Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

ABD’ye Ne Verdik Ne Aldık?

featured

Peki diplomatik kaynaklarımızın yaptığı açıklamada bile ABD ile ilişkilerimizde en hayati konu olan PKK/YPG desteğine hiç değinilmemiş olmasına ne demeli? Herhalde umutlar artık tümüyle tükendi. Öyleyse hâlâ ABD-NATO goygoyculuğu yapmanın, F-16’ların peşinde koşmanın sebeb-i hikmeti ne? Oysa Blinken’ın ziyaretinden kısa bir süre önce Irak’ın kuzeyinde 12 şehit vermiştik. ABD de dalga geçer gibi, bu olaydan sonra PKK’lı teröristlere silah eğitimi verdiğine ilişkin görüntüleri paylaşmıştı. İşte o görüntülerdeki bir detay dün ortaya çıktı. O eğitimin verildiği yerde asılı haritada Hatay, Suriye’ye ait gösteriliyormuş.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta sonu İstanbul’daydı. Vahdettin Köşkü’nde hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem de Erdoğan’la görüştü.

Ancak sözkonusu görüşmelerin içeriğine ilişkin ne Cumhurbaşkanlığı ne de Dışişleri Bakanlığı’ndan detaylı bir açıklama yapıldı. Sadece diplomatik kaynaklar, Fidan-Blinken görüşmesinde “Gazze, F-16 alımı ve İsveç’in NATO üyelik sürecinin ele alındığı” bilgisini verdi.

Böyle olunca da iktidar medyası, Kasım’daki ziyaretinin aksine Blinken’ın bu ziyaretinden başarı-zafer (!) destanları çıkaramadı.

Bunlar Hayaller

Ama durumdan vazife çıkarıp, Fidan-Blinken görüşmesine dair “hayallerini” yazanlar oldu. Örneğin birisi, öyle olmadığı halde Blinken “garibimi” havaalanında sadece ABD Büyükelçisi’nin karşıladığını öne sürdükten sonra Hakan Fidan’ın Blinken’a şunları söylediğini hayal etti:

Size hoş geldiniz diyemiyorum çünkü dünya üzerinde ayak bastığınız hiçbir yere hoşluk getirmediniz. Gazze’de 10 dakikada bir çocuk ölürken, BM’nin ateşkes çağrısını tek başınıza engellediniz. İsrail’le birlikte Gazze’deki soykırımın mimarısınız. Askerlerimizi şehit eden terör örgütüne on bin TIR dolusu silah gönderen, Mehmetçiğin başına çuval geçirme gafletinde bulunan, Türkiye’deki tüm darbe ve kalkışmaları tezgahlayan, FETÖ’yü besleyip semirten, Yunanistan’da Türkiye’yi hedefleyen üsler kuran, NATO üyesi olmamıza rağmen parasını ödediğimiz savaş uçaklarını ve hava savunma sistemlerini vermeyen bir ülkenin dışişleri bakanı olarak buradasınız. Size ‘Ne yüzle geldiniz?’ diye sorma kabalığında bulunmayacağım. Bu, bize yakışmaz. Ancak bu görüşme burada bitmiştir. Şimdi köşkten ayrılıp, görüşme için ayırdığınız zamanda İstanbul’u gezmenizi tavsiye ediyorum. ‘Bu kadar güzel, bu kadar zengin, bu denli stratejik bir şehir nasıl olur da bizim hakimiyetimiz altında olmaz?’ diye bol bol hayıflanmanız için. Size mihmandarlık etmesi adına bir Türk dışişleri çalışanı görevlendirmek isterdim. Ama tıpkı karşılanmanızda olduğu gibi bu konuda da bir gönüllü çıkmadı. Şimdi… Güle güle…”

Bir başka yazar ise Blinken’ın önceki ziyaretinde Erdoğan tarafından kabul edilmediğini hatırlatıp, “Mesajı aldılar. Bu sefer makama da kabul edildi.” dedi.

Bunlar da Gerçekler

Acaba ABD yönetimi, Ankara’nın hangi mesajını almıştı da bu defa Erdoğan tarafından kabule mazhar olmuştu?

İktidarın “en kırmızı çizgisi” Gazze mi? Blinken’ın bölge turunu tamamladığı İsrail’de gördük; yine iktidar medyasının ifadesiyle, “terör devletine tam desteğini yineledi”

F-16 satışının halli mi? Ne Blinken’ın ne de ABD Büyükelçiliği’nin açıklama ve paylaşımlarında F-16’ların “F”si yer aldı…

Görüldü ki; onların öncelikli derdi, İsveç’in NATO üyeliğiymiş!..

Zaten Blinken açıkça, “Türkiye’de önümüzdeki haftalarda İsveç’in NATO’ya katılmasına yönelik son adımları konuştuk.” dedi.

Peki diplomatik kaynaklarımızın yaptığı açıklamada bile ABD ile ilişkilerimizde en hayati konu olan PKK/YPG desteğine hiç değinilmemiş olmasına ne demeli? Herhalde umutlar artık tümüyle tükendi. Öyleyse hâlâ ABD-NATO goygoyculuğu yapmanın, F-16’ların peşinde koşmanın sebeb-i hikmeti ne?

Oysa Blinken’ın ziyaretinden kısa bir süre önce Irak’ın kuzeyinde 12 şehit vermiştik. ABD de dalga geçer gibi, bu olaydan sonra PKK’lı teröristlere silah eğitimi verdiğine ilişkin görüntüleri paylaşmıştı. İşte o görüntülerdeki bir detay dün ortaya çıktı. O eğitimin verildiği yerde asılı haritada Hatay, Suriye’ye ait gösteriliyormuş.

Ziyaretlerle Bir İlgisi Var mı?

Özetle, Blinken’ın bu ziyaretlerinden dişe dokunur hiçbir sonuç çıkmamış gözüküyor. Acaba öyle mi? Pek de gündem olmayan iki detaya dikkat çekelim.

Hatırlarsınız, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz “casusluk ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla 2017’da gözaltına alındı, 2020’de tutuklandı ve 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

O süreçte Erdoğan da Topuz’un tutuklanmasının, Başkonsoloslukta “bir şeylerin döndüğünü” gösterdiğini söyleyip, “Bu ajanlar, Amerikan Başkonsolosluğu’na nasıl sızdı? Eğer bunlar sızmadıysa, bunları buraya kim soktu? Bunların üzerinde durulması lazım. Hiçbir devlet kendisini içeriden tehdit edecek bu ajanlara müsaade etmez.” dedi.

ABD ise aynen Rahip Brunson olayında olduğu gibi, Topuz’un da arkasında durup serbest bırakılmasını istedi. Türkiye’ye tepki olarak da göçmen olmayan vize başvurularını bir süreliğine askıya aldı.

Bugüne gelirsek; 3 yıl tutuklu kalan Topuz’un, Blinken’ın 5-6 Kasım’daki Ankara ziyaretinden 20 gün kadar sonra serbest bırakıldığı ortaya çıktı. Sözkonusu gelişmeyi duyuran ABD medyası şu ifadeleri kullandı:

Haber, Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin, Biden yönetiminden F-16 savaş uçakları istediği ve yabancı yatırımcıları cezbetmeye çalıştığı bir dönemde geldi.”

İddianın üzerinden 1.5 ay geçti. Topuz serbest bırakıldı mı bırakılmadı mı, bilmiyoruz; çünkü Ankara’nın herhangi bir açıklaması olmadı!..

İkinci detaya gelince; malûm, iktidarın ABD ile en önemli meselesi Halkbank davası.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Temsilciler Meclisi Denetim ve Mesuliyet Komitesi’nin Demokrat Partili ekibince eski Başkan Trump hakkında hazırlanan “Satılık Beyaz Saray: Prensler, Başbakanlar ve Liderler Nasıl Başkan Trump’a Rüşvet Verdi” başlıklı raporda Erdoğan ve Trump arasındaki bu davaya ilişkin temaslara da geniş şekilde yer verildi.

İşte Blinken’ın hafta sonundaki ziyaretinin ardından bu konuda da minik bir gelişme yaşandı. Halkbank ana davası değil, ama ABD’de bir grup müşteki tarafından banka aleyhine açılmış olan üç tazminat davasından birisinin düştüğü açıklandı.

Metin Topuz ve Halkbank olaylarının Blinken’ın gelişiyle herhangi bir ilgisi var mı yoksa tümüyle tesadüf mü, bilemeyiz; ama Trump’ın aksine Biden Yönetiminin, kimi hukuki meseleleri “kör gözüm parmağına”  yöntemiyle halletmediği anlaşılıyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!