Akademisyen-Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastıyla ilgili olarak Ukrayna’dan MİT operasyonuyla getirilen ve 1.5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye edilen eski yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır’ın firar etmesiyle birlikte, tüm gözler yarından itibaren görülmesine devam edilecek Hablemitoğlu davasına çevrildi.
Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve Mayıs’taki son duruşmada tutuklu tüm sanıkların tahliye edildiği davanın bu haftaki celselerinde çok sayıda önemli tanık dinlenecek.
Üç Kritik Siyasetçi
Dinlenmesine karar verilen tanıklardan birisi de eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’dı. ANAP iktidarı döneminde Sağlık Bakanlığı yapan Şıvgın’ın, Hablemitoğlu suikastıyla ilgisi şu:
Hablemitoğlu Ailesinin avukatı Ersan Barkın, 25 Aralık 2015’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ek dilekçede; “FETÖ’nün Türkiye imamı” olduğu belirtilen Mustafa Özcan’ın, merhum Hablemitoğlu ile görüşmesini sağlamaya çalışan kişilerin eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ile eski askeri savcı, 21. ve 22. dönem Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak olduğunu bildirip, “Sahip olduğumuz bilgilere göre, Necip Hablemitoğlu, adı geçen iki kişinin Mayıs/2002 tarihinden itibaren yönelttiği taleplere uygun yanıt vermemiştir. Ancak aynı iki kişinin aracılığıyla Necip Hablemitoğlu ve Abdullah Gül arasında bir görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmenin tarihi konusunda bilgimiz bulunmamaktadır. Bu görüşmeler dışında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu’nun çalışmaları ve o dönem www.yolsuzluk.com isimli internet sitesinde yer alan gerçek dışı iddialara dair dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile de görüşmüş ve Hablemitoğlu’nun çalışmalarına müdahale edilmesi hususunda yardım talep etmiştir.” dedi.
Şengül Hablemitoğlu da 29 Eylül 2016’da müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde; eşinin, Kösbetek kitabının yazımı sırasında Şıvgın’ın, Mustafa Özcan’ın kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini kaydedip özetle şunları anlattı:
“Ben bunun sağlıklı bir görüşme olmayacağını, ilgili kişinin kendisinin ses kaydını alıp fotoğraflatabileceğini ve bunun ileride önüne çok kötü bir şekilde çıkabileceğini söyledim. ‘Dinleme, teknik takip gibi konularda neler yaptıklarını kendin biliyorsun. Bunu sana da yapabilirler.’ dedim. Bana hak verdi. Fakat daha sonra görüşüp görüşmediğini bilmiyorum… Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak eşim ile kitabın yazımı sırasında temas etmeye çalıştılar. Eşim öldürülmeden 6 ay önce Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık… Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak eşimi ısrarla Abdullah Gül ile görüştürmek istiyordu. Bildiğim kadarıyla bu görüşme 2002 yılının yaz aylarının başında oldu. Bu görüşmenin içeriğini bilmiyorum… Halil Şıvgın’ın, Ramazan Toprak ile eşimin ölümünden sonraki ısrarlı görüşme talebini kabul ettim… Bir buçuk saatlik süre içerisinde çok net bir şey konuşmadılar. Beni neden çağırdıklarını da anlamadım… Bu arada Halil Şıvgın ‘yolsuzluk.com’ sitesinden yayınlanan bazı elektronik postalardan söz etti. Bu sitede Necip Hablemitoğlu yazışma yapmış gibi yazıların olduğunu gördüm. Sitedeki yazışmaları okudum. Cümle yapılarından eşime ait olmadığını anladım… Halil Şıvgın’ın bu aynı belgeleri dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e götürdüğünü öğrendim. Kendisine kızdım. Bizden teyit almadan ve işin gerçeğini araştırmadan dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e götürmesine tepki verdim. Halil Şıvgın’ın Ahmet Necdet Sezer ile görüşüp görüşmediğini de bilmiyorum, bu kendi beyanıydı. O tarihten sonra Halil Şıvgın ve Razaman Toprak’ı görmedim. Telefon ile de görüşmedim.”
İşte bu beyanların ardından 11 Ekim 2016’da Halil Şıvgın’ın tanık sıfatıyla ifadesi alındı. Ramazan Toprak’ın, “Görüşmek istiyor.” demesi üzerine görüştüğü Hablemitoğlu’nun, Alman vakıfları ve Fetullah Gülen ile ilgili araştırmalarından söz ettiğini, kendisinin, “Alman Vakıfları önemli bir meseledir, dikkatli olman gerekir. Bunları senden kim istiyor, neden yapıyorsun bunu?” sorusunu yönelttiğini, Hablemitloğlu’nun, “Bunu yapmamı benden asker istedi, ben MİT Müsteşarı olacağım.” dediğini öne sürdü. Şıvgın, bu görüşmede Ramazan Toprak’ın, Hablemitoğlu’nun AKP’nin kapatılmasıyla ilgilendiği ve siyasetle uğraşmak istediği bilgisini vermesi üzerine de “Ramazan Toprak ile birlikte Abdullah Gül ile görüşme yaparsanız milletvekili adayı olursun. Ama bu, yaptığın çalışmalarla çelişkili olur, ona da dikkat etmelisin” önerisinde bulunduğunu bildirdi. Devamında şunları söyledi:
“Onlar ayrılırken büroya daha önceden tanıdığım Enver Altaylı geldi, ‘Kim bunlar?’ dedi. Ben de kim olduklarını anlattım, konuştuğumuz konuları kendisine ilettim… 2002 yılının Temmuz veya Ağustos aylarında Ramazan Toprak’ın evinde Necip Hablemitoğlu, Ramazan Toprak, Abdullah Gül ile buluşmak üzere anlaşmışlar. Görüşmeyi Ramazan Toprak koordine etmiş. Beni de çağırdılar. Hatta ben kendilerine, ‘Benim ne alakâm var?’ dedim. Özellikle Necip Hablemitoğlu benim de katılmamı istedi. Ramazan Toprak, ‘Arkadaşımız faydalı çalışmalar yapıyor, bizimle birlikte siyaset yapsa iyi olur.’ diyerek bir açılış yaptı. Necip Hablemitoğlu da Abdullah Gül’e, ‘Ben sizin çalışmalarınızı yakından takip ediyorum, hatta Amerika’da bir lobi toplantısında bizi iktidara getiren Amerika ne isterse onu yapacağız demişsiniz.’ diye bir açıklamada bulunduğunu söyleyince Abdullah Gül çok şaşırdı. Necip Hablemitoğlu ısrar etti. Abdullah Gül, ‘Ben öyle bir şey söylemedim.’ dedi. Gül’e ABD’de kimlerle toplantı yaptığını sordum; ‘Alan Makovsky ve Henry Barkey ile görüştüm. Ben o şekilde söylemedim.’ dedi. Necip de, ‘O ifadeler bize farklı intikal etti.’ dedi. Gül, Hablemitoğlu’ndan bu yönde bir bilgi sahibi olması nedeniyle tedirgin oldu. Zaten şaşırmıştı. Bu konuşmalar sırasında Fetullah Gülen konusu geçmedi… Eski Cumhurbaşkanı’mız Ahmet Necdet Sezer ile de Necip Hablemitoğlu hakkında bir görüşme yapmadım. Bu konuyu Ramazan Toprak daha iyi bilir.”
Şıvgın; Mustafa Özcan’ın, Hablemitoğlu ile görüşmek istemesiyle ilgili olarak ise Samanyolu TV’de katıldığı bir programdan sonra Enver Altaylı’nın ve Özcan’ın kendisini beklediklerini gördüğünü, o zaman tanıştıklarını belirterek şunları anlattı:
“Enver Altaylı, Necip Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş olacak ki, ‘Biz bu kişi ile nasıl görüşürüz?’ diye sordu. Ben de, ‘Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez, konuşmak istiyorsa konuşur.’ dedim. Görüşme sonrasında Necip Hablemitoğlu’nu bu konuda bilgilendirdim.”
Şıvgın’ın İkinci İfadesi
Halil Şıvgın’ın ikinci kez ifadesi ise, yine tanık sıfatıyla, iddianamenin hazırlanması aşamasında Savcı Zafer Ergün tarafından 19 Ekim 2022’de alındı. Daha önceki açıklamalarını tekrarlayan Şıvgın, Mustafa Özcan konusunda şöyle eklemelerde bulundu:
“Bu görüşmeden sonraki tarihlerde de Enver Altaylı üzerinden Mustafa Özcan’ın Necip Hablemitoğlu ile görüşme istekleri oluyordu… Ben Necip Hablemitoğlu’na bu durumu bildirdim, ‘Seninle Mustafa Özcan ve Enver Altaylı görüşmek istiyorlar, bilgin olsun.’ dedim. Hatırladığım o, bunlarla görüşmek istemiyordu. Hatta Hablemitoğlu bana, FETÖ/PDY’yi kastederek, ‘Bunlar beni ölümle tehdit ediyorlar.’ demişti. Ben de kendisine, ‘Seni MİT Müsteşarı yapmak isteyenler korusunlar o zaman, böyle korumasız gezme.’ dediğimi hatırlıyorum.”
Yine ilk ifadesinden farklı olarak şu iddiayı dillendirdi:
“Ramazan Toprak milletvekili olduğu dönemde Savunma Komisyonu Başkanlığı’ndan istifa etmişti, o tarihte aleyhine yayın yapılmıştı. Ben kendisine bunun nedenini sorduğumda Fetullah Gülen’in ekibinden olduğunu, bu yüzden askeri savcılık görevinden alındığını, bu sebeple de Savunma Komisyonu Başkanlığı’ndan aleyhindeki yayınlar yüzenden istifa ettiğini söylemişti.”
Şengül Hablemitoğlu: “Doğru Söylemiyorlar”
İşte bu ifadeler üzerine Abdullah Gül, Ramazan Toprak ve Halil Şıvgın’ın duruşmada tanık olarak dinlenmesi istendi. Mahkeme, Gül’ün tanıklığını kabul etmezken Toprak ve Şıvgın’ın dinlenmesini kararlaştırdı.
Ancak Şıvgın, 15 Mayıs’taki celseye sağlık gerekçesiyle katılamayacağını bildirirken, duruşmaya gelen Ramazan Toprak da merhum Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarı olmak istediğini, sözkonusu talebi Recep Tayyip Erdoğan’a ilettiklerini, ayrıca milletvekilliği beklentisi olduğunu öne sürdü. Bunun üzerine Şengül Hablemitoğlu hem Toprak’a hem de Şıvgın’a şöyle tepki gösterdi:
“Necip’in ne sizden ne ondan MİT Müsteşarlığı istemediği biliyorum. Aday gösterilmeyen birisinin kendisine Necip üzerinden itibar sağlamak istediğini anlıyorum… Ne Necip’in milletvekilliği beklentisi sözkonusu ne de herhangi bir yayının çıkarılmaması taahhüdü var. Necip böyle biri değildi. Cenazeden birkaç gün sonra Halil Şıvgın’la beni davet ettiniz. Fazla kalmamak için kızımla geldim. Beni öyle kuşattınız ki, ifademde sizden bahsedemedim. Açıkçası korktum. İfadenizin benim nezdimde hiçbir değeri yok. Söyledikleriniz doğru değil. Necip Hablemitoğlu böyle biri değil.”
Şıvgın’ın İfadesi Alınamadı Çünkü
Sadede gelirsek; Mahkeme, 18 Mayıs’taki celsede engellilik raporu sunarak tanıklık yapamayacak durumda olduğunu bildiren Halil Şıvgın’ın ifadesinin, 5 ila 16 Haziran tarihleri arasındaki uygun bir günde, naip hakim aracılığıyla ve katılanlar ile sanık avukatlarıyla birlikte evinde alınmasını kararlaştırdı.
Ancak bu ifade işlemi gerçekleştirilemedi; çünkü Mahkeme’nin yazısı üzerine, hangi gün müsait olacağını sormak üzere 5 Haziran’da Şıvgın’ın evine giden polisler şu tutanağı gönderdi:
“Şahsın belirtilen adresine gidilmiş, kapısı çalınmış, açan olmamış, çevreden ve bina sakinlerinden sorulduğunda şahsın hastanede yattığı bilgisine ulaşılmış, şahsın sisteme kayıtlı telefonu defaten aranmış, cevap veren olmamış, şahsın beraber ikamet ettiği oğlunun telefonu aranmış, şahıs ile yapılan görüşmeden, babasının beynine pıhtı atmasından dolayı 1 haftadır hastanede yoğun bakımda yattığını ve ne zaman taburcu olacağını bilmediğini şifaen beyan etmiştir.”
Şıvgın’ın sağlığına kavuşmasını ve bu önemli suikastın aydınlatılmasına katkıda bulunmasını diledikten sonra şunu soralım:
“Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın iddialarından sonra,
Mahkeme şu ana kadar kabul etmemiş olsa bile Abdullah Gül’ün de mutlaka dinlenmesi veya Gül’ün kendiliğinden gelip bildiklerini anlatması daha elzem hale gelmemiş midir?”