Bu arada YAŞ’tan birkaç gün sonra; tuğgeneralliğe terfi ettirilen bir albayın 2015’te Fetullah Gülen cemaatini öven bir makale yazdığı ortaya çıktı. Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu da bu duruma şu ifadelerle tepki gösterdi: “Ordu önce askerlik andına bağlı kalmalı. Vatana, devlete, millete, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e bağlı olmayan, liyakatı olmayan hiç kimse üst rütbeye terfi edemez… Ordu ne zaman siyaset ve tarikata bulaşırsa hem kendine hem devlete hem de millete bir felaket getirir. Balkan Savaş’ı ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi buna örnektir. Liyakat sisteminden, askerlik andından, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşarak siyasi veya dini gerekçelerle birilerinin terfi edilmesi, diğerlerinin emekli edilmesi bu orduyu felakete götürür. Ordu çökerse, devlet yıkılır. Ne vatan kalır ne de makam.”
TSK’nın personel yapısını ve geleceğini belirleyen bir YAŞ Şurası daha yapıldı.
1 Ağustos’taki Şura öncesinde iktidar medyası, “kritik komutanlıkların durumunun ele alınacağını” ve “çalışmaların bir günde tamamlanmasının öngörüldüğünü” bildirdi.
Ne bir günü? Anıtkabir ziyareti, öğlen yemeği dahil yarım günde bitti.
Şura çalışması ise sadece 1 saat 20 dakika sürdü.
Düşünün; 100 civarında general ve amiralin durumuna, 455 albayın görev süresinin uzatılmasına bu kadar sürede karar verildi. Kesin sayısını bilmediğimiz; CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu’na göre 400, Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarına göre ise, “bunun yarısı” kadar albayın emekliliğe sevki kararı da cabası!..
TSK’nın geleceği açısından düşünmemiz, konuşmamız gereken çok temel meseleler varken, medya yine salt terfilere ve yeni görevlendirmelere odaklandı.
Özellikle Balyoz kumpası mağdurlarından kimlerin terfi alıp kimlerin emekli edildiği üzerinde duruldu.
Bir de 2. Ordu Komutanı iken bu YAŞ’ta da Orgeneralliğe terfi eden Metin Tokel’in, 15 Temmuz’dan sonra, Hakkâri Yüksekova’daki 3. Taktik Tümen Tümen Komutanı’yken dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’a yönelik, herkesi şoka sokan meşhur hitabı yeniden gündem oldu.
Önceki gün TSK’daki yeni görevlendirmelerin Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra da bu tablo değişmedi.
“FETÖ”nün Balyoz, Askeri Casusluk ve Poyrazköy kumpas davalarında hapis yatan generallere etkin görevler verildiği vurgulanırken, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanıyken Orgeneralliğe terfi eden ve 2. Ordu Komutanlığına atanan Levent Ergün’ün ismi ön plana çıkarıldı. Ergün’ün, Balyoz kumpasında 3 yıl hapis yattığı hatırlatılıp, “Sınır ötesi operasyonlar ona emanet” denildi.
Bu arada YAŞ’tan birkaç gün sonra; tuğgeneralliğe terfi ettirilen bir albayın 2015’te Fetullah Gülen cemaatini öven bir makale yazdığı ortaya çıktı. Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu da bu duruma şu ifadelerle tepki gösterdi:
“Ordu önce askerlik andına bağlı kalmalı. Vatana, devlete, millete, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e bağlı olmayan, liyakatı olmayan hiç kimse üst rütbeye terfi edemez… Ordu ne zaman siyaset ve tarikata bulaşırsa hem kendine hem devlete hem de millete bir felaket getirir. Balkan Savaş’ı ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi buna örnektir. Liyakat sisteminden, askerlik andından, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşarak siyasi veya dini gerekçelerle birilerinin terfi edilmesi, diğerlerinin emekli edilmesi bu orduyu felakete götürür. Ordu çökerse, devlet yıkılır. Ne vatan kalır ne de makam.”
İşte Herkesin Merak Ettiği O İki İsim
Emekli Tuğgeneral Babüroğlu’nun o sözlerine dikkat çekmemizin sebebi ne mi?
Hatırlarsınız; geçtiğimiz aylarda Tuzla Piyade Okulu’nda bir rezalet yaşandı. 10 Kasım Atatürk’ü anma töreninde bir teğmenin yakasına Atatürk fotoğrafı takmayı reddetmesi üzerine çıkan tartışmaların ardından bu teğmen bir arkadaşının yanı sıra onlara tepki gösteren dört teğmen de TSK’dan ihraç edildi.
Bu kararı veren Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’ydu. Şubat’ta alınan o kararın ardından asıl neye şaşırdığımı şöyle belirttim:
“Öğrendiğim kadarıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu (YDK), teğmenlerin ihracına oy birliğiyle karar vermiş. Eğer doğruysa, şaşırmamın sebebi şu: Kurulda Balyoz kumpasına maruz kalmış ve yıllarca hapis yatmış iki isim var. TSK’da tarikat-cemaat yapılanmalarının nasıl bir tehlike olduğunu en iyi onların bilmesi gerekir, değil mi? Mutlaka biliyorlardır. İşte en azından onların, bu ihraç kararına muhalif kalması beklenmez mi? Demek ki, ‘buyruk’ büyük yerden!..”
O vakitler herkes bu iki ismi çok merak etti; ancak ilk ihraç kararlarında isimleri yazılmadığı için paylaşmadım. Avukatların itirazı üzerine sonraki ihraç kararlarında ise YDK üyelerinin isimleri yer aldı.
Madem YAŞ’la birlikte komutanların gelmişi geçmişi konuşulmaya başlandı, biz de Balyoz kumpasına maruz kalmış olanlar dahil oybirliğiyle teğmenlerin ihracına karar verenleri yazalım.
Bu komutanlardan birisi, şimdi Orgeneralliğe terfi edip 2. Ordu Komutanlığı’na atanan, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Kurmay Başkanı Levent Ergün, diğeri KKK Harekât Başkanı Tümgeneral Murat Ataç’tı. Ataç son YAŞ kararıyla terfi almadı; ama 3. Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanlığına getirildi.
Tuzla Piyade Okul Komutanı Kim Oldu?
Teğmenlerin ihracına karar veren toplam 9 isimden Ergün ve Ataç dışında beşi daha yeni görevlere atandı.
En dikkat çeken, Lojistik Başkanı Tümgeneral Alparslan Kılınç’ın, olayların yaşandığı Tuzla Piyade Okul Komutanlığı’na verilmesi oldu.
İhraç kararlarına imza atan diğer isimlerden KKK Personel Başkanı Tümgeneral Cafer Aksoytürk Ege Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanlığına, Savunma Planlama ve Proje Yönetim Başkanı Tuğgeneral Ercan Eroğlu MSB Teknik Hizmetler Genel Müdür Yardımcılığına, Tayin Daire Başkanı Bülent Tanrıverdi KKK Personel Başkanlığına, Hukuk Hizmetleri Başkanı Tuğgeneral Hakan Kesgin de MSB Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne getirildi.
Genelkurmay Karargâhı’nda önemli göreve atanan bir komutan var. Onu da yarın anlatalım.
