Organize suç örgütü olduğu iddiasıyla açılan Ayhan Bora Kaplan davasına devam edildi. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü celsesinde de sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki mütalayaa karşı savunmaları alındı.
Sanıklardan Ali Dönmez’in avukatı Muhammet Güngör, müvekkilinin, adı geçen mekanlarda valelik yaptığını, Fethi Koyuncu ile olan patron-işçi ilişkisinin önyargıya dayandığını belirtip şunları söyledi:
“Ali Dönmez’in niye yargılandığını idrak edebilmiş değiliz. Gecekondu mahallesinde yaşayan bir çocuk. Maddi kaygılarla valelik yapmış, işe girmiş çıkmış. Örgüt üyeliğinde hakimiyet gerekli, girip çıkması kolay olmaz. Anası, babası engelli; onlara bakıyor. Belediyeden, Valilikten yardım alıyor. Böylesine fakir bir insanın örgüt üyeliği, hayatın olağan akışına aykırı. Evinde pompalı tüfek bulumuş. Bununla örgüt için ne gibi bir icraat sergilenebilir?”
Av. Cansu Demir Aksoy da müvekkili Arif Buğra Meşe’nin de valelik yaptığını, örgüt yöneticisi olduğu öne sürülen sanıkların onu, Meşe’nin de onları tanımadığını anlatıp, “Delil yok, suçlama var.” dedi.
Sanık Muhammet Kaplan’ın avukatı Volkan Şener, müşteki Erkan Doğan’ın dişlerinin sökülmesi suçlamasına karşılık şunları kaydetti:
“Erkan Doğan’ın dişleri için hastane kayıtlarını getirtmenizi istedik, kabul etmediniz. Uzman görüşü almanızı talep ettik, kabul etmediniz. Merak ediyorum, neye göre karar vereceksiniz? Diş hekimliği diplomanız da mı var, bilemiyorum. Sanıklar aleyhine ne çalışma yapılması gerekiyorsa yaptınız; ama lehe yönelik tek bir şey kabul etmediniz.”
Savunmasının devamında Av. Volkan Şener, baskı altında alındığı iddiasıyla ifadesini geri çeken ve kimliğinin ifşa olduğu öne sürülen Ü5 kodlu gizli tanıkla ilgili son gelişmeyi şöyle açıkladı:
“UYAP’ta görülmeyen dosyadaki 5 Kasım 2024 tarihli bir kararınız var. 4 Kasım’da Ü5 tanık olarak yeniden beyanda bulunmak istedığine dair dilekçe vermiş. Siz de Cumhuriyet Savcısı’ndan yazılı görüş aldıktan sonra dilekçeyi mahkeme kasasına koyup gereğinın ifası için savcılığa yazıp durumu hükümle birlikte değerlendirme kararı almışsınız. Hayır, bu kişinin hükümden önce mahkemeye gelerek kendi kimliğiyle yaşadıklarını anlatması ve sorularımıza cevap vermesi elzemdir.”
Av. Şener, Savcı ve Mahkeme Başkanı’nın KOM polisleriyle WhatsApp yazışmalarını okurken de, “Biz bunca hukuksuzlukla nasıl baş edeceğiz ya” dedi.
Av. Şener, savunmasını şu sözlerle tamamladı:
“Ben hala hukukun üstünlüğüne inanan hakim ve savcılar olduğuna inanmak istiyorum. Aksi halde bu mesleği yapamam. Figüran olmaktan bıktım.”
Örgüt Üyesi Değil Emekçi Babayım
Örgüt üyeliğinden cezalandırılması istenen tutuklu sanık Kamber Keskin, işe girmek için bir siyasi partiye, işyerinin yönlendirmesiyle de bir sendikaya üye olmak dışında başka hiç bir yerde üyeliğinin bulunmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Evli, 3 çocuklu olduğum için 2008’den bu yana ek iş yapmak zorunda kaldığımdan güvenlik işinde çalıştım. Bazen günde üç işte çalıştığımdan, yürürken uyuduğumu biliyorum. Örgüt üyesi değil, emekçi bir aile babasıyım. Hiçbir suça bulaşmadım.”
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü ise Kamber Keskin’in avukatı Nazım Orhan’ın savunmasıyla başladı. Mahkemenin tüm taleplerini reddetmesini eleştirdikten sonra, savunmasının ciddiye alınması için başka bir yol deneyeceğini bildirip, “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” diyerek zulüm ve haksızlıkla ilgili bazı sureleri okuyan Av. Orhan, soruşturmayı yapan polisleri “onursuzca ve hayasızca hareket etmekle”, duruşma savcısını da “üç maymunu oynamakla” suçladı.
Ortaya çıkan gerçeklere rağmen Savcı’nın, mütalaasında gizli tanıklar M7 ve Ü5’in beyanlarına yer vermesine tepki gösteren Av. Orhan, Ü5 için, “O bu mekanlara giden bir müşteri ya. Anlatımlarına bakınca sanki kafasına kamera takmış, her gün gidip çklmiş gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Biz de bunu aylardır hukuki delil diye tartışıyoruz. İçim acıyor vallahi.” diye konuştu.
Barda Dövülen Adam Kim?
Av. Nazım Orhan, Tren Bar’da Süleyman Soylu’nun kuzeni Sadık Soylu’nun oğlu olduğu öne sürülen bir kişinin dövülmesi üzerine Bora Kaplan’ın üç personelini vurduğu iddiasına değinirken de şunları sordu:
“Dövülen kişi kim? Olay sırasında o da oradaymış. Nerede bu adam? Hiç mi merak etmediniz Savcı Bey? Dövüldü diyorsunuz. Bu da suç. Niye re’sen soruşturma yapıp bu adamı getirtmiyorsunuz? FETÖvari tavırlardan bıkmadık mı hala?”
Hala Dinlemiyor
Suç örgütüne yardım etmekle suçlanan üçüncü sınıf emniyet müdürü N.A.Ç. saçma sapan, nosyonsuz, usülsüz soruşturma evrakları hazırlandığını, burada organize art niyet olduğunu anlatıp, “Savcı bugüne kadar anlattıklarımı dinlese beraatımı isterdi. Ama hala da dinlemiyor sağolsunlar.” dedi.
Müşteki Erkan Doğan’ın kaçırılıp dişlerinin söküldüğünü öne sürdüğü 2016’da gerekli işlemleri yapmamakla suçlanan N. A. Ç. şunları söyledi:
“O dönem KOM Şube Müdür Yardımcısı, şimdi bu soruşturmayı yürüten Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı olan Murat Çelik’ti. Erkan Doğan olayında kendi birimini kurtarıp benim birimime yıkmak için beni bu dosyaya monte eden Murat Çelik’tir. Dönemin KOM Şube Müdürü çağırılıp dinlense belki, ‘Burnuma kötü kokular geldiği için Murat Çelik’i şubeden gönderdim.’ derdi.”
Müdür Hangi Örgüte Mensup
Eski Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın görevden alınmasından sonra 40 personelin dağıtılmasının “Servet Yılmaz’ın prensleri gönderildi” diye sunulduğunu, ama kendisinin Yılmaz’ın prensi olmadığını kaydeden N. A. Ç. şöyle devam etti:
“40 kişinin ortak özelliği, Garson koddan ele geçirilen SD kartta adlarımızın karşısında F4, yani FETÖ ve benzeri tüm oluşumlara düşman olduğumuzun yazılmasıdır. 2011’de şube müdürüm, sahte ihbar mektuplarıyla hakkımda işlem yaptı. Sonra FETÖ mensubu olduğu ortaya çıktı, yargılandı. Acaba Murat Çelik hangi örgüte mensup? Birkaç yıla kalmaz bu örgütün de adını öğreniriz. Ben biliyorum da kamuoyu da öğrenir.”
Emniyet Müdürünün savunmasını, “Aslanı çakallara yem ediyorsunuz.” diye tamamlaması, tutuklu sanıklarca alkışlandı.
Adli Tıp Hocası “İntihar” Dedi
Semih Arslan’ı öldürmekle suçlanan Mahmut Gökhan Çanga’nın avukatı Ela Leyla Umur daha önce olayın intihar olduğu yönünde uzman görüşü aldığı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürsel Çetin’i hazır ettiğini bildirerek tanık olarak dinlenmesini talep etti. Mahkemenin talebi kabul etmesi üzerine dinlenen Prof. Çetin 37 yıldır bu işin içinde olduğunu, 25 yıl Adli Tıp’ta çalıştığını belirterek Semih Arslan’ın ölümünde cinayet bulgusu görmediklerini, intihar olasılığı sonucuna vardıklarını söyledi. Prof. Çetin sanıklar ve avukatlarının soruları üzerine, “Savcılığın raporunda da bizimle aynı bulgular var, ama nedense sonuca intihar kanaatini yazmaktan çekinmişler. Oysa böyle demeleri gerekirdi.” dedi.
Tanık beyanından sonra Başkan duruşmaya devam etmek istedi. Ancak avukatlar çok yorulduklarını bildirince duruşmayı sonlandıran Başkan, “Sonra yetiştiremeyiz diye sıkıntı olmasın” uyarısında bulundu. Başkan, Bora Kaplan’a da, “Tekrar tekrar konuşmak değil, özünü konuşmak önemli.” deyip Pazartesi günü Kaplan’ın savunmasını almaya başlayacaklarını söyledi. Kaplan’ın, “Yetiştiremem.” cevabı üzerine de Başkanın, “Gerçekçi ol. Ben seni bilirim, yetiştirirsin.” dediği duyuldu.
BORA KAPLAN DAVASI: “SADIK SOYLU’YU GETİRİN…”
Organize suç örgütü olduğu iddia edilen Ayhan Bora Kaplan davasında sanıklar ve avukatlarının esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam edildi.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü celsesinde Semih Arslan’ı öldürmekle suçlanan Mahmut Gökhan Çanga’ın avukatı Ela Leyla Umur, bu olayla ilgili olarak 2016’da verilen Kovuşturmaya Yer Yok Kararının (KYOK) dosyaya yeni bir delil gelmeden kaldırılmasını şu ifadelerle eleştirdi:
“KYOK’un kaldırılması meselesini konuşup bir karara bağlamadan doğrudan esasa girildi ve hüküm aşamasına gelindi. 2016’daki bu kararın kaldırılması ya şaibelidir ya da yeterince incelenmeden karara varıldı. Şaibeli ise o kararı veren savcıyı çağırıp burada dinleyelim ya da hakkında suç duyurusunda bulunalım. Yanlış üstüne yanlış yapılıyor, ama bir yerde durmamız gerekir. İstihbari bilgiden söz ediliyor. Bu bilginin kaynağının ne olduğunu öğrenmemiz gerekmiyor mu? Devlet meselesi, uluslararası bır mesele değil ki. Öyleyse başım üstüne, saklayalım; da böyle rezil oluyoruz. Dönemin güçlüsü kimse; gelsin kürsüye veya iktidara, hasımları hakkındaki KYOK’ları kaldırsın, adamların içinden geçsin.”
Bu ifadelerden sonra savcıya, “Savcım, çok gençsiniz; yarın bu size de lazım olur.” diyen Av. Umur şöyle devam etti:
“Dün, babanız yaşındaki Profesör adama bile güldünüz. Yapmayın. Ben çok hakim, savcı gördüm, ‘Beni kurtarın Avukat Hanım.’ diyen.”
Av. Umur beyanlarını sürdürken Savcının yine güldüğünü görünce de şöyle tepki gösterdi:
“Ne gülüyorsunuz ya!.. Sinirlerimi bozuyorsunuz. Özel hayatımda komiklikleri severim, ama burada bunu yapmayın.”
Raporda Yok Algı Var
Av. Umur, soruşturma savcısının Mahmut Gökhan Çanga’yı gözaltına aldırıp tutuklatmadan önce polislerden, bilirkişiden Semih Arslan’ın ölümüyle ilgili “intihar olasılığı düşüktür” şeklinde rapor almalarını istediğini vurgularken de 7 sayfalık raporda kesinlikle böyle bir ifade olmadığı halde varmış gibi gösterildiğine dikkat çekip, “Ya kasten veya işinizin yoğunluğundan yaptınız. Suç duyurusunda bulunsam ‘Yoğunluktan dikkatimizden kaçtı.’ diyeceksiniz. Ben de öyle olmasını diliyorum. Yoksa vay halimize. Ben burada kral çıplak diyorum, ama kimse duymuyor.” dedi.
Bora Kim de?
Mahmut Gökhan Çanga’nın Bora Kaplan’la tek bir fotoğrafı, görüşmesi ve baz birlikteliğinin olmadığını belirten Av. Ela Leyla Umur şunları kaydetti:
“Varsayalım ki, Semih Arslan’ı öldürmek için Bora Kaplan’dan talimat aldi. Peki bu talimatı ne karşılığında yapsın? Adam Semih Arslan’a pijamasını verecek kadar minnoş. Parası, evi, arabası yok. Yedi sülalesini araştırın; haksız zenginleşen var mı? Gökhan Çanga hukukçu. Bora kim de ondan talimat alıp adam öldürüp balkondan atacak? Adam hayatında tavuk kesmemiş ya!”
Mahkemeye Semih Arslan’ın ölümünden sonra Gökhan Çanga’nın kendi telefonundan 112’yi arayıp ambulans istediğine dair ses kayıtlarını da dinleten Av. Umur savunmasını, “Bir insanın hayatıyla oynuyorsunuz. Hem olmayan bir şeyi yazıyor hem bir kalemde ağırlaştırılmış müebbet istiyorsunuz. Bu fahiş bir hatadır. Kararı hızlıca okuyup gitmenizden korkuyorum. Hayatımın en büyük travması olur.” sözleriyle tamamladı.
Gizli Tanık İddiaları Spekülasyon mu?
Tutuklu sanık Yahya Ersoy’un avukatı Eşref Öztürk, Savcının mütalaasında gizli tanıkla ilgili eleştirilerin “spekülasyon” olarak nitelendirildiğine dikkat çekerek bunların tamamının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın KOM poiisleri hakkında hazırladığı iddianamede yer aldığını anlatıp bu iddianameyi hazırlayan ve bu mütalaayı veren Başsavcılıkların farklı yerlerin Başsavcılıkları olup olmadığını sordu. Av. Öztürk, “Herkes gergin, çünkü adil karar vereceğinize inanç kalmadı. Adaletin kestiği parmak acımaz, ama adaletsiz ezilen vicdan da ömür boyu sızlar.” dedi.
Redd-i Hakim Konusu Ne Oldu
Duruşmaya öğlen arası verilirken Mahkeme Başkanı, sanık avukatlarına hafta başında dile getirdikleri redd-i hakim talebiyle ilgili dilekçe verip vermeyeceklerini sorarak, “Vermeyecekseniz biz bugün talebinizi 33. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bildireceğiz. Verecekseniz de yarın hepsini birlikte gônderelim” dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanıklardan Hasan Can Saraçoğlu’nun avukatı Cem Erol’un savunmasıyla başladı. Av. Erol, müvekkilinin 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra itiraz sonucu tahliye edildiğini, ancak Savcının Saraçoğlu’nun cezalandırılıp hükümle birlikte tutuklanmasını istemesinin nedenini anlayamadıklarını anlatarak şunu kaydetti:
“Yıllar önce bir hocam, ‘İktidarın emrini yerine getirene memur, hukukun emrini yerıne getirene hakim denir.’ demişti.”
AKP Ankara eski İl Başkan Yardımcısı ve Çankaya Belediye Meclis Üyesi Barış Kurt da savunmasında, iddianamede Erkan Doğan’ın kerpetenle dişlerini çekmekten eziyet, hürriyeti tahdit ve yağma suçlarından müşterek fail olarak cezalandırılmasının istendiğini, ancak geçen süreçte Akman Plaza’da olmadığının ortaya çıkması üzerine Savcının, müşterek faillikten değil azmettirmekten cezalandırılması yönünde mütalaa verdîğini belirterek şöyle konuştu:
“İmkan olsa eminim ki, bugün anlatacaklarımı dinledikten sonra beraatimi isteyecektir. Ben, kes-kopyala-yapıştırla iddianamenin mütalaa, mütalaanın da karar haline getirildiği şeklindeki görüşlere katılmıyorum.”
Erkan Doğan Ne Derse Ayet
HTS ve baz kayıtlarıyla ilgili mahkemenin bilirkişiden aldığı rapor üzerinden iddia edilen olay tarihinde Erkan Doğan’ın yanı sıra kendisiyle birlikte suçladığı diğer sanıklar Bora Kaplan, Muhammet Kaplan ve Adnan Kaplan’ın saat saat nerede olduğunu görsellerle anlatan Barış Kurt, “Her şey ortada; ama Erkan Doğan ne derse ayet. İddia ettiği olaydan sonra sıcağı sıcağına verdiği ilk ifadelerde de benim adım yok. Bu da olayın sonradan kurgulandığının ispatıdır.” dedi.
Erkan Doğan’ın uyuşturucu kullanan, sabıkalı bir kişi olduğunu öne süren Barış Kurt zaman zaman sesini yükseltince Mahkeme Başkanı, “Çok bağırma” diye uyardı. Barış Kurt da, “Kusura bakmayın. 1 senedir içerideyim. Herkes gülüyor, eğleniyor; ben dışarıda neler bıraktım…” karşılığını verdi.
Barış Kurt şunları da kaydetti:
“Erkan Doğan’la ilgili kimseyi azmettirmedim, kimseye talimat vermedim. Erkan Doğan’ın 50 liralık telefonunu yağmalatıp ne yapacağım ben? Cep telefonunun yağmalandığı iddiası da kurgu. Evet Bora Bey’i mekanlarına gitmem sebebiyle tanıdığımı söyledim. Ama Bora Kaplan dahil kimseyle görüşmem, mesajlaşmam, sosyal medyada takibim veya paylaşımım yok. Üç üniversite bitirdim, doktora yaptım. Bu insanlardan nasıl talimat alabilirim?”
Bari Haksız Tahrik Uygulayın
Erkan Doğan’ın iddialarının yalan olduğunu ortaya koyduğunu bildiren Barış Kurt, “Neye göre ceza vereceksiniz, bilmiyorum; ama olası bir ceza verecekseniz haksız tahrik uygulanmasını kesinlikle talep ediyorum. Çünkü Erkan Doğan’ın kendi beyanlarında, alacağını almak için bana şantaj yapmak, tehdit etmek istediği sabittir.” dedi.
Malıma Mülküme Çökmek için mi?
Barış Kurt, örgütün siyasi ve yargısal bağlantılarını yürüttüğü suçlamasına cevap verirken de zaman zaman ağlayarak şunları söyledi:
“Üye olduğum partiden 2019’da istifa ettim. Hangi siyasi bağlantıyı ne zaman, niçin kullanmışım? Kimi, nereye atamışım? Tek bir hakim, savcı tanımam. Adliye’ye gitmişliğım yok. Sadık Soylu’yu 18 yıldır tanırım. Hayatımın hiçbir döneminde birlilte Ankara Adliyesi’ne gitmedik. Sadık Soylu kim? Yargıtay Üyesi, hakim, savcı, HSK Başkanı mı? Vasfı ne? Getirin, sorun. Kendimi nasıl ispatlayacağımı saşırdım. Malıma, mülküme çökmek için mi böyle iftira attınız?”
Barış Kurt’un, gözyaşları içindeki son sözleri şu oldu:
“Kimseyi küçük görmek, küçümsemek istemiyorum, ama 60 kişiyle ortak tek bir şeyimiz yok. Bambaşka dünyamız var. Bora bile benden vazgeçmiş. Son savunmamı yapıyorum, örgüt lideri ya, gelmedi. Belki bir şey diyeceğim. Başkanım, namaz kılıyorsunuz, alnınız secdeye değiyor. Nasıl vicdanınız sızlamıyor? Ben niye buradayım? Cezaevinde iki kez kalp krizi geçirdim. Bu zulme seyirci kalan herkese hakkımı helal etmiyorum. Karar günü gelmek istemiyorum; duramam, dayanamam. Tek pişmanlığım, evlenmedim. Çıkar çıkmaz evleneceğim. Kız 5 yıldır bekliyor.”
Bu arada duruşmayı izleyen Kurt’un kız arkadaşının da ağladığı görüldü.
Barış Kurt’un yaklaşık 5 saat süren son savunmasının saat 19.30’da tamamlamasının ardından, yarın devam etmek üzere bugünkü celse sonlandırıldı.