Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Bir el de biz yükseltelim: Teröristbaşını değil, Esad’ı Meclis’e davet edin!..

featured

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz… Hiç bir şey olmuyorsa da bir şeyler oluyor gibi… Diyeceğimiz; acaba Bahçeli, bunları öğrenip sözkonusu dehşet planlarını engellemek amacıyla Türk Milleti’nin dikkatini bu konuya odaklamak için o “uç nokta”yı gündeme getirmiş olabilir mi?! Madem tehlike bu kadar yakın, bir el de biz yükseltelim: Teröristbaşını değil, Esad’ı Meclis’e getirip konuşturun!..

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan bombasının üzerinden neredeyse bir hafta geçti, ama Erdoğan hâlâ bu konuda tek kelâm etmedi.

Nitekim Bahçeli’nin teröristbaşıyla birlikte muhatap ilân ettiği PKK’nın siyasi uzantısı DEM’in Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da dün, “Bu süreç olacak mı? Cumhurbaşkanı artık konuşmalı.” dedi.

Acaba Erdoğan neden sessiz?

İki ihtimal var; ya Bahçeli’nin teklifini tasvip etmiyor ya da milletin tepkisini ölçüp buna göre yol yürümeyi planlıyor.

Konumuz, Bahçeli’nin, “Teröristbaşı Meclis’e gelsin konuşsun, PKK’yı tasfiye etsin. Bu olursa onu umut hakkından yararlandıralım” diye özetlenebilecek, akla hayale sığmaz, imkânsıza yakın teklifiyle ne yapmaya çalışmış olabileceği…

Öncelikle DEM Parti Meclisi’nin dün yayımladığı sonuç bildirgesini masaya yatıralım.

Sanki ülkede terör değil de “savaş” varmış gibi, “Barışın ve çözümün sahici bir seçenek haline gelebilmesi için ilk ve en önemli adımlardan biri sayın Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılmasıdır.” diye buyurdular.

Demek ki, bu “ilk”ten sonra başka “adımlar” da istenecek. Buyurun, DEM’in bildirgesinden başka ifadeler:

Türkiye’de sağlanacak onurlu bir barış Ortadoğu’nun da barışı olacaktır… Türkiye ve Kürdistan bu coğrafyanın ve çoklu denklemin tam ortasında yer almaktadır… Rojava, kuzey ve doğu Suriye halklarının kazanımlarını yıllardır boğmaya çalışan AKP-MHP iktidarının işgal ettiği bölgelere yerleştirdiği çetelerin tasfiyesi gündemdedir. Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve ilhak politikaları ise ciddi bir çıkmazın içine girmiştir… DEM Parti olarak, adil, demokratik ve halkların eşitliğini esas alan bir çözümden yanayız; barışı, demokratik bir anayasayı, özgürlüğü ve demokratik cumhuriyeti savunuyoruz.”

“Benim oğlum bina okur, döner yine okur” misali, aynı noktada oldukları belli.

Bahçeli bunu bilmez mi? Elbette ki, bilir.

Öyleyse Bahçeli’nin, Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum’un ifadesiyle bu “uç nokta”, bizim ifademizle “uçuk” öneriyle milleti şoka uğratmasının sebebi ne olabilir?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Erdoğan’ın ya elini rahatlatmak ya da atılamayacak bir adımı önererek onun önünü kesmek istiyor.” gibi bir yorumda bulundu.

Bahçeli’nin önceki gün Ziya Gökalp’in Vefatının 100’üncü Yılı Sempozyumu’ndaki, “Aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak hiçbir yanlışın içine girmedik, girmeyi aklımızın ucuna dahi getirmedik.” sözünün de altını çizip, “Erdoğan’ın önünü kesmek istiyor” ihtimalinin altını dolduralım.

İMRALI MUTFAĞINDA NELER PİŞİYOR?

Ekim ayının ilk haftası PKK ve hamilerine yakın gazetecilerden Amberin Zaman, Al-Monitor’da, hükümet ile İmralı arasında fiili müzakerelerin yeniden başlaması için istikşafi görüşmelerin başladığı, bu kapsamda da terörisbaşının, Kandil’deki teröristlerle doğrudan görüşmesine izin verildiğini ve Öcalan’ın onlara, “silahlarını bırakmayı müzakere etmenin zamanın geldiğini” söylediğini iddia etti.

Ankara’dan bunu yalanlayan oldu mu? Sadece Aydınlık’ın sorusu üzerine Adalet Bakanlığı kaynaklarının, “teröristbaşının Kandil’le telefonla görüştürüldüğü” şeklindeki iddiaları yalanladığı belirtildi.

“MİT’in İmralı’daki her faaliyetinden Adalet Bakanlığı’nın haberi oluyor mu? Olsa da görüşmeyi doğrular mı?” diye sormakla yetinip devam edelim.

Bahçeli’nin o çıkışından sonra Cumhur İttifakı’nın bir diğer ortağı HÜDA PAR’ın lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun şu sözleri de pek dikkat çekmedi:

“Elde ettiğimiz bilgiler şudur: İmralı’da bazı görüşmeler yapılmış. Bazı devlet yetkilileri görüşmüş, bazı aracılar göndermişler. Silah bırakma çağrısı yapması için. Bunun karşılığında da bazı şeyler söylemiştir.”

ERDOĞAN’IN UNUTAMADIĞI İSİM: ”PROJE 15-16 AYDIR HAZIRLANIYOR”

Bir başka ismin; araştırmacı-yazar, Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı, geçmiş dönemde MAZLUMDER yönetim kurulu üyeliği yapan Abdürrahim Temel Semavi’nin açıklamalarına geçelim.

Semavi’nin başka özellikleri de var. 2018’de AKP’den Mardin milletvekilliği aday adaylığı, 2019’da da yine AKP’den Mardin Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığı için başvurdu… Erdoğan’ın 2010’da Diyarbakır mitinginde Musa Anter, Orhan Miroğlu, Şivan Perver ve Ahmet Kaya’nın yanı sıra “Diyarbakır Cezaevinde 7 yıl işkence gören Abdürrahim Semavi’nin çilesini bizler unutamayız.” diye adını andığı kişi… Ayrıca 2013-214 yıllarında Türkiye ile PKK’nın Suriye kolu PYD arasındaki görüşmelerde arabuluculuk yaptığı öne sürülen birisi.

İşte bu kişi, Bahçeli’nin çıkışından sonra Barzani medyasına verdiği röportajda, “Türk hükümetinin 15-16 aydır hazırladığı bir proje”den söz edip özetle şu iddialarda bulundu:

“[İmralı’ya] Geçen yıl Haziran ayında gitmeler başladı. Temmuz ayında da görüşmeler oldu. Son zamanlarda üç gün üst üste gidiş geliş oldu… Giden heyetteki isimleri şu an açık edemeyiz. Bir süre sonra devlet kimlerin gittiğini ve bu ziyareti yaptığını açıklayacak… Sadece bu sorunun çözümüne odaklanan birçok insanın gelip gittiğini söyleyebilirim… Sayın Bahçeli bu sözleri tek başına söylemedi. Bu sözler bugün için değil. Bu sürecin hazırlıkları 7 Ekim 2023 öncesinde yapıldı… Sayın Bahçeli’nin de Sayın Erdoğan’ın da bu süreci gündeme getireceğini 2 ay önce açıkça belirtmiştim… Mektuplar gönderildi. Toplantılar, telefon görüşmeleri yapıldı. PKK’ya, Rojava’ya mektuplar ulaştı, birçok yere ulaştı. Öcalan’ın düşünceleri o mektuplarda var. O mektupları bizzat Öcalan yazdı… Şu anda mektupların içeriğini dile getiremem. ‘Türkiye’ye karşı adımlarınızı ortaklaştırın. Süreç için adım atın ve diyalog kurun” deniyor. Önümüzdeki günlerde Kandil ile Rojava arasında bir heyetin gelip gideceğini düşünüyorum… Kürtlerin varlığının Anayasa’da tanınması, Kürtçe eğitim; bu projede bunların hepsi var. Kürtler ‘kardeş ve eşit bir millet’ olarak anayasaya dahil edilecek. Adım adım okullarda Kürtçe hayata geçirilecek. Türk hükümeti adım atarken pazarlığa girişmeyecek, kendisi adımlar atacak.”

Bitmedi. Semavi dahasını da şöyle anlattı:

“Bu proje sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil. Projeye göre, Ortadoğu Kürtleriyle büyük bir ittifak kurulacak; doğu, batı ve güney, kuzey Kürtleriyle ittifak kurulacak… Proje 5 yıl içinde yapılacak. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje adım adım inşa edilecek… 5 yıl içerisinde sadece Kandil’de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönecek ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır… Bahçeli’nin ‘Kandil’dekiler gelsin teslim olsun’ açıklamaları siyasi. Bu tür adımlar atılmayacaktır. Bahçeli, 10 yıl önce Erdoğan’a da çok sert sözler söylemişti… Bu sözler önümüzde büyük bir sorun değil. Öcalan bir gün TBMM’ye gidecek ve konuşacak, mesajını verecek… Rojava’nın statüsü yok edilmeyecek. Türkiye ile birlikte statüsü belirlenecek. Öcalan onlara bu yolu açacaktır. 5 yıl içinde Ortadoğu’da Suriye diye bir devlet olmayacak, tarihte de var olmayacak, Şam ve Lazkiye’de Suriye diye küçük bir devlet olacak. Suriye devleti yok diyebiliriz.”

60 MADDELİK LİSTE VARMIŞ

Kürt milliyetçisi, şair, siyasetçi, yazar, Kürdistani Parti’nin (PAKURD) kurucusu” olarak bilinen, Türkiye’de hapis cezasına çarptırıldığı için yurtdışına firar eden İbrahim Halil Baran adlı birisinin hezeyanlarına geçelim.

O da Bahçeli’nin çıkışının ardından, “8-9 ay öncesinden Öcalan çıkacak demiştim” hatırlatmasında bulunup evvela şöyle konuştu:

“Yeni barış süreciyle ilgili elimdeki bilgileri paylaşmaya çalıştım. Özellikle sabote edilmemesi için de elimizdeki bilgileri mümkün mertebe paylaşmamaya çalışıyoruz. Biz de şaşırmıştık bu bilgiler bize ulaştığında. 60 küsurluk bir listeden bahsediyorum. Bahçeli’nin açıklamasıyla en azından Türk devleti açısından iş ciddiye binmiştir.”

Devamında, “7 Ekim olayı ile Ortadoğu’da yeni bir perde açıldığını, İsrail’in İran’a yönelebileceğinin görülmesi üzerine kartların yeniden dağıtılmaya başlandığını, Türklerin de her dönemin mağduru Kürtleri yanına alıp T.C. devletinin yıkılmasının önüne geçmek istediğini” öne sürüp, “Bunlar benim yorumlarım değil. Kandil’e, PKK’ya ulaşmış olan tekliflerin bazı maddeleri.” diyerek özetle şu iddiaları dillendirdi:

“Üzerinde konuşulan 8 madde var. Öcalan’nın Nevruzda serbest bırakılmasında anlaşılmış… Öcalan’a siyaset yasağı getirilmesi bekleniyor ve Güney Kürdistan’da Erbil’e yerleştirilmesi tavsiye ediliyor… Listenin ikinci maddesi, 88 kişi Türkiye’ye gelemeyecek. 34’ünün güney Kürdistan’da Öcalan’la birlikte kalabilme durumu var. Diğerlerinin Norveç veya Yunanistan’a gönderilmeleri konusunda bir anlaşma var. Geriye kalanların ise pişmanlık yasasından faydalanmaları bekleniyor. Bu, Öcalan’la Türk devleti arasında yapılan bir anlaşma, PKK ile Türk devleti değil. Ağırlaştırılmış müebbet alanların cezası 20 yıla, geriye kalanların cezası 18 yıla indirilecek ve süreyi tamamlamışlarsa adli kontrol şartıyla serbest bırakılacaklar. Belediyelerin iki dilli yönetime geçmesi, güçlendirilmiş yerel yönetimler ve Kürtçenin 8’inci sınıfa kadar okutulması var. Ana dilde eğitim mi, ders sayılarının arttırılması mı, bu net değil. Bütün Kürt partileri Demokratik Bölgeler Partisi’nde toplanacak ve Kürt partisi olarak tanınacak. Öcalan’ın fikirleri ekseninde siyaset, yani Türkiyelileşme.”

DEMİRTAŞ’IN 22 YIL HAPİSTE KALMASI KARARI

İbrahim Halil Baran’ın açıkladığı liste bunlardan ibaret değil. İddiasına göre, “Öcalan ve Erdoğan ısrarla bir önceki sürecin günah keçisi olarak onu seçtikleri” için Selahattin Demirtaş’ın “22 yıl cezaevinde kalması” kararlaştırılmış!..

PYD/YPG PLANI

Baran’ın, Suriye’deki Demokratik Suriye Güçleri (DSG) görünümlü PYD/YPG yapılanmasına ilişkin iddiası da dehşet verici.

Güya PKK, bu sözde yönetimin resmi olarak tanınmasını istemiş. Türkiye ise buradaki teröristbaşı Mazlum Kobani’nin görevden alınmasını ve DSG ile ÖSO’nun birleşip Türkiye’nin denetimine alınmasını, bunu kabul etmiyorsa Esad’ın ordusuna katılmasını teklif etmiş.

İbrahim Halil Baran, Mazlum Kobani’nin yerine getirilmesi düşünülen ismi bildiğini, ama spekülasyona yol açmamak için bunu söylemeyeceğini belirtip, “Öcalan’ın da Misak-ı Millici olduğunu bildiğimizden şaşıracak değiliz, ama ABD ve Kobani ne diyecek, o önemli. Alın size Mazlum’u YPG’yi, verin bize PKK’yı diyebilirler.” gibi bir yorumda da bulundu.

BARZANİSTAN’DAN SONRA MÜSLİMİSTAN’IN HAZMEDİLMESİ

Şimdilik şu kadarını belirtelim.

Şu anlatılanlar, ABD’nin on yıllardır Atlantic Counsel’lar, Henry Barkey’ler, David L. Phillips’ler eliyle önümüze koyduğu, defalarca denenmiş planlardan hiç farkı yok.

O planlar PKK’nın pazarlık gücünü daha da arttırmasını ve “Barzanistan”ın Ankara tarafından tanınmasını sağladı.

Eğer doğruysa; İsrail-ABD’nin İran’ı kuşatması öncesinde, sıranın -PYD’nin başı Salih Müslim’e atfen- “Müslimistan”ın Ankara’ya hazmettirilmesine geldiği anlaşılıyor.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz… Hiç bir şey olmuyorsa da bir şeyler oluyor gibi…

Diyeceğimiz; acaba Bahçeli, bunları öğrenip sözkonusu dehşet planlarını engellemek amacıyla Türk Milleti’nin dikkatini bu konuya odaklamak için o “uç nokta”yı gündeme getirmiş olabilir mi?!

Madem tehlike bu kadar yakın, bir el de biz yükseltelim:

Teröristbaşını değil, Esad’ı Meclis’e getirip konuşturun!..

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!