Mehmet Özkendirci
Mehmet Özkendirci

Moral Subayı

featured

Yeni pijama takımı ve deri terliklerimle bunaltan bir sıcaklıktaki odamda,  cama kurşun gibi çarpan yağmur ve gök gürültüleriyle çok yorgun olduğum halde gözüme hiç uyku girmiyordu. Bir sigara yakıp pencereden dışarıyı seyrederken müthiş bir şimşek karşımdaki dağları gündüz gibi aydınlattı. Bu dağların ardında Suriye toprakları vardı . Bu kıyamet sahnesinde onlarca Mehmet elleri silahlarında gözleri bu tepelere bakarak yeni nöbetçi arkadaşları gelene kadar kaçakları önlemeye çalışıyorlar. Sabah öğrendim ki sınırdan geçmeye çalışan birisi sırtında bir çuval kaçak çayla vurulup öldürülmüş…Sabah sıfır bir moralle göreve başladım.

………………………………………..

Halıcıoğlu’nda bulunan Levazım Asteğmen okulu sınavlarını başarıyla vermiş her yaş ve meslekteki biz öğrenciler için heyecanla beklediğimiz kura günü gelmişti. Çoğumuzun aileleri uzak yakın demeden gelmişlerdi. Ben zaten İstanbul ‘da okuduğum için askere uğurlarken olduğu   gibi o gün de gelenim yoktu. Kuralar çekilmeye başlayınca kimimiz sevinç çığlıkları atıyor, kimimizde (Ben böyle kuranın taa içinee) diyerek salonu terk edip sigara üstüne sigara yakıyorduk. Ben Antep’i çektiğim için sigara içenlerden değildim ki devre arkadaşım keyfimi bozdu.

-Kırşehir’li sen nesine seviniyorsun oğlum bu kuranın…Orada tam ne yazıyor okumadın mı?

-122. Seyyar Jandarma Alayı…Gaziantep

-Tamam işte…Askerliğin sınır boylarında çadırlarda geçecek…

Daha önceki çalıştığım kurumdan daha kötü olamaz diye kendime moral vererek Kırşehir’e ailemin yanına gittim. İzin günümün bitmesini beklemeden Antep otobüsüne bindim Muavin( Abi ineceğin yer burası)  diyerek beni yol kenarına bıraktı. Yolun karşısı Jandarma tuğayı ve biraz ilerisinde görev yerim Jandarma alayı vardı. Kısa bir süre sonu gerçek görev yerimin Martavan Taburu olduğunu öğrenince gerçekten çadırlı günlerin beni beklediğini sandım. Kilis İslâhiye yol üzerinde olduğunu öğrenince Kilis’ e kalkmakta olan minibüse zor yetiştim. Şoför babacan tavırlı birisiydi.

-Kaptan bu Martaval neresi.

-Martavan diyecektin öyle değil mi?

Minibüstekilerin gülmelerine aldırmadan utangaç bir halde konuştum.

-Tabi Martavan kaptan bey…Yorgunluktan dilim sürçtü. Yirmi saattir yoldayım.-Oraya yani Martavan’a hangi otobüs veya dolmuş gider.

-Merak etme komutan ben seni o dolmuş yerine bırakırım. Ama sen gitmeden Kilis’te iyice bir alışveriş yap.

-Niye orada yok mu?

Minibüstekiler bu sefer koro halinde gülünce vaziyetin vahametini anladım. Orada kullanabileceğim ne varsa büyükçe bir torbaya sıkıştırarak İslahiye dolmuşuna bindim. Yol boyunca beni Martavan’da indir kaptan, buralara ilk kez geliyorum aman geçmeyelim diye kaç kez özür dileyip rica ettiğim halde hiç cevap vermeyen kaptan ilk kez konuştu.

-Burası.

Ben bir ilçe, hiç olmazsa bir köy beklerken ilerde sadece bir askeri birlik vardı. Elimdekileri bir kenara bırakıp yeni komutanımın odasına girdim. Sertçe bir topuk selamı verip tekmilimi bir nefeste okudum .Komutan beni tepeden tırnağa birkaç kez süzdükten sonra yorgun bir sesle konuştu.

-Sen niye geldin ki. Burada hem levazım asteğmeni var. Zaten bütün işleri de çavuş yapıyor.

-Komutanım alaydan buraya gönderdiler.

-Hııııımmm… O zaman sen moral subayı ol .

Bu sözlerle alay edildiğimi sanıp hazrol duruşumu bozarken komutan ciddi ciddi konuştu.

-Burada bozuk bir film makinesi var. Antep’e gidip tamir ettir ,bir kaçta askere moral olacak film getir.

Bu sefer ilkinden daha sert topuk selamı verip dengemi bozacakken, komutan elindeki kağıda bakarak konuştu.

-Bende Kırşehir’in eniştesiyim. Neşet ustanın bir numaralı hayranıyım. Gidebilirsin.

Uzunca bir (Emredersiniz Komutanım) çekip ful bir moralle göreve başladım…. Ertesi sabah bir jip ve şoförle Antep’e gittik. Film makinesini tamirciye verip süper asker filmlerinden(!) ikisini kiraladım.  Öğleyin şoförümle birlikte kendimize nefis bir yemek ziyafeti çektik. Antep baklavasız olmaz deyip üzeri Maraş dondurmalı baklavalarını gömdük. Akşama doğru Martavan‘a geldik. Sabah karakollardaki erlerin yarısını en yakın bölüğe götürdük. Erler kendilerini bekleyen bu sürprizi duyunca ziyadesiyle mutlu olmuşlar ki kepler havada uçuştu. Çıkışta bölükte bazı ihtiyaçlarını giderip karakollarına bırakırken haftaya tekrar geleceğimi söyleyince hep bir ağızdan tempo tuttular.

-En büyük komutan bizim komutan! En büyük komutan bizim komutan.

Ertesi sabah filme götüremediklerimi de götürünce yeni mesleğime (!) bayağı ısınmıştım…Ben memnun erler daha memnundular. Fakat bu mutlu günler fazla sürmedi. İki ay sonra yeni karakol yapımı için haftada birkaç gün görevli gelen asteğmen kendini sivilde sanıp (Harcırah isteyince) alay komutanı onu Martavan’a postalayıp benim Gaziantep’e gelmemi istemiş. Karakoldaki erlere durumu anlatıp bir daha gelemeyeceğimi söyleyince yüzlerindeki sevinç hüzne büründü. Hepsiyle öpüşerek ayrıldık. Sanki kırk yıllık bir dostu kaybetmenin hüznü vardı hepimizde. Akşama doğru gitmeye hazırlanıp yola çıkarken onlarca asker arkamdan ‘En büyük komutan bizim komutan’ diye bağırarak yanıma gelip minibüsüm gelene kadar beni havaya fırlattılar. Evet içimde hep( ukde) kalan askere uğurlanma törenim ailem ve arkadaşlarım tarafından memleketimde bile olmamıştı.  İki ay önce ilk kez gördüğüm bu gençler bana çok az kişiye kısmet olacak bir (Askerden uğurlama töreni) yapmışlardı. Meğer gittiğim karakollardan gün boyu telsizle mesajlar gelmiş beni anlatan. Taş olsa ağlardı, ben nasıl ağlamazdım.

Alaya dönene kadar birlikte çektirdiğimiz fotoğraflar hiç elimden düşmedi…

Alaya döndükten iki gün sonra yeni mezun bir astsubay Martavan Taburuna görevlendirildi…  Karakolun ilk saatlerinde bir er tarafından vurulup hayatını kaybetmesi tüm alayda şok etkisi yaptı. Nedeni belli olmayan bu olayın faili on, on beş kilometre sonra cansız bulundu. Cenazeleri ayrı ayrı araçlarla getirildi. Genç astsubay için tugaydaki komutanlarında katıldığı bir tören düzenlenip ailesine teslim edildi. Aynı anlarda yolun karşısında elleri yüzünde bir baba sanki taş kesilmiş gibi duruyordu. Son kez vuran ve vurulan aynı karedeki bir film sahnesi gibi gözümün önünden geçti. Daha doğrusu hiç geçmedi. Yıllar geçti bu görüntü bana sınır boylarında yaşanan nice kötü anların bir fotoğrafıydı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Avatar
    10 Haziran 2024, 17:44

    Kalemineze yüreginize sağlık. Çok güzel insan okumuyor yaşıyor sanki.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!