Duruşma kısa sürdü. Karar için beklenirken sağlık görevlileri Elif Akkuş’u hangi hastaneye götüreceklerinin planlamasını yapmaya başladı; çünkü tansiyonu 19’a yükselmişti. Ama bu ağır tabloya rağmen Elif Akkuş, yatarı bile olmayan “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek veya yaymak, şantaj ve iftira” suçlamalarıyla tutuklandı. Sağlık görevlileri yine de onu bir hastaneye götüreceklerini düşünüp bunun için beklerken, Elif Akkuş Sincan Cezaevi’ne gönderildi. Tüm bunlar sadece beş gün önce yaşandı. Vazgeçtim yetkililerden ve siyasilerden; basın meslek kuruluşlarından, insan hakları ya da sağlık örgütlerinden şu ana kadar tek kelime duydunuz mu?
Cuma günü bu ülkede bir hukuk katliamı daha yaşandı; ama, ne yazık ki, yine yaprak kıpırdamadı.
Tüm hikâyeyi yeni detaylarıyla, baştan sona bir kez daha anlatmam gerekiyor.
Elif Akkuş, 46 yaşında genç bir kadın. TRT’de 25 yıl savaş muhabirliği yaptı.
20 Nisan saat 04.00’te telefonuna gelen bir mesajla Teftiş Kurulu Başkanlığı’na çağırıldı, 3 ay açığa alındığı bildirildi.
Gerekçe, TRT Gerçekleri adlı bir hesaptan kurumla ilgili yapılan birtakım iddialara ilişkin bilgileri onun verdiği kanaatiydi!..
Sanki TRT’de olan bitenleri kimse duymuyor, görmüyor, bilmiyordu… Sanki bunlar Meclis’te hiç dillendirilmemiş, soru önergelerine konu yapılmamıştı.
İLK TEŞEBBÜS: SORUŞTURMAYA YER YOK
TRT, Elif Akkuş’u açığa almakla kalmadı, kendisi hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Bu suç duyurusunun akıbeti ne mi oldu? Savcılık, Elif Akkuş’u ifadeye bile çağırmadı ve soruşturmaya yer yok kararı verdi.
Elif Akkuş cephesine dönelim. O da açığa alma işlemi hakkında hukuki süreç başlatıp İdare Mahkemesi’ne dava açtı.
3 aylık açığa alma süreci bittiğinde ise durumunu öğrenmek ve işbaşı yapmak üzere TRT binasına gitti.
Kapıda gördüğü ise kovboy filmlerini çağrıştıran, “Wanted” tarzı, kocaman bir fotoğrafıydı ve altında büyük harflerle şu yazıyordu: “KURUMA GİRİŞİ YASAK!!!”
Israrları üzerine kapıdakiler telefonla yetkilileri arayıp Akkuş’un geldiğini ve içeri girmek istediğini söyledi. 2 saatlik uğraştan sonra, “Size bildirim yapılacakmış.” denilerek gitmesi istendi.
Aynı gün evine tebligat geldi. Açığa alma işlemi 2 ay daha uzatılmıştı.
Oysa Danıştay’ın kimi kararları, açığa alma işleminin uzatılmasında ilgili kişi hakkında soruşturma açılmış olmasını yeterli görse de yerleşik içtihatlara göre kovuşturma şartı gerekiyordu.
Elif Akkuş’un avukatları Hüseyin Ersöz ve Nazlı Çubuklu, bu işlem hakkında da İdare Mahkemesi’ne dava açtı.
TRT Teftiş Kurulu’nun Akkuş hakkında yürüttüğü idari soruşturma ise sürüyordu. Libya savaşı başta olmak üzere gittiği yurtdışı görevlerin harcamaları didik didik edilmeye başlandı. Hatta Libya’ya müfettişler gönderildi.
Ve bir gün Akkuş, avukatlarıyla birlikte savunmasını vermek üzere müfettişlerin karşısına çıktı. Tüm soruları tek tek cevaplandırdı. Dayanaksız suçlamalar yöneltilmesi üzerine bir noktada avukatlar ve müfettişler arasında tartışma çıktı. Avukatlar Başkan’ın ve müfettişlerin görevden alınmasını isteyip haklarında suç duyurusunda bulunacağını belirtince Teftiş Kurulu Başkanı, “İfadeyi sonlandırıyorum.” dedi. Sonrasında ortam yumuşayınca, kalan soruların Elif Akkuş’a yazılı olarak gönderileceği bildirildi.
Bu arada Akkuş hakkındaki açığa alma işlemi üçüncü kez uzatıldı.
HASTANEYE BASKI YAPILIR MI?
Akkuş ve avukatları soruları bekleyip son açığa alma işlemini de yargıya götürmeye hazırlanırken, olanlar oldu.
10 Ekim’den itibaren bu defa bir başka sosyal medya hesabından TRT ile ilgili birtakım iddialar paylaşılmaya başlandı.
İlginçtir; diğer konulardaki tüm paylaşımlar iktidar yanlısıyken, nedense bu paylaşımlarda TRT yönetimi hedef alınıyordu.
Sözkonusu paylaşımları paylaşmadığı halde Elif Akkuş yine “olağan şüpheli” sayıldı. TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ile diğer bazı müştekiler birkaç gün içinde hesabın sahibi, paylaşımları paylaşan bazı kişiler ve Akkuş hakkında suç duyurusunda bulundu.
Hemen soruşturma açıldı. Elif Akkuş hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve İstanbul’daki evine gidildi. Aynı gün Akkuş’un sosyal medya hesabı ele geçirilmeye çalışıldı.
Elif Akkuş o sırada Ankara’daydı. Emniyet’e gidip teslim oldu; ancak geçen yıl geçirdiği ameliyat sonrasında beynine stent takılan Akkuş, yüksek tansiyonla hastaneye kaldırıldı. İki gün doğru dürüst tedavi uygulanmayınca avukatlar, raporlarıyla birlikte Savcı’ya gidip Akkuş’un en azından ameliyatını yapan ve tedavisiyle ilgilenen Medicana’ya sevkini istedi.
SORULAR GÖZALTINDAYKEN GÖNDERILDI
Talep kabul edildi. Elif Akkuş buraya gittiğinde hemen yoğun bakıma yatırıldı.
Bir gün sonra normal odaya geçtiğinde doktorların itirazına rağmen Savcı, ifadesini almak üzere polis gönderdi. Elif Akkuş ifadesini zar zor verdi, çünkü tansiyon sorunu devam ediyordu.
Ve ne tesadüf, TRT’den beklenen sorular da Elif Akkuş gözaltındayken geldi.
Akkuş’un ifadesi alındıktan sonra ise ilginçlikler silsilesi başladı.
Savcı gözaltı kararını kaldırdı; ama hemen peşinden hastaneye bir yazı göndererek, “Taburcu olur olmaz bize gelmesini sağlayın.” talimatı verdi.
Perde gerisinde başka neler yaşandıysa; “Durumu kritik” diyen hastane yönetimi, gece boyunca ilaç yükleyerek tansiyonunu düşürdüğü Elif Akkuş’u ertesi gün apar topar taburcu etti.
Güya gözaltında değildi, ama taburcu işlemleri polis refakatinde yapıldı. Yine Akkuş, avukatı Nazlı Çubuklu’nun bürosuna polis izlemesinde gitti. Oradan Adliye’ye de polis takibinde gelindi.
İlaçlar Elif Akkuş’un midesini perişan etmişti. O yüzden Savcılık ifadesi sırasında iki kez tuvalete çıkmak zorunda kaldı.
Av. Hüseyin Ersöz, tüm bu yaşananları ifade tutanağına geçirip, “Gözaltı kararını kaldırmamış mıydınız?” diye sordu. Savcı, “Evet kaldırdık, ama aslında kaldırmadık.” karşılığını verdikten sonra Elif Akkuş’u tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Beraberinde yeniden gözaltı kararı aldı. Kararda, bir gün önce adli kontrol şartıyla bırakılan bir diğer şüphelinin adının da olduğu görüldü.
HAKİM DE TANSiYON HASTASIYMIŞ
Sulh Ceza Hakimliği’nde ifade vermek için beklerken Elif Akkuş yine rahatsızlandı. Avukatları 112’den ambulans istedi.
Gelen ekip tansiyonunu ölçtü; 17/10’du. İlaç verildi. Merkezle irtibata geçilip hastanın derhal müşahede altına alınması gerektiği bildirildi. Adliye görevlileri bunu hakime sormaları gerektiğini söyleyince hakime gidildi; ancak hakim, görüşme taleplerini reddetti.
Sırası gelince Elif Akkuş sedyede, doktor ve hemşireler eşliğinde duruşma salonuna alındı. Bir süre tansiyonunun düşmesi beklendi.
Hakim durumu sordu; sağlık görevlileri 16’ya düştüğünü belirtince, “Ben de tansiyon hastasıyım. Odamda dil altı ilacı var. Rahatsızlanırsa getirtiriz.” diyerek doktorlardan çıkmasını istedi ve Elif Akkuş’un ifadesini almaya başladı.
DOKTORLAR HASTANEYE GÖTÜRMEK İÇIN HAZIRLANIRKEN
Duruşma kısa sürdü. Karar için beklenirken sağlık görevlileri Elif Akkuş’u hangi hastaneye götüreceklerinin planlamasını yapmaya başladı; çünkü tansiyonu 19’a yükselmişti.
Ama bu ağır tabloya rağmen Elif Akkuş, yatarı bile olmayan “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek veya yaymak, şantaj ve iftira” suçlamalarıyla tutuklandı.
Sağlık görevlileri yine de onu bir hastaneye götüreceklerini düşünüp bunun için beklerken, Elif Akkuş Sincan Cezaevi’ne gönderildi.
Tüm bunlar sadece beş gün önce yaşandı.
Vazgeçtim yetkililerden ve siyasilerden; basın meslek kuruluşlarından, insan hakları ya da sağlık örgütlerinden şu ana kadar tek kelime duydunuz mu?
Beş gün sonra Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılını kutlayacağız.
TRT hariç. Nasıl bir kutlama yapacaklardıysa; Gazze’de yaşananlar gerekçesiyle bunları iptal ettiler!..
Saray adına yapılan hazırlıklarda da AKP dönemi çalışmalarının tanıtıldığı, Erdoğan’ın ve “Türkiye yüzyılı” sloganının ön plana çıkarıldığı görüldü.
Hanımlar, beyler!.. AKP’nin “Türkiye yüzyılı”nın fotoğrafı, artık hakkını aramanın bile suç sayılması, insanların sedyede dahi tutuklanabilmesi;
Milletçe gerçeğimiz de, adaletsizlikleri kanıksayıp ölüm sessizliğine bürünmemizdir!..