Medyanın tamamı bu gelişmeyi, “28 Şubat davası sanıklarına af… Emekli generaller Başkan Erdoğan tarafından affedildi.” diye verdi. Oysa daha önce defalarca yazdığımız gibi, sözkonusu olan “af” değil, Anayasal bir zorunluluktu. Çünkü Adli Tıp, hepsi için “kocamışlık” r aporu vermişti ve Anayasa’ya göre de Erdoğan’ın bu cezaları “kaldırması” gerekiyordu. Bugün öğlen saatlerine doğru tahliye edilen Çetin Doğan‘ın dediği gibi; “bir af sözkonusu değildi, Anayasa’nın gereği” yapılmıştı.
Dün gecenin sürprizi, Erdoğan‘ın 28 Şubat kumpas davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan ve yaklaşık 3 yıldır cezaevinde ağır hastalıklarla boğuşan 5 generalin cezalarını kaldırması oldu.
Medyanın tamamı bu gelişmeyi, “28 Şubat davası sanıklarına af… Emekli generaller Başkan Erdoğan tarafından affedildi.” diye verdi.
Oysa daha önce defalarca yazdığımız gibi, sözkonusu olan “af” değil, Anayasal bir zorunluluktu. Çünkü Adli Tıp, hepsi için “kocamışlık” raporu vermişti ve Anayasa’ya göre de Erdoğan’ın bu cezaları “kaldırması” gerekiyordu.
Bugün öğlen saatlerine doğru tahliye edilen Çetin Doğan‘ın dediği gibi; “bir af sözkonusu değildi, Anayasa’nın gereği” yapılmıştı.
Nitekim Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarda da her bir isim için, “kalan cezası… Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104’üncü maddesinin onaltıncı fıkrası gereğince kaldırılmıştır” denildi.
Bu ayrıntının üzerinde durmamızın sebebi; insan hayatının ve özgürlüğünün bilmem kaçıncı kez -Anayasa’nın çiğnenmesi pahasına- siyasete nasıl alet edildiğini ortaya koymak.
2 ay önce generallerin tahliye edilmemesi için “ölümüne kin” demiştik… Şimdi de bu konudaki “ölümüne siyaseti” tane tane anlatalım.
Birkaç gün önce Abdülkadir Selvi de yazdı; bir yurtdışı gezisinden dönüşte bu konu sorulduğunda Erdoğan, “Affedilmek için başvuruda bulunmadılar.” demiş.
Evet, yaklaşık 2 yıl önce “af dilenmesi” çok istendi… “Biz suç işlemedik ki.” diye kabul etmediler…
Sincan Cezaevi’nde göz göre göre hayatını kaybeden emekli Korgeneral Vural Avar örneğini hatırlatalım; durumu ağırlaştığından önce eşi emekli Albay Tuna Avar’dan “af” dilekçesi talep edildi. O kabul etmeyince, ölümünden bir gün önce bilinci yerinde olmayan Vural Avar’a dilekçe imzalattırıldı!..
ÖZGÜR ÖZEL’İN “AF” TALEBİ
Kumpas belgelerle ve adil olmayan şekilde yargılandıktan sonra atıldıkları cezaevlerinde ölüm kalım mücadelesi veren 5 emekli generalin durumunu CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan’la 2 Mayıs’ta yaptığı görüşmede gündeme getirdi.
O günlerde yazılan çizilenlere göre; Özel, 28 Şubat hükümlülerinin “affedilmelerini” istemiş, Erdoğan da “Değerlendirelim.” deyip bunun için Adalet Bakanı Yılmaz Tunç‘u AKP Genel Merkezi’ne çağırmıştı. Özel ayrıca, Gezi davası sanıkları için de Erdoğan’dan “yeniden yargılanmaları” talebinde bulunmuştu.
Bunun üzerine biz de, Özel’in yargı meselelerini Erdoğan’la görüşmesini eleştirdikten sonra “eğer doğruysa” deyip 28 Şubat hükümlülerine ilişkin özetle şu gerçekleri hatırlattık:
“Adli Tıp’ın verdiği kocamışlık raporları tam 13 aydır Erdoğan’ın önünde bekliyor. Oysa Anayasa açık; o raporları imzalaması bir lütuf değil, mecburiyet. Özgür Özel ise bu mecburiyeti hatırlatmak yerine aftan söz ediyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan da -raporların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde beklediğini bilmiyor olmalı ki- “Değerlendirelim.” cevabını veriyor. Öyleyse iki genel başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir de birlikte ziyaret ederek Anayasa’nın gereğini yapıp o raporları imzalamasını istese, iyi olmaz mı?!”
Özel’in bu yazımıza üzüldüğünü öğrendiğimizi belirtip devam edelim.
Malûm; iktidar medyasının bir bölümü, Erdoğan-Özel görüşmesinden sonra “siyasette yumuşamanın” ötesinde, Ekrem İmamoğlu’na karşı Özel’in “elinin güçlendirilmesinden” söz etmeye başladı.
Abdülkadir Selvi açık açık bunu vurgularken, “Özel kendi tabanına, ‘Ben Erdoğan’la görüştüm, ama olumlu sonuçlar aldım.’ diyebilmeli” ifadelerinin ardından konuyu 28 Şubat hükümlülerine getirip şunları kaydetti:
“Bunun başında Çetin Doğan gibi yaşları hayli ilerlemiş olan 28 Şubat mahkûmu emekli generallerin affedilmesi konusu geliyor… Demokrasi bir rövanş alma rejimi değildir. Hepsinin çeşitli hastalıkları olan, 80 yaşındaki emekli generallerin cezaevinde ölmesi Türkiye’yi rahatlatmaz. Tam aksine kutuplaşmayı artırır. Ama affedilmeleri Türkiye’yi rahatlatır. 28 Şubat mahkûmlarıyla ilgili Adli Tıp raporları tamamlandı. Dosyaları 2023 yılı Mayıs ayından itibaren Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde hazır bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atacağı bir imza ile Türkiye’de yumuşama siyasetinin ilk adımı atılmış olacak.”
Erdoğan’ın, kısa bir süre içinde CHP’yi ziyaret edeceğini açıklamasından hareketle Selvi dün de şunları yazdı:
“Özgür Özel, Erdoğan’ı ziyaret ettiğinde bazı konuları gündeme getirmişti. Benim merak ettiğim nokta Erdoğan, CHP’ye gitmeden önce bu taleplerle ilgili adım atılacak mı? Yani eli dolu gidecek mi?”
GEZİ “RET” 28 ŞUBAT “KABUL” ADIMI
“Yargımız bağımsız ve tarafsız” denirken, iki siyasi liderin görüşmesinde öncelikli olarak ele alınan yargısal meselelerde “eli dolu” gitmek nasıl mümkün olacaktıysa?!
Özel’in gündeme getirdiği bu konulardan hareketle, Erdoğan’ın dün geceki 28 Şubat imzasından hemen önceki gelişmelere bakalım.
Özel, Gezi hükümlüleri için “yeniden yargılama” istemişti.
Salı günü Kavala için yapılan “yeniden yargılama” talebine bakacak olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin değiştirildiği bildirildi. Ancak yeni heyet hemen ertesi gün bu talebi reddetti.
Erdoğan-Özel görüşmesinde Kobani davası gündeme geldi mi, bilinmez; ama dün de bu davadan karar çıktı ve çok sayıda sanık ağır cezalara çarptırıldı.
İşte bunlardan sonra siyasette “yumuşama” veya “normalleşmenin” hâyâl olup olmadığı tartışmaları başlamış ve Kobani kararlarına tepkiler gelmişken Erdoğan, gece yarısı 28 Şubat hükümlülerinin cezalarını kaldırdı.
Anlaşılan o ki; Selvi’nin ifadesiyle Erdoğan, Özel’e bu kararla “eli dolu” gidecek!..
YA BİRİSİ DAHA ÖLSEYDİ?!
Emekli generallerin Adli Tıp raporlarının 1 yıldır Erdoğan’ın önünde beklediğinin altını çizip, “Af değil, Anayasal mecburiyet” dedik ya; sadede gelelim.
Resmi Gazete’de bugün yayınlanan karar da bu gerçeği ete kemiğe büründürdü. Şöyle ki;
Fevzi Türkeri’nin Adli Tıp raporu 7 Nisan 2023 tarihli… Adalet Bakanlığı da 12 Mayıs 2023’te Saray’a göndermiş…
Yıldırım Türker’in raporunun tarihi, 12 Nisan 2023… Adalet Bakanlığı 18 Mayıs’ta göndermiş…
Cevat Temel Özkaynak’ın raporunun tarihi, 10 Nisan 2023… Adalet Bakanlığı 31 Mayıs’ta göndermiş…
Erol Özkasnak’ın raporunun tarihi, 12 Nisan 2023… Adalet Bakanlığı 31 Mart’ta göndermiş…
Çetin Doğan’ın raporunun tarihi de 5 Nisan 2023 ve Adalet Bakanlığı 3 Mayıs’ta göndermiş…
Ama Anayasal mecburiyet olduğu halde Erdoğan bugüne kadar imzalamamış.
İki ihtimal var; ya Saray görevlileri bu dosyaları Erdoğan’a sunmadı -yani Özel’le görüşene kadar bunlardan haberi yoktu- ya da sunulduğu halde Erdoğan imzalamadı…
Sebep o veya bu; emekli generallerin 1 yıldır keyfi olarak hapiste tutulduğu ayan beyan ortada.
Ya geçen bu 1 yıllık süre içinde generallerden biri veya birkaçı daha hapiste can verseydi?!
Anayasa’nın çiğnenmesinden geçtik; bu tablo en azından “görevi kötüye kullanma” suretiyle insanların hayatlarıyla ve özgürlükleriyle oynamak değil midir?
Ve dahi acaba Özgür Özel’in ziyaret adımı olmasa, bu sayede de siyasette “normalleşme” ya da “yumuşama” süreci başlatılmasa, acaba dün geceki imza yine de atılır mıydı?
İNŞALLAH “TEŞEKKÜR” BEKLEMEZ
Mart 2014’te Anayasa Mahkemesi Ergenekon kumpasında “hak ihlali” kararı verip sanıklar tahliye olunca, dönemin Başbakanı Erdoğan, “Bize teşekkür etmediler” siteminde bulunmuş, dönemin İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal da şöyle tepki göstermişti:
“Her zamanki gibi bir itiraf var burada. Çünkü ‘Ben bu tahliyeleri yaptım; o yüzden bana teşekkür edilmeli.’ diyor. Yani ‘Yargı benim.’ diyor. Daha itirafa gerek var mı? Tabii yalnız bunun bir de öbür yüzü var, o zaman; sana eğer teşekkür etmeleri gerekiyorsa bu tahliyeler için, içeri girmeler bakımından da sana bunun yükünü yüklemeleri gerekir.”
Bu tepkilerden midir, bilinmez; birkaç ay sonra yine Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz kumpası davasında verdiği “hak ihlali” kararının ardından sanıklar tahliye olunca Erdoğan, bunun 2010 referandumunda getirdikleri bireysel başvuru sayesinde gerçekleştiğini anlatmış, ama bu defa, “Biz onlardan teşekkür bile beklemiyoruz. Sadece bu ülkede kimin demokrasi mücadelesi verdiğini bilsinler yeter.” demişti.
Diyeceğimiz; herhalde 28 Şubat hükümlülerinden de teşekkür beklemezler!..
Nihayet özgürlüklerine kavuşan komutanlarımıza ve ailelerine çok çok geçmiş olsun.