“Terör örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla tutuklanan Gazeteci-Yazar Merdan Yanardağ’ın “suçları” tartışılıyor. Sadece 20 Haziran’daki programda değil, geçmişteki kimi ifadeleri hatırlatılarak “Tutuklanmayı hak etti.” demeye getiriliyor.
Eğer böyleyse Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ’ın söylediği gibi, “Yanardağ’ın gözaltına alınmasından önce AK Parti yöneticilerinin yüzde 95’inin gözaltına alınması” gerekmiyor mu?
İktidar ve medyasının yaklaşımı oldukça dikkat çekici. Yanardağ’ın konuşmasının ana fikri olan, yeni bir çözüm süreci ve teröristbaşına af hazırlığı yapıldığı iddiası gözlerden kaçırılırken, teröristbaşına “tecrit” uygulanmasını eleştirip, “70 yaşını geçmiş bir Abdullah Öcalan… 25 yıldır kesintisiz hapiste… Türkiye’de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur. Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor.” demesi ön plana çıkarılıyor.
2019’da Ne Oldu?
Öncelikle şu “tecrit” meselesine bakalım. Mayıs 2019’da, yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasının öncesinde neler yaşandı?
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) İmralı başta olmak üzere bazı cezaevlerini ziyaret ettiği sırada, dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yasağıyla ilgili kısıtlama kararlarının kaldırıldığını ve görüşme imkânı getirildiğini açıkladı.
Bunun hemen öncesinde ise MHP Lideri Devlet Bahçeli, “İmralı ile görüşme” konusundaki bir soru üzerine şöyle konuşmuştu:
“Bu bir talep meselesidir. Avukatıyla uzun yıllar görüşememesinin ısrarlı bir şeklidir. Bir hanımefendi milletvekilinin cezaevinde 160 günden beri ölüm orucu tutmuş olmasındandır. Böyle bir durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün. Yani görüşmese dahi bunlar Kandil’den haberleşiyorlar zaten.”
Sonrasını biliyorsunuz; avukatları teröristbaşıyla görüşüp onun kimi açıklamalarını duyurdu. Ancak avukatların, İstanbul seçimine ilişkin görüşlerini paylaşmadığı öne sürüldü. Ardından Tunceli Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kemal Özcan’ın İmralı’ya gönderildiği ortaya çıktı. Özcan’ın getirdiği “Seçimde tarafsız kalın” mesajı da Devletin Anadolu Ajansı tarafından yayımlandı.
Teröristlerin Üçüncü Ülkeye Gitmesi Planı Neydi?
Merdan Yanardağ’ın, tümüyle AKP’li Galip Ensarioğlu’nun bazı açıklamalarından hareketle yeni bir çözüm süreci ve teröristbaşına af hazırlığı olduğu iddiasında bulunmasına gelelim.
Seçim döneminde Erdoğan’ın, muhalefetin kazanması halinde teröristleri serbest bırakacağı söylemleri üzerine, AKP iktidarı döneminde özellikle teröristbaşının kurtulması için hangi girişimlerde bulunduğunu anlatmış, ayrıca AİHM’in 2014’te verdiği “umut hakkı” kararı kapsamında en geç 15 Şubat 2024’te Öcalan’ın koşullu salıverilmesinin gündeme geleceğine işaret etmiştik.
Şunları da kaydedelim:
Açılım-saçılım sırasında dönemin Başbakan’ı Erdoğan, cezaevindeki teröristlerin açlık grevlerini Öcalan’ın talimatıyla sonlandırmasına yönelik eleştirilere, “‘Hükümet el atmıyor.’ diyorlardı. Çözüme ulaşılınca da ‘İmralı’nın sözüyle yaptı.’ diyorlar. Önemli olan üzüm yemek. Çözüm bulmak, çözüm üretmek.” sözleriyle karşılık verirken Kandil ve Mahmur’daki teröristlerin silah bıraktıkları takdirde başka ülkelere gidebileceğini söylemişti.
MHP Lideri Devlet Bahçeli ise buna şöyle tepki göstermişti:
“PKK’lıların başka bir ülkeye gitmelerinden bahsedilmesi, bir af kararıdır… Demek ki, söz konusu başka ülkeler de belirlenmiş, bu konudaki seçenekler ve alternatifler karşılıklı olarak Kandil ile hükümet arasında gidip gelmiştir. Bu, neresinden bakarsanız bakınız, bir af ilânıdır… AKP, PKK’yı affetmek için el uzatmaktadır.”
Yakın zamandaki gelişmelere bakarsak;
AKP’li Galip Ensarioğlu’ndan aylar önce Diyarbakır eski Milletvekili Altan Tan, “Kulislerde birçok şey önemli şey konuşuluyor, biri siyasi af. Ceza indirimi, infaz indirimi, cezaevlerinin yarısının boşaltılması gibi iddialar var. Bu durumdan Kürt siyasal mahkûmlar istifade edecekler.” derken, AKP’ye yakın iki gazetecinin, merhum Mehmet Barlas ile Abdülkadir Selvi’nin, HDP’nin kapatılmasının seçim sonrasına bırakılmasına ilişkin yazılarına dikkat çekti.
Ahmet Davutoğlu’nun 1 Kasım 2015 seçimi öncesinde kurduğu seçim hükümetinde Kalkınma Bakanı olan HDP eski milletvekili Müslüm Doğan da 16 Haziran’da yani Ensarioğlu’ndan üç gün önce “29 Ekim’de 2023’te yürürlüğe girecek bir kanunla genel af ilân edilecek.” iddiasında bulundu.
AKP’li Ensarioğlu’nun açıklamaları ise bunlardan sonra geldi. Genel af olmasa da af konusunda çalışmalar yapıldığını belirten Ensarioğlu, bu arada geçmişteki çözüm süreci konusunda teröristbaşını “samimi” bulduğunu söyleyip Selahattin Demirtaş’ı ve Kandil’i suçladı. Ayrıca “örgüt ile yeni bir diyalog kurulup kurulmamasını devletin ihtiyacının belirleyeceğini” kaydetti.
AKP’den de ilk kez, Ensarioğlu’nun o sözleri üzerine yöneltilen, “Gündeminizde bir genel af veya daraltılmış bir af çalışması var mı?” şeklindeki bir sorunun ardından ses çıktı. Sözcü Ömer Çelik, “Şimdiye kadar MYK’da ya da MKYK’da böyle bir konu hiç tartışılmadı. Hiç gündeme gelmedi.” dedi.
Teröristbaşının 10 Yıl Önceki Beklentisi
Öyle veya böyle, hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olduğu anlaşılıyor; da, acaba özellikle terörisbaşı açısından, süreç nasıl gelişir?
Merdan Yanardağ onun için, “70 yaşını geçmiş” dedi. Evet, teröristbaşı şu anda 74 yaşında. Sağlık sorunları olduğu, bunların da özel heyetler tarafından özenle takip edildiği biliniyor.
Ne demek istediğimizi 10 yıl önceki açılım-saçılım sürecinde, İmralı’da geçen bir konuşmayla açıklayalım.
18 Mart 2013’teki görüşmede teröristbaşı, HDP heyetine önce özetle şunları anlattı:
“Bizim burada yaptığımız işin bir hukuka ihtiyacı var. Nedir o? Parlamento bir yasa çıkaracak ve bu yasadışılığa son verecek. Çünkü bizim yaptığımız işlerin hepsi yasadışıdır, öyle değil mi? İşte MİT’in iki Müsteşarını niye sorgulamak istediler? Çünkü yaptıkları iş yasadışıdır, suçtur suç, açıkça durum budur… Haluk Koç çıkıp konuştu, ‘Bu yaptığınız anayasaya aykırıdır, suçtur’ dedi. Doğru söylüyor, suçtur. MİT Müsteşarları neyle yargılanmak istendi? Vatana ihanetle. Avukatlarımın otuzdan fazlası tutuklu. Siz vekil olmasaydınız sizi de alacaklardı belki. Hepimiz vatana ihanetle yargılanabiliriz.”
Ardından sözü kendi durumuna getirip, “Bakın, geri çekilmeye karar veren benim; ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış bir mahkûm olarak bunu hangi yetkime dayanarak yapıyorum?.. Düşünsenize, ağır cezalık bir mahkûm parlamentonun gündemine gelecek bir öneri sunuyor. Bunu hangi sıfatla yapıyorum, bu yasal mıdır? Hayır, suçtur. Bu yasadışılığın bir şekilde giderilmesi gerekecek. MHP ve CHP gece güdüz işte bu hukuk dışıdır diye bağırıp çağırıyorlar. Doğru diyorlar, haklılar. Siz hemen Adalet Bakanına gidip anlatın, ‘Bu yasadışılığın giderilmesi gerekir.’ deyin.” talimatı verdi.
Devamında da şu diyaloglar yaşandı:
Teröristbaşı: Benim durumuma dair ne olabilir? Örneğin infaz erteleme olabilir. Cumhurbaşkanının da yetkisi var. Sağlık sorunları vesaire gerekçesiyle, sürecin sonuna kadar mesela. Fakat bunun olabileceğini sanmıyorum tabii. Siz yine de bunu AKP ile konuşmalısınız. Bunu konuşmamış olmanızı yadırgadım doğrusu.
Sırrı Süreyya Önder: Sayın Başkan, geçen defa size kendi durumunuzu sormamın nedeni buydu. Siz geçiştirdiniz. Ben ısrarla üçüncü defa sorunca siz cevap verdiniz.
Teröristbaşı: Doğru, ben öyle ev hapsi, af falan olmaz dedim orada. ‘Süreçle zaten hepimiz özgürleşeceğiz dedim.
S.S. Önder: Siz böyle söyleyince, biz de bu konuyu bizim konuşmamızı istemiyorsunuz şeklinde yorumladık.
Teröristbaşı: Doğrudur, tamam. Siz yine de bu konuyu Adalet Bakanıyla konuşun.
Görüldüğü üzere daha o zaman, teröristbaşı 60 yaşındayken sağlık sorunları gerekçesiyle Cumhurbaşkanı yetkisiyle infazının ertelenmesi gündeme gelmiş. Herhalde HDP’liler, aldıkları talimat doğrultusunda bunu, Adalet Bakanı başta olmak üzere dönemin yetkilileriyle konuşmuştur. Acaba nasıl bir cevap verildi?
Sırrı Süreyya Önder şimdi yeniden milletvekili, üstelik TBMM Başkanvekili; keşke anlatsa da öğrensek.
Ve İktidar Ortağının 2 Ay Önceki Öngörüsü
Bugüne gelirsek; Merdan Yanardağ teröristbaşını kurtarmaya çalışmakla suçlanıp tutuklanırken dikkatlerden kaçan önemli bir açıklamaya daha dikkat çekelim.
Seçimlerde Cumhur İttifakı ile ortaklık yapan DSP’nin Genel Başkanı Önder Aksakal, geçen ay başında Hizbullah davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan Mehmet Emin Alpsoy’un cezasının Erdoğan tarafından kaldırılmasını değerlendirirken şunları söyledi:
“Bu yetkiyi Kılıçdaroğlu da geldiğinde kullanılabilir, Kenan Evren de kullanmıştır geçmişte. Ahmet Necdet Sezer de kullanmıştır. Bu kişi HÜDA Par’lı diye ölsün diyemez Cumhurbaşkanı, PKK’lı diye ölsün diyemez. Ergenekon davasında da aynı şekilde mesela yargılananları yine Erdoğan affetti, yaşlılığından veya sürekli hastalığından dolayı. Bunların bence siyasete malzeme yapılması doğru değil. Bu bir anayasal yetki. Bunu, Cumhurbaşkanı istediği kişiye kullanır. Yarın Abdullah Öcalan için de kullanabilir mi? Kullanır vallaha.”
Yukarıda da belirttiğimiz gibi; bir şeyler olduğu, olacağı ortada. Peki Merdan Yanardağ’ın suçu ne? Kimi yanlış ifadelerle de olsa, bunları ortam olgunlaştırılmadan faş etmesi mi?!