Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Vatandaş olarak hep kucaktayız

featured

Gülmekten kasıklarım ağrıdı. Recep Efendi, “Elimizdeki imkanlarla, vatandaşlarımızı hep kucakladık” deyince makaralar boşaldı… Niye, biliyorum çünkü… vatandaş olarak hep kucaktayız…

Eşeğin yüksüz yürümesi, sahibine zarar, masrafa ziyandır… Bu bir atasözü değil, gariban vatandaş sözü, yani benim sözüm. Ne demek istediğimi düşünün, gerekirse günümüze uyarlayın. Netice olarak, beyinlerinizde fırtınalar oluşturun ki işleyen demir gibi parıldasın… Hepinize merhabalar, can dostlar…

Bu “DEM“lenme işi kabak tadı verdi. Aday çıkarsa da çıkarmasa da muhalefetin yanında gösteriliyor. Hem de kimler tarafından, Habur rezaletlerini oluşturanlar tarafından… Hala, ayrı gibi görünse de birlikte aynı ufka yürüme durumları hissediyorum. Bu kadar pervasız yaklaşımlara, esasında sabah akşam hatırlatılması gerekirken, hala bir tek çözüm süreci (!!!) görseli ekranlara gelmiyor… Aynı durum, Kripto zamanında da olmuştu. Recep Efendi, montaj görselleri her konuşmasında oynatırken,  karşı atak olmamıştı. İnsanın aklına geliyor. Yoksa, bu seçimlerinde mi, figüranıyız, diye… Ey muhalefet. Ben sizin yerinizde olsam, Cumhur İttifakına sorarım… “PKK yandaşlığından, nasıl kurtuluruz?” diye… Söylediklerinizi aynen uygulayacağız deyiverin, ne olacağına bakalım… Bence gene de çare yok

Recep Efendi’nin hangi mitingiydi unuttum, herhalde Afyon’du, seyirciler arasında bir genç cansiperane, bozkurt işareti yapıyordu… Evladım, bozkurt işaretini her el yapabilir ama her vücûda yakışmaz. Yakışmasının tek şartı, kurdun tabiatı gibi, özgür bir beyine sahip olunmasıdır… Senin, bırak özgür beyninin olmasını, beynin var mı, yok mu şüphesi içindeyim… O gittiğin mitingde konuşanı, bilmem ne kadar tanıyorsun… Bu zat.,  savunduğu her şeyden çark etti. EYT’den Sisi’ye, Fetoş’tan çözüm sürecine kadar, geri gelmediği tek şey yok denilebilir. Bir şey hariç… Andımızdan geri dönmüyor. Halâ yasak. Türklükten öcü gibi korkuyor. Esasında, Gürcüler bizi sever ama, bu nasıl böyle çıktı anlayamadım… Genç kardeşim ve kardeşlerim. Sizler, işte buna, bozkurt yapıyorsunuz. Bozkurt ve köpek, şeklen birbirine çok benzer. Biri tasmayla bütünleşmiş, diğeri özgürdür. Tasmayı bırak, yanına yanaşamazsın… Anladın mı, evlat?

Gelelim, Türkiye’nin sağlık problemine… Hallettik dedikleri, günler üzerinden yıllar geçti ama her gün daha kötüye gider oldu. Hastanelerden muayene sırası alma, Milli Piyangoda büyük ikramiyeyi kazanmaya eş duruma geldi. Hadi sıra aldınız, on dakikalık süre içinde, derdinize derman bulma şansınız yok. Hele hele tahlil, tomografi, ultrason vs işiniz olacaksa, hiç teşebbüs bile etmeyin, sıranızın geldiğini asri mezarlıkta tebliğ ederler… Zaten, büyük umutlar ve vaatlerle açılan, Şehir hastaneleri de tek tek satılıyor. Son duyduğum doğruysa, beş tanesi, Danimarka’lılara satıldı. Gelelim işin gerçek yüzüne… Bu durumda, özel hastanelere yöneleceksiniz. Evet, doğru, çok pahalı… O zaman, tamamlayıcı sağlık sigortası yaptıracaksınız… Çıktı mı yandaşa sınırsız bir kazanç kapısı daha. Bilmem dikkat edeniniz var mı? Eskiden emekliler, eczaneden reçetesini alır giderdi. Şimdi gidemiyor. Maaştan kesilenden farklı, katılım payı adı altında bir ücret mutlaka talep ediliyor. Bunun biraz ilerisi tam ücret alınmasıdır, bekleyin. Bu sene emekliler yılı, sene sonuna kadar mutlaka yetiştirirler…

Bu SMA hastaları işinde, burnuma kötü kokular geliyor… İstanbul’un her merkezi metrobüs, Marmaray durağında, hemen hemen her meydanında, para kutuları konmuş, ses düzenleri sürekli anonslar yapıyor. Bunların ciddi maliyetleri olduğunu düşünüyorum. Açlık sınırı altındaki ailelerin karşılayacağını, organize edebileceğini zannetmiyorum. İnşallah, mafya devreye girmemiştir. Ayrıyeten, devletin hiçbirine mahal vermeden, masrafları karşılaması gerekir. Hiçbir can, belli bir paradan daha değersiz değildir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığını ve de ilk Başkanı Rıfat Börekçi’nin makamında oturan Şerbaş’ı bilirsiniz…Defalarca Kuran-ı Kerim’in yakıldığı, Recep Efendi’nin NATO ya girmesine rıza gösterdiği, İsveç’i de bilirsiniz… İşte bu ikili bir araya geldi. Düzenlenen geziye eş dost bir çok kişi katıldı. Paraların ceplerinden çıktığını zanneden var mıdır bilemiyorum. Yiyin efendiler yiyin. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin…

Bu baca dostu, Kurum inanın bütün köşe yazarlarına yeter, başka hiçbir konuya gerek yok… Adam(!!!) yüz bin konutu altı yıldır yapıp dağıtamamış, mağdurlar peşini bırakmıyor, utanmadan altıyüz elli bin konut yapacağız diyor. Sorarım size… Dört sene önce ödeyeceğim diye aldığım yüzbin lirayı ödemeden altıyüzelli bin lira daha istersem, ne dersiniz… Bana bir kuruş,  veren çıkar mı…Durum bundan ibaret…

Final: Gülmekten kasıklarım ağrıdı. Recep Efendi, “Elimizdeki imkanlarla, vatandaşlarımızı hep kucakladık” deyince makaralar boşaldı… Niye, biliyorum çünkü… vatandaş olarak hep kucaktayız… Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!