-Selim Bey kapı yıkılırcasına çalınıyor duymuyor musun?
-Duyuyorum Hanım. Kim bu densizler alacaklı gibi. Kimseye de borcumuz yok çok şükür.
Selim Bey uzandığı divandan doğrulup belini tuta tuta kapıyı açtı. Kapı önünde bir tanesi yirmili yaşlarda diğeri kırk yaşlarında kişi vardı. Adam Selim Beyin sinirden kızarmış yüzünü görünce ceketinin düğmelerini ilikledikten sonra hafiften gülümseyerek nazik bir dille kendini tanıtıp hemen konuya girdi.
-Bey amca biz buraya hayırlı bir iş için geldik.
Selim Bey adamın yanındaki saçları tepeden topuzlu, sallama küpeli, daracık kısa pantolonu altında mart günü çorapsız spor ayakkabı giyen genci topuğundan topuzuna kadar süzdük ten sonra adama dönerek öfkeyle konuştu.
-Yanlış kapı. Bizde verilecek kız yok !
Genç olan bu davetsiz misafir son anda suratlarına kapanmakta olan kapıya ayağını uzatarak kapanmasını önledi.
-Bey Amca yanlış anlattık galiba biz buraya kızınıza değil evinize talibiz.
-Tövbe yarabbi. Beyler buranın satılık olduğunu kim söyledi. Yanlış kapı.
İçerden konuşmaları duyan Zeliha Hanım Selim Beyin imdadına yetişti.
-Ne oluyor burada
-Hanım bu beyler bizim kıza, daha doğrusu bizim eve taliplermiş.
Adam konuyu baştan alıp Zeliha Hanım’a da anlattı. Zeliha Hanım adamları baştan savmak için veremeyeceklerini tahmin ettikleri bir rakam söyledi.
-On milyon lira. Vergi algı işlerine karışmayız.
Adam yanındaki gencin başını onaylamasını görünce biraz duraklayıp istenen parayı kabul ettiğini söyledi. Zeliha Hanım iki katlı babadan kalma yarım asrı geçkin yığma eve verilen paraya biraz olsun pazarlık edilmemesine şaşırmıştı.
-Beyler biz şaka yapıyorsunuz diye o fiyatı söyledim. Burası havada en az yirmi beş milyon eder. Karşıdaki Muhlis Beyin evine bile yirmi beş milyon verdiler. Muhlis Bey kabul etmedi. Bizim ev onun yanında hilafsız köşk sayılır.
Selim Bey eşinin çok yükseklerden uçup yeni müşterilerini kaçırmamak için birkaç boğazının temizlemek bahanesiyle öksürüp söze girdi.
-Yirmi milyon peşin…
Zeliha Hanım, Selim Beyin böğrüne sert bir dirsek darbesi vurup nefesini kesti.
-Sen ticaretten ne anlarsın Selim! Bu ev annemin değil mi? Son sözü ben söylerim. Hem bu evin Maliye Bakanı ben değil miyim?
-Sadece Maliye olsa iyi… İçişleri, Dışişleri hatta tek yetkili Cumhurbaşkanı bile sensin.
Pazarlığın son bölümü salonda devam etti. Elli bin lira kaparo verilerek yirmi iki milyon lirada anlaşıldı. Tapu ve tüm giderler evin yeni sahibine ait olacaktı…Yarın sabah tapu dairesinde buluşmak üzere anlaştılar. Selim Bey kaparo parasından iki ikiyüzlülüğü aceleyle cebine indirip dışarı çıktı. Mutluluktan ayakları birbirine dolaşmakla kalmıyor adeta uçuyordu.
-Selamün aleyküm beyler. Hasan oğlum koş buradakilere benden kahve, içecek ne istiyorlarsa söyle. Kendini de unutma.
Yirmi yıllık müşterisi Selim Beyin bu bonkörlüğü berber Salih’i çok şaşırtmıştı. Takılmadan edemedi.
-Hayrola Selim Bey milli piyangodan para mı çıktı yoksa gömü mü buldun .Sen en son kızı evlendirirken çay söylemiştin.
Selim Bey berberinin bu takılmasına aldırış etmeden biraz önce yaşadıklarını bir çırpıda anlatıverdi. Orada bulunanlar kahvelerini yudumlarken konuşmaya başladılar.
-Valla sizin sokağa piyango vurdu galiba. Öğretmen Bahattin’in evine de talip çıkmış. Satıp Datça’ya taşınacakmış emekliliğini beklemeden.
-Ben de hanımdan duydum, Baki Beyin evi de satışa çıkar çıkmaz kapışılmış. Hem de bayağı iyi paraya.
-Yahu duyduğuma göre burası caddeye paralel gittiği için şehrin cafeler sokağı olacakmış .Malum caddeler ateş pahası. Zaten daha önce de lüks mağaza, cafe ve restoranlarla donatılmıştı…Sıra bu arka sokağa gelmiş belli ki.
Haberi duyan kızı ve damadı mesai çıkışlarını beklemeden geldiler .Yemek sonrası gündüz yaşananlar gözden geçirilip yeni servetlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği üzerine yorumlar yapmaya başladılar.
-Bana sorarsanız ben galericilik yapalım derim. Lüks arabalar daha galeriye gelmeden aylar önce tükeniyor. Normal arabalar zor gidiyor. Lambordiniler, Ferrariler, Masarattiler arasına birkaç garnitür niyetine Mercedesler, BMWler, Audiler koyduk mu parayı bir yılda ikiye katlarız.
-Damat bu saatten sonra riske girmeye niyetimiz yok. Yarısına dolar yarısına altın alırız. Akarı kokarı batarı yok. İkisi de füze gibi fırlıyor maşallah.
O zamana kadar konuşulanları sessizce dinleyen Zeliha Hanım yerinden doğrulup kelimelerin üzerine basa basa konuştu.
-Damat dediğin olmaz, kayınbabanın dediği doğru ama önce bir şartım var. Bu ev rahmetli annem Fatma Hanım’dan kaldı. Onun adını yaşatacak bir vakıf kurmak istiyorum. Tabi bir de içimde yıllardır yatan teşebbüs gücümü hayata geçirmek istiyorum. Rahmetli annem ve ben çok güzel köfteler yapardık…Hele parmak köfteleri insana parmağını yedirirdi. Şöyle kendimi yormadan hobi babında bir köfteci dükkânı açmak isterim. Annemin adı hep yaşasın
Selim Bey kızı ve damadı Zeliha Hanım’ın isteği karşısında kendilerini tutamayıp kahkahalarla gülmeye başladılar. Kızı kendini toparlayan ilk kişi olmuştu.
– Senin harika köftelerin bunu hak ediyor. Ama bir sorun var.
-Neymiş ?
-İsim olarak Fatma ismi pek tutmaz. Şöyle çok değişik, akılda kalıcı , Avrupai bir isim olmalı. Devir ne yaptığın değil nasıl pazarladığın önemli.
– Ben annemin ismi konmadan kabul etmem.
– Tamam bana iki gün izin ver. Öyle bir isim bulacağım ki daha ilk günden sosyal medyada bile patlayacak. Müşteriler kapıda sıraya girecek. Ben pazarlama okudum bilirim bu işlerden.
Ertesi gün Noter ve tapu işini hallettikten sonra bir bankada paranın yarısını dolara yarısını altın hesabına yatırdılar .Bu devirde Türk lirası tutmak güneşte kar olmak gibiydi, her dakika değer kaybedebilirdi. Sonra kentin en gösterişli hep önünden geçtikleri restoranına girip menüde ne varsa masayı donattılar. Kızı Betül vakit kaybetmeden annesinin iş yeri için mekân aramaya başladı. Sonunda gençlerinde uğrak mekanlarından bir sokakta uygun bir yer buldu. İki yıllık kirası peşin verilince kirada oldukça indirim yapıldı. Mekânın dekorasyon işleri yapılırken kızı çok orijinal bir isim bulmuş ama annesine söylememişti. Beklenen gün nihayet geldi. Sokak boydan boya bayrak ve mekânın ismiyle donatılmıştı. Servis için birbirinden güzel genç kızlar işe alınırken kentin valisi, belediye başkanları ve tanınmış simalarına özel davetiyeler gönderilip açılış kordelası kesilmesi beklenirken Zeliha Hanım ilk kez mekanının ismini gördü. FATMAZEL KÖFTE’S… Kısa bir baş dönmesi geçiren Zeliha Hanımın koluna giren kızı durumu açıkladı.
-Anneciğim bu sokakta bak hiç Türkçe tabela var mı ? Yanımızdaki berber dükkanını adı HAİR ARTİST HOME, diğerlerinin isimleri GARDEN CAFE, CHOCOLABS COMPANY, VİA PLUVİA, FELD CAFE, DİNAMEAT…hiç yerli tabela gördün mü ? Göremezsin çünkü burada Türkçe isim bulmak piyangodan amorti çıkması kadar zor. Yarın hemen isim patenti alıp sosyal medyada paylaşınca gör buranın halini…Yakında şube açmak için teklifler gelecek görürsün.
Kızının bulduğu çağa uygun(!) dahiyane ismi sayesinde, söylediklerinin hepsi birer birer gerçekleşti. Yurt içi ve Almanya’da şubeler açıldı.