bölgesi” ile ilişkilerinden söz etti.
“Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkı”na ilişkin bir soru üzerine ise özetle şunları anlattı:
“Prensip olarak tüm halkların ve bileşenlerin, siyasi ve insani olarak haklarından yararlanması gerektiğini belirtiyoruz. Seslerinin kısılmaması, göz ardı edilmemesi ve siyasi dengelerden dışlanmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kürdistan Bölgesi’ndeki kardeşlerimiz için de aynı şey geçerli. Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürt kardeşlerimiz için de bu geçerlidir. Söz konusu ülkelerdeki her vatandaş gibi haklarına kavuşmaları gerekir… Kürtlerin kendileri için uygun gördüğünü şüphesiz biz de kabul ediyoruz… Kendi gelecekleri ve kaderlerini tayin etmeleri tamamen kendilerinin karar verebileceği bir şey ve bu karar, yaşadıkları ülkelerle karşılıklı anlayış ve anlaşma çerçevesinde alınır.”
Heniyye’den 10 gün sonra Hamas’ın eski Başkanı Halid Meşal de aynı medyaya konuştu ve benzer yöndeki soruları cevaplandırdı. Meşal, “Kürt halkına, İsrail’in oyunlarına ve entrikalarına karşı dikkatli olunması, Siyonizmin Kürdistan’a sızmasına izin vermemesi” çağrısında bulunurken şu ifadeleri kullandı:
“Kürt halkı çok mazlum ve zulme uğramış bir halktır… Mazlum Kürtlerin çıkarlarını, güvenlik ve egemenliklerini gözetmeleri kendi haklarıdır. Bölgemizin siyasi devletlerinin bir parçası oldukları için taleplerinin tek bir ümmet ve ülkelerimizin birliği çerçevesinde olmasını temenni ediyorum… Kürdistan bir parçası Irak, diğer parçaları Türkiye, İran ve Suriye devletleri sınırları içerisinde bir ülke… Bu bir siyasi coğrafya ve son yüzyıllarda oluşmuştur… Keşke geçmişe dönebilsek; ister Kürt, ister Arap, ister Türk olsun, yeniden tek bir İslam ümmeti olabilsek. Önemli olan tek bir İslâm devletinin parçası olmamızdır… Kendi kaderini tayin hakkı madem Kürtlerin talep ve arzusu, umarım gerçekleşir.”
Noktayı, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, Erdoğan’ın Filistin’de yaşananlarla ilgili tavrına yönelik sözleriyle koyalım. Davutoğlu, “Aynı odada Filistin için fiilen baş başa ağladığımız Sayın Erdoğan’ın şu anki haline ben ağlıyorum.” dedi.
Hayır, ağlanacak olan Erdoğan değil, “BOP eş başkanlığı, yeni Osmanlıcılık, ümmet” hayalleriyle Türkiye’yi elbirliğiyle getirdikleri şu hâldir!..