Ekonomimizin hali ortada. Bir avuç mutlu azınlık dışında herkes yanıyor.
İktidar ülkeyi “uçurduğunu” iddia etse de, sadece 6 ay önce korona salgınına rağmen turizm sezonunun açılacağı mesajını verirken, “Oradan 3-5 dolar veya avro girecekse ülkemize, bırak girsin… Sultanahmet Meydanı’nda birçok yer kapalı. Dolaşan turistler de halı vs. bazı şeyler satın alıyorsa alıyordur, onlara kapıyı niye kapatacaksın? Türkiye’ye girecekse, oradan bir döviz, bırak girsin… Biz kapıları nasıl açarız, turistleri nasıl bir an önce ülkemize sokarız, bunun arayışı içerisindeyiz.” sözleriyle, sıkıntının boyutlarını ortaya koyan bizzat Erdoğan’dı.
Halimizin dünya da farkında. Bu yüzden Suriyelilerden sonra Afganlar için de “Parasını verelim, bakın” deme cüretinde bulunuyorlar.
İktidarın dört bir yanda para aradığı, ülkenin elindeki son varlıkları haraç mezat sattığı ise artık herkesin bildiği bir sır!..
Isıtmayıp Donduran Gaz
Fiyat artışlarında rekor, doğalgaz ve elektrikte. Halkımız gelen faturalar isyan ederken, aynı konuda yaşanan sıkıntılar dünyada da konuşuluyor. Bu ay içinde yayımlanan haberlerden birkaç örnek verelim.
Uluslararası ekonomiyi yakından takip eden Bloomberg, doğalgaz fiyatlarındaki yükselişin Avrupa’daki elektrik üreticilerini kömüre yönlendirdiğini duyururken, fiyatlardaki artışın ülkemizi de kötü etkileyeceğini, çünkü fiyat artışlarını sınırlama kabiliyetinin kısıtlı olduğunu vurguladı.
Avrupa’da doğalgaz fiyatlarındaki artışın sebebinin ise “Rusya’nın Ukrayna üzerinden tedariki azaltması ve Kuzey Akım 2’nin inşaat süreciyle ilgili gelişmeler” olduğu kaydedildi.
İktidar medyası da geçtiğimiz günlerde, Almanya’nın şimdiye kadarki en pahalı kışı yaşayacağına dikkat çekti ve Alman basınının, yaşananlardan Putin’i sorumlu tutup, “Putin bizi kışın dondurur mu?” sorusunu gündeme getirdiğini aktardı. Almanların iddiasına göre, “Putin, boru hattına yeşil ışık yakılması için doğalgaz arzını keserek, kendileri ve diğerlerine şantaj yapıyor” idi.
Bir haber de TRT’den olsun – hem de dün yani Erdoğan-Putin görüşmesi üzeri. Salgın ve petrol fiyatlarındaki aşırı dalgalanmaların 9 ayda Avrupa’daki enerji fiyatlarında yüzde 250 artışa yol açtığını bildiren TRT Haber, “Türkiye’de ise fiyatlardaki yükselişin, Avrupa’nın çok gerisinde yer aldığını” savundu.
Son olarak Reuters’ın geçen haftaki haberini hatırlatalım. Türkiye’de Ekim başında doğalgaza yüzde 15, elektriğe de yüzde 8-15 artış yapılmasının beklendiğini bildirirken, “Uluslararası fiyatların artışında Asya ülkelerinden gelen yüksek talep, Avrupa’ya Rusya’dan gaz ihracatı ile sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatının azalması ve karbon vergileri rol oynadı.” tespitini yaptı.
Putin’in Dediği Gibi Güvende Miyiz?
Görüldüğü üzere doğalgazda tüm yollar Putin’e çıkıyor.
İşte bu kritik günlerde Erdoğan’la Putin bir araya geldi. Dikkatler Suriye, İdlib, Libya, Afganistan ve S-400 üzerinde yoğunlaştı; doğalgaz ise gündem maddeleri arasında bile sayılmadı.
İki liderin siyasi veya ekonomik konularda ne konuştuklarını ve nasıl anlaşmalara vardıklarını, başbaşa görüştükleri için, ne yazık ki bilemiyoruz.
Elimizde sadece görüşme öncesindeki açıklamaları var. Örneğin Erdoğan şunları söyledi:
“Ticaret hacminde kısmi bazı iniş çıkışlar olsa da şu an gayet iyi bir durumda. Ben daha da iyi bir konuma geleceğine inanıyorum. Özellikle turizmde vermiş olduğunuz destek sebebiyle de çok çok teşekkür ediyorum. Rus dostlarımızın Türkiye’yi tercih edişlerinden dolayı da minnettarız.”
Putin ise şunları:
“Avrupa doğalgaz pazarında sallantılı bir dönemden geçiliyor, ancak Türkiye, TürkAkım’ın devreye girmesi ardından kendini güvende hissediyor. İkili ticaret hacmimiz bu yılın ilk 9 ayında yaklaşık yüzde 50 arttı. Rusya ve Türkiye, pandemiden kaynaklanan ticaret kaybını telafi etmekle sınırlı kalmadı, ticaret hacmini büyüttüler de. Türkiye’nin Rusya yatırımları toplam 1.5 milyar, Rusya’nın Türkiye yatırımları 6.5 milyar dolara ulaştı. Büyük projelerin hepsi planlı şekilde devam etmektedir.”
Putin’in, Avrupa’daki doğalgaz sallantısına değinip, Türkiye’nin kendini güvende hissettiğini vurgulaması ilginç değil mi?
Anlaşılan bu konu da görüşülmüş.
Nitekim, Habertürk’ten Muharrem Sarıkaya bugün, “Soçi’deki görüşmenin hiç dile getirilmeyen önemli bir gündem maddesinin, Türkiye’yi 1987’den bu yana her yıl artan oranda bağımlı kılan doğalgaz” olduğunu kaydedip, bu konuda Rusya ile yaptığımız anlaşmalardaki son durumu aktarmış.
Türkiye’nin Gazprom’dan Botaş eliyle 4, özel sektör eliyle de 4 olmak üzere 8 milyar metreküpe ilişkin doğalgaz anlaşması bu yıl itibarıyla bitiyormuş!..
Sarıkaya, “Gaz anlaşmalarının tam da spot piyasada fiyatlarının zirve yaptığı bir zamana denk gelmesi talihsizlik. Ayrıca Gazprom arasında yaşanan fiyat anlaşmazlığı nedeniyle Tahkim’e giden Türk şirketleri de iki yıl önce davayı kaybetti.” diyor ve ekliyor:
“Uluslararası spot piyasada gaz fiyatlarının çok yükseldiği, bin doları geçtiği dönemde eskiden olduğu gibi 240 dolardan alabilmek pek olası gözükmüyor… Bunun da içerde yeniden fiyat artışına yol açacağı gerçeği ortada duruyor.”
Sarıkaya’nın yazısı şu çarpıcı cümleyle bitiyor:
“Avrupa’da neredeyse bütün hükümetler seçim sathına girdiği bir dönemde soğukta geçirilecek kışın kendisine nelere mal olacağını görüyor. Bu da Rusya’nın elini rahatlatıyor.”
Sembollerin Dili
Ya Türkiye?
“Gerek ekonomik gerek siyasi açıdan, Putin’in söylediği gibi, hiç de güvende olmadığımız ortada. Bizi de çok soğuk bir kışın beklediği kuvvetle muhtemel.” demekle yetinip bir ayrıntıya dikkat çekelim.
Malûm, emperyalistler sembollerin dilini de sıkça kullanır.
Erdoğan ve Putin’in ne pazarlıklar yaptığını bilmediğimiz için, görüntülerden anlam çıkaralım.
Görüşme Karadeniz kıyısında bulunan Soçi şehrinde “Baçarov Ruçey” konukevindeki bir odada gerçekleşti.
İki lider, yanmayan bir şöminenin önündeydi. Erdoğan’ın tam arkasında da bir kucak odun duruyordu.
Büyük doğalgaz krizinin ortasında tamamen tesadüf müydü, yoksa Putinvari anlamlı ve önemli bir mesaj mıydı; herhalde birkaç haftaya anlarız!..
Tesadüf değilse; ya donacağız ya da ülkece “yanacağız” demektir.