Medyamız öyle dedi; Erdoğan, 11-12 Temmuz’daki NATO zirvesinden “zaferle” dönmüş… ABD-NATO-İsveç başta olmak üzere tüm muhataplarına isteklerini kabul ettirmiş de ondan sonra İsveç’in üyeliğine onay vermiş!..
Gerek Finlandiya gerekse İsveç’in NATO üyeliği için birinci şartımız, PKK-PYD-YPG ile FETÖ’nün terör örgütü kabul edilip bu örgütlerle mücadele ve mensuplarının Türkiye’ye iadesiydi.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in huzurunda İsveç’le imzaladığımız 7 maddelik mutabakat metninde; “İsveç, YPG/PYD’ye ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek vermeyeceğini bir kez daha yineler.” denilmiş… Bir de NATO’da ilk kez Terörle Mücadele Koordinatörlüğü kurulması kararlaştırılmış.
İkincisinden başlayalım; hatırlar mısınız, 2006’da Irak’taki PKK’ya karşı ABD ile de böyle bir koordinatörlük kurmuştuk. Sonuç; PKK halen Kandil’de. Dahası, uzantıları ile Suriye’ye geldi!..
Geçen yılki Madrid muhtırasından sonra İsveç’le yapılan bu anlaşmayla, “bir NATO belgesinde daha PKK ile FETÖ’nün yer alması” sağlanmış.
Her iki metnin Stoltenberg’in huzurunda imzalanmasının, bunu NATO belgesi yapmaya yetmemesi gerçeği bir yana; zirveden sonra yayımlanan 90 maddelik NATO bildirisinde, bırakın YPG-PYD’yi, PKK’nın dahi adı geçmedi!..
İşte böyle bir “zafer”!..
Vilnius’ta Washington’da Başka Suriye’de Başka
İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusu gündeme geldiğinden beri terör örgütlerinin sahibi ABD ile NATO’nun mevcut üyelerinin bu örgütlere yardım-yataklığına dikkat çektik; bir çiçekle bahar olmayacağını anlatmaya çalıştık.
Malûm, zirveden sonra Biden, Erdoğan’a iltifatlar etti. Erdoğan da cevabi iltifatında, “başta terörle mücadele olmak üzere” “bölgesel ve küresel barışın tesisindeki” işbirliğini anlattı.
Bu zafer dolu, güzel (!) tablodan sonra üç-beş gün içinde neler oldu?
ABD Temsilciler Meclisi, sözde Demokratik Suriye Güçleri (DSG)/YPG dahil Suriye’de “incelenmiş gruplar ve kişilere” verilecek olan toplam 242 milyon dolarlık desteğin de yer aldığı Pentagon’un 2024 bütçesi ile savunma harcamalarını içeren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa Tasarısı’nı kabul etti.
Bizatihi iktidarı destekleyen Yeni Şafak’ın da vurguladığı gibi; NATO Zirvesi’nde “teröre karşı ortak mücadele” sözü veren ABD, bu ay sonunda Suriye’nin kuzeyindeki teröristlere destek için 2 bin 500 asker gönderme kararı aldı. Keza Rusya ve İran’ın “taciz ve tehditleri” gerekçesiyle, bölgeye onlarca TIR’lık ekipman gönderip PKK’nın işgâli altındaki Deyrizor’a “Çok Namlulu Roketatar Sistemi”nin modernize edilmiş versiyonu olan “HIMARS” füze sistemi konuşlandırdı.
TSK’nın da sınırımıza çok yakın kesimlerde gerçekleşen bu konuşlanmaları yakından izleyip raporladığı bildirildi!..
“SANES”in Başı CIA Belgesinde
Vilnius’taki Erdoğan zaferinin bu özetinden sonra asıl konumuza gelelim.
Terör örgütünün Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk yönetim kurduğu ve çok sayıda temsilcilik açtığı biliniyor. Temsilcilik açtığı ülkeler arasında NATO üyesi Fransa, Danimarka, Norveç ve Finlandiya’nın yanı sıra İsveç de var.
Sözkonusu sözde özerk yönetimin adı; “Self Administration for North and East Syria”, kısaca “SANES” yani “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”!..
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçen yıl yayımladığı Suriye’yle ilgili 79 sayfalık İnsan Hakları Raporu’nda tam 15 kez “SANES” ifadesinin kullanıldığını görünce şu yorumu yapmıştık:
“Adamlar Suriye’yi bölmüş, sözde yönetimi tanımış; Ankara ise hâlâ ABD’ye ‘esef’ sunmakla yetiniyor, Ukrayna savaşı sayesinde ‘kadir kıymetimizi’ anlamasını bekliyor!.. Dileyelim de; ‘Ticaret hacmimizi 100 milyar dolara çıkaralım, artık siz de şu özerk yönetimi tanıyın.’ demesinler!..”
CIA’nın Adım Adım Açılımı
İşte bu “SANES” ile ilgili ABD cenahındaki yeni bir adımı aktarmadan önce şu bilgileri verelim:
CIA’nın internet sitesinde, ülkelerin tanıtıldığı “World Factbook” başlıklı bir bölüm var. Bu bölümde Suriye’deki terör örgütleriyle ilgili yıllar içinde dikkat çekici güncellemeler yapıldı.
Örneklersek; bu ülkedeki siyasi partiler sitede “Legal/İllegal” başlağı altında sıralanıyor; PYD de “illegal” sayılan partiler arasında sayılıyordu. Hatta, sonradan kaldırılsa da bir ara, “PYD’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğu” belirtilmişti.
Bir süre sonra o “illegal” başlığı kaldırılıp yerine “Kürt partiler” ifadesi kondu. İlk sırada ise PYD yer aldı.
Bu bölümdeki son değişiklik tam olarak ne zaman yapıldı, takip edemedik; ama 11 Temmuz tarihli, yani Vilnius Zirvesi’nin yapıldığı güne ait güncelleme itibarıyla, “Başlıca Kürt örgütleri” başlığı altında, PYD ve Kürt Demokratik Konseyi’nden sonra “Self-Administration of Northeast Syria or SANES” denildi ve Başkanının da Abd Hamid al-Mahbash olduğu belirtildi.
Evet; ABD, DSG görünümlü YPG/PYD’ye TIR’larca silah gönderip eğitim veriyor…
Evet; ABD, sözde DSG meclis başkanını Senato, Temsilciler Meclisi ve Beyaz Saray‘da ağırlıyor…
Evet; ABD teröristbaşı Mazlum Kobani’yi “general” sayıyor…
Evet, Abd Hamid al-Mahbash isimli zat da sözde “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”nin eş başkanı.
Ama bunun artık alenen CIA kayıtlarına geçmesinin ne anlama geldiğini bizler anlıyoruz da, acaba, kaybettikleri takdirde ülkenin güvenliğinin tehlikeye gireceği propagandasıyla seçimi kazanan iktidar bunun ne kadar farkında – veya bu umurunda mı?!