Dün TRT’den Anadolu Ajansı’na, Sabah’tan Yeni Şafak’a hemen hemen tüm iktidar medyasında bir haber yayımlandı. Başlıklar da neredeyse aynıydı: “ABD’li generalden Biden’a: PKK/YPG’ye desteği kes”.
Haberin içeriğine gelince; Hudson Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Michael Doran’ın sosyal medya üzerinden yaptığı yayına katılan ABD’nin eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı Ben Hodges, “Türkiye’yle ilişkiler konusunda Biden’a tavsiyelerine” ilişkin bir soru üzerine Biden’ın işe, YPG/PKK’ya verdiği desteği bırakmakla başlaması ve “gelecek 3 ay içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Ankara’da ziyaret etmesi gerektiğini” söylemişti.
Sözkonusu haberde Hodges’ın, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin Biden’ın bir Karadeniz stratejisi geliştirmesinden söz ettiği de aktarılıyordu.
Kelimenin tam anlamıyla, “Bayram değil, seyran değil” diye sorgulanacak bir durum. Ne verirsen ver, imkânsız, ama varsayalım mümkün; Biden, Türkiye’den ne alma karşılığında PKK/YPG’yi desteklemekten vazgeçecek ve Erdoğan’la görüşmek için Ankara’ya gelecek? Ne bunları soran var ne de Hodges’ın o sözlerinin önüne, arkasına bakan.
Çünkü, yeter ki algı olsun!..
Hodges’ın kim olduğundan evvel 1 Şubat’taki o açıklamaları neden yaptığına ve öncesinde nerede olduğuna bakalım.
30 Ocak’ta üst düzey bir ABD heyeti Ukrayna’ya gitti. Atlantik Konseyi Avrasya Merkezi Kıdemli Direktörü ve ABD’nin eski Ukrayna Büyükelçisi John Herbest başkanlığındaki heyet; yine üç eski Ukrayna Büyükelçisi ile eski Rusya Büyükelçisi ve NATO Genel Sekreter Yardımcısı Alexander Vershbow, eski Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı General Philip Breedlove, Atlantik Konseyi yöneticilerinden oluşuyordu. Bu heyette, eski Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’nın yanısıra Avrupa Politika Analizi Merkezi ile Pershing Stratejik Araştırmalar Başkanlığını yapan Ben Hodges da vardı.
Atlantik Konseyi’nin, Yalta Avrupa Stratejisi ve Victor Pinchuk Vakfı’yla birlikte düzenlediği program kapsamında Kiev’e giden heyet, Cumhurbaşkanı Zelenski başta olmak üzere çok sayıda üst düzey Ukraynalı politikacı ve hükümet yetkilisi ile görüştü.
Yapılan görüşme ve toplantıların sebebi de tabii ki, “Ukrayna’yı nasıl destekleyebilir ve Kremlin saldırganlığını nasıl caydırabiliriz” idi.
Bir cümleyle Atlantik Konseyi’ni hatırlatalım; ABD’nin politikalarında çok etkili olmasının yanı sıra 2009’daki “Kürt açılımının” yol haritasını hazırladığı için ülkemizde epey tartışılmıştı.
İşte Ben Hodges, o Ukrayna ziyaretinin hemen ardından Hudson Enstitüsü Uzmanı Michael Doran’ın yayınına katıldı. Programın başından sonuna konuşulan konu -haliyle- ABD’nin, Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak için alabileceği önlemlere ilişkindi.
Karadeniz’e Gelmek İçin Türkiye’den İzin
Medyamızın aktardıkları da işte bu kapsamda yapılan değerlendirmelerin küçük bir bölümüydü.
Oysa Hodges, başka şeyler de söyledi.
Örneğin, ABD gemilerinin Boğazlar’dan geçip Karadeniz’e gitmek için Türkiye’den izin alıp almadığını yakında öğreneceklerini vurguladı.
“Ukrayna bir ada değil, Karadeniz’de. Tüm Karadeniz bölgesi için bir stratejinin olmayışı, Karadeniz’in anahtarını elinde tutan Türkiye ile ilişkilerimizin iyi olmayışının nedenlerinden biri. Ve eğer Türkiye onları sürüncemede bırakmayacağımıza dair bize daha çok güvenseydi, Montrö’yü uygulamak konusunda daha sıkı davranırlardı, Ruslara problem yaratmak konusunda da…” dedi.
“Erdoğan Rejimi Berbat Ama”
Michael Doran’ın, “Biraz önce Türkiye’nin stratejik önemini ve Türkiye’nin Rusya’ya karşı denge unsuru olabileceğini açıkladınız. Ama ABD ve Türkiye’nin ilişkilerinin şu anki durumunun, tüm bu potansiyeli gerçekleştirmemize izin vermediğini öne sürdünüz. Bunu bizim için biraz açabilir misiniz?” şeklindeki sorusu üzerine şunları anlattı:
“Türkiye her zaman kendisine, özellikle ABD tarafından değer verilmediğini hissedegelmiş durumda. Dünyayı, Savunma Bakanlığı’nda [komutanlıklara] nasıl böldüğümüzü düşünürsek; Merkez Komutanlığı, Avrupa Komutanlığı, Güney Komutanlığı ve Pasifik Komutanlığı… Kendi amaçlarımız ve stratejik planlama için Avrupa Komutanlığı ve Merkez Komutanlığı’nın arasında çizdiğimiz sınıra bakınca, bu Türkiye ve Suriye arasındaki sınır. Yani, sınırı bir yere çizmek gerek ve o şekilde çizmek hiçbir zaman kolay olmayacak, ama gerçek şu ki, [sınırlar] bizim bazı şeyleri düşünmemize ve yapmamıza neden oluyor. Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Irak ve Afganistan’dan dolayı son 20 yılın muharip güçleri arasında başı çekti. Yani, istediklerini genellikle alırlardı. Bu yüzden bence korkunç bir hata olan bir şey yaptık, o da IŞİD’le savaşması için YPG’yi silahlandırmaktı. Kısa bir süre için mantıklıydı, ama teknik bir çıkar uğruna stratejik bir müttefikle ciddi bir probleme neden oldu. IŞİD, Birleşik Devletler için varoluşsal bir tehdit değil, ama Rusya öyle. Ve bu bence bir problem. Rusya’nın yaptığı bazı korkunç tercihleri için özür diliyor veya onları savunuyor değilim. Erdoğan rejimi medya çeşitli başka şeylerde berbat, ama stratejik olarak, haritayı ve stratejik çıkarları düşünürsün, kimin Başkan veya Başbakan olduğunu değil. Eğer Karadeniz’i haritanın ortasına koyarsanız, Türkiye’ye bambaşka bir şekilde bakmaya başlarsınız. İran’a karşı bir tampon ve İslami aşırıcılığa karşı bir tampon, Çin’le rekabet etmemize yardım ediyor, Avrupa ve Avrasya arasındaki Doğu-Batı ekonomik koridoru tam olarak Karadeniz’den geçmeli. Rusya veya İran’dan geçmeyen yalnızca o. Türkiye tabii burada anahtar, ama Rusya’ya karşı tarihlerinde 1’e 11 durumdalar ve bu da akıllarında. Ve Rus turizmine ve ticaretine o kadar bağımlılar ki, Rusya’ya Boğazlar veya Karadeniz’deki başka şeylerde daha çok kafa tutmaları durumunda şu an bizim onlara yardım edeceğimize güvenmiyorlar.”
Açıklamalarının devamında Montrö Antlaşması’nın ABD ve Rusya açısından önemine değindi, Türkiye’nin bu anlaşma kapsamında Rusya’nın Akdeniz’e inen denizaltılarının Karadeniz’e dönmesine izin veremeyebileceğini de vurguladı.
İşte tüm bunlardan sonra konu, ABD’nin PKK/YPG’yi desteklemesine ve Hodges’ın, Biden’a tavsiyelerine gelince şu diyalog yaşandı:
Doran: Şimdi, siz Başkan Biden’a danışmanlık yapıyor olsaydınız ve “Bu korkunç bir kriz. Ama bunun sonucunda görmek istediğimiz şeylerden biri, daha gelişmiş ABD-Türkiye ilişkisi” demek isteseydiniz, Ona [Biden] bu ilişkiyi geliştirmek için hangi adımları tavsiye ederdiniz? Sanırım YPG’ye desteği kesmek bunlardan biri.
Hodges: Evet. Türkiye için böylesine rahatsız edici olan şeylerin neler olduğunu bulmak veya tanımak. Erdoğan destekçisi olmayanlar bile ki, bu ülkenin yarısı kadar, YPG desteğinden çok rahatsızlar.
Doran: Size bu YPG konusunda yüzde yüz katılıyorum. Dinleyicilerin anlaması için; YPG, PKK’dır. General Hodges, istemiyorsanız bu dediğimi onaylamak zorunda değilsiniz, ama benim görüşüm bu. Tabii her Türk’ün de görüşü bu. Sizin de bahsettiğiniz gibi, sadece Başkan Erdoğan’ı destekleyenlerin değil, tüm Türk’lerin. Türkiye’nin doğu yarısını koparmak ve bir Kürt devletine dönüştürmek isteyen PKK. ABD, müttefiki olduğunu söylerken, Türkiye’nin bir numaralı güvenlik tehdidi olan PKK’ya ordu eğitimi veriyor, onları donatıyor, aşırı derecede güçlendiriyor. Bu politikanın ne kadar öngörüsüz olduğunu anlatamam. Ama, bunun yanında, neler yapılmasını önerirdiniz?
Hodges: Yarın Başkan’ın bir mikrofonun önüne çıkıp, “Bakın, Ukrayna bir ada değil, ABD için stratejik olarak önemli bir bölgenin bir parçası. Önemli, çünkü orada anlaşmamız, [NATO] gereği korumamız gereken 3 NATO müttefikimiz var. Ekonomik bir potansiyeli var. İran’a ve İslâmi aşırıcılığa karşı bir tampon ve Rusya’nın yaptıklarını sınırlamamıza yardımcı oluyor. Karadeniz Rusya’nın tüm habis aktiviteleri için bir fırlatma rampası. Sadece Karadeniz’de değil, Suriye ve Afrika için de. Yani, biz bunun için bir strateji geliştireceğiz. Henüz [o strateji] yok ama en iyi insanlarım bunun üstüne çalışıyor.”, yapması gereken üçüncü şey de “Başkan Erdoğan’ı Ankara’da ve önümüzdeki 3 ay içinde ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.” demesi…
Hasılı ABD’li eski Generalin, PKK/YPG’ye desteğin kesilmesi ve Biden’ın Ankara’yı ziyareti meselesinin durup dururken gündeme gelmediği, resmen Karadeniz’e karşılık bu önerilerde bulunduğu ortada.
“Hulusi Akar Müthiş Bir Adam”
Son olarak Ben Hodges’ın Türkiye’ye bakışını hatırlatalım.
2014-2017 arasında ABD Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı olan, öncesinde ise İzmir’de NATO Komutanlığı yapan Hodges, S-400 krizi konusunda özetle şunları söyledi:
“Bu iş bitti denilen bir noktada değiliz… Karşılıklı açıklamaları, yürütülen pazarlıkların bir parçası olarak değerlendiriyorum. İzmir’de NATO komutanı olarak görev yaptığım dönemde de Türkiye’nin Çin sistemini alacağı kesindi, herkes bundan çok emindi, ancak Türkiye geri adım attı… Samimiyetle şunu ifade edeyim; Bu konu çözümlenecek. Türkiye, hem coğrafi konumu hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadın ve erkek mensuplarının yüksek niteliği nedeniyle hem ABD hem NATO için asli bir müttefik. Aynı şekilde ABD ve Batı da Türkiye için asli öneme sahip. Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar, müthiş bir adam. Kendisini yıllardır tanırım. O NATO’dan anlar, önemini bilir. Bu konuda eninde sonunda doğru zemine ulaşacağımıza güvenim tam… Günün sonunda Türkiye ekonomik geleceğinin Batı’ya bağlı olduğunun, Türk ekonomi modelinin Batı ekonomi modeli olduğunun bilincinde… Sonunda aklı selim galip gelecektir.”
15 Temmuz darbe teşebbüsüyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türk halkına ve Türk ordusuna duyduğum saygıdan ötürü spekülasyon yapmak istemem. İlk olarak şunu ifade edeyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan demokratik yollardan seçilmiştir. Ben ya da bizler, asla herhangi bir ülkedeki ordunun demokratik seçimlerle göreve gelmiş iktidarının devrilmesi düşüncesini desteklemeyiz. ABD’nin bu konudaki görüşü çok net. İkinci olarak da, herkesin adil bir yargılama hakkına sahip olması ve Türk Ordusu’nun yeniden Batı ile irtibatı olan, NATO deneyimi olan kadroları oluşturabilmesini ümit ediyorum… Akar liderliğinde, Türk Ordusu’nda bunun yeniden sağlanabileceğine inancım tam.”
Bir başka açıklaması ise şu oldu:
“S-400 alımı Türkiye’nin kurumsal kararı değil, Erdoğan’ın kişisel siyasi tercihi. Erdoğan’dan sonrasını düşünerek hareket etmeliyiz. Türk-ABD ilişkilerinin 1.0 versiyonu muhtemelen bu yaz ölecek. Türk-ABD ilişkilerinin 2.0 versiyonunu ve Erdoğan’dan sonraki hayatı düşünmeye başlamamız gerekiyor. Erdoğan yönetimde kalmaya devam etmesi, büyük bir zorluk ve ciddi bir risk. Ama umuyorum ki, iki taraf da yeni bir jeostratejik çerçeveden hareket eder. Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamayız.”
Ez cümle; Atlantik Konseyi mutfağında Karadeniz ve Montrö’yle ilgili planların hazırlandığı ortadayken, Ankara PKK/YPG’ye desteğin kesilmesi ve Biden’ın Erdoğan’ı ziyaret “havuçlarını” yer mi, bekleyip göreceğiz.
Tam bu günlerde ABD Anayasa Mahkemesi’nin, Halk Bankası’nın temyiz başvuru tarihini 15 Mart’tan 13 Mayıs’a kadar uzattığını da kaydedelim.