Herkesi sevgi ve saygıyla selâmlıyorum. Merhabalar Efendim… Yazılı olmayan, Kalbi sözleşmemiz gereği her hafta sonu birlikteyiz. Memleketin uçsuz bucaksız gündeminden, Sizlere yarayacakları eleyip, huzurlarınıza taşıma şansımız oluyor… Suni ve lüzumsuz olanlarla da “Ek baskı” olarak ilgileniyoruz ve de aktarıyoruz… İşte o günlerden birisi bugün.
Çocukluğumda, Siyasilerin olmayacak vaatleri konusunda örnek vermek gerektiğinde “Kayseri’ye, Deniz getireceğiz” gibi cümleler kurulurdu. Ben o ve onun gibilerden özür diliyorum… Ne kadar masumlarmış. Şimdikiler her gün kendilerini aşıyorlar… Sınır tanımaz safsatalara yenileri ekleniyor. Zavallı halkım da sevinçlere gark oluyor… Gelinen noktaya tabii ki birdenbire gelinmedi… Olay, her zamanki gibi yerli ve milli yalanıyla, Yolcu uçağı yapımıyla başladı…
2002 yılında ilk adım atılıyor. Hedef yerli ve Milli (!!!) yolcu uçağı üretmek… Çalışmalar son hızla (!!!) devam ediyor… En sonunda mutlu günlerin başlangıcına geliniyor… Bir kısmınıza, orijinalini yolladığım, Kanal 7’deki haber bülteninde müjde veriliyor… Son aşamaya gelindiği ve 2019 da ilk uçağın havalanacağı söyleniyor… Zamanın Başbakanı Ahmet Devitoğlu bu konuda detayları sıralıyor… Uçak sadece yolcu değil, bombardıman, nakliye, VIP, Ambulans olarak ta kullanılacak deniyor… Bu kadar da değil tabi. 500 adet üretildikten sonrakiler, dış satıma yönlendirilecek… O haberi dinleyenler bu arada çayını tazelesin, dinlemeyenler kıpraşmasın devam ediyorum…32 kişilik TRJ 328 ile 70 kişilik TRJ 628 envantere girdikten sonra uçak bilet fiyatlarının hissedilir seviye de düşeceği söyleniyor… Ayrıyeten, sanki yüzlerce test uçuşu yapılmış gibi çok zor alanlara ve zor şartlarda inebilecekleri bildiriliyor… Yani at babam at… Bir ara Ecevit’ in “Sanskritçe bilirim” dediği gibi. Test edecek ikinci kişi yok ki… Mesela bende, ” Benin’ ce ” biliyorum… Yazacak kadar olasa da Pigmece’yi de anlıyorum… Şu an da Toga diline merak sardım. Kurslarına da kaydoldum… Klasik laftır, yalandan kim ölmüş diye… Bu milletin yalancıyı baş tacı etme özelliği de epeydir mevcut…
Uçağı yaptık. 2019’dan beri biniyoruz. Doğal olarak sıra geldi uzay aracına…
Bu uzay işi biraz teferruatlı. Evvela hedef neresi… Güneş sisteminin en uzak noktası Pluton’a gitme becerimiz olmasına rağmen, hiyerarşiyi bozmadan, ilk önce Ay’a gitmek lâzım… Yoksa bu gavurlar gene kıskanma krizine girip başımız epey iş açabilirler… Tamamen yerli ve Milli üreteceğimiz aracın motorunu, yakıtını, optik sistemlerini, elektronik düzeneklerini vermeyebilir, ambargo koyabilirler… Gerçi esas önemli kısmı olan kaportasının resmini çekip OSTİM’deki ustalara versek, iki gün içinde Apollo’nun aynısını yaparlar… Gördüğünüz gibi aşağı yukarı her şey tamam ama ayrıntıları da unutmamak lazım. Ne demişler, şeytan ayrıntıda gizlidir diye. Evet tahmin ettiğiniz gibi isim ne olacak? Astronot, Kozmonot vs. diyerek, tepeden tırnağa milli olan bir sistemi tehlikeye atamayız… Onunda yerli olması gerekir… İlk teklif, beklediğimiz gibi, Ca-Ce’den geldi. Hepiniz Çaka Bey’in denizcilikle alakası olduğunu bilirsiniz ama çoğunuz Caca Beyin uzayla alakasını bilmez… Biraz da ismini de çağrıştırdığı için, Hazret Caca Bey diyelim demiş. Olabilir ama acele etmeyelim… Yakın komşularımız, Gürcü ve Arapların bu konudaki yaklaşımlarını ve dil geleneklerini de incelemeliyiz. Bulacağımız bir şey, yönetim kadememiz de çok büyük memnuniyetlere sebep olabilir… Benim teklifim belli, ufak bir farkla aklımda ki isim hazır… CaCeBey… Uzaya gidecek ilk Türk’ün de o olmasın da fayda var… Belli mi olur, Atalar ne demiş, gidip gelmemek te var… Hatta iki ortak el ele, bütün dünyayı çatlatırcasına gidebilir. Dönüşte samanyoluna uğramaların da bana göre hiçbir mahsur yok…
Hep ciddi konular olmaz, biraz da gülelim. Temel’le İdris konuşuyorlar. Temel denince akla Karadeniz insanı gelir. Sürmeneli olabilir, Ardeşenli olabilir, Güneysulu olabilir, Oflu olabilir fark etmez. Temel tektir. İşte bu temel demiş ki, “İdrus haçan Pen güneşe gideceğum..”. İdrus de “olur mu, çok sıcaktur, yanarsun” demiş. Temel de cevap hazır, “Akşam serunluğunda cideceğum” der. Birisi bana “Aya gideceğim” dese “neyle yaya mı?” derim… Henüz; motorunu Almanya’dan, bataryasını Çin’ den, bilmem neyini İngiliz’den aldığımız, yerli ve milli otomobili senelerdir ortaya çıkaramadık, o hiç yoktan iki yılda Ay aracı yapacağız ve gideceğiz. Hadi hayırlısı… Bari motoru 1600 cc.’nin altında olsa da çok vergi vermesek.
Uzay aracı, otomobil yapmak gibi değildir. Bunun için çok büyük paralara ve teknolojik birikimlere ihtiyaç vardır. Fırlatma rampasının yapımı bile onlarca yıl alacak bir zamana ihtiyaç duyar. Hadi para işini hallettik diyelim. Bir IBAN, öyle 10 liralık falan da değil, en az bin liralık olanından, inanın halkımız eksiksiz katılır da Avrupa’nın ve dünyanın ambargo uyguladığı dönemde, teknoloji transferini nasıl sağlayacağız? Almanya motoru vermediğinden henüz Altay Tankını yürütemiyoruz… Dikkatimi çeken bir şey de bütün bu işlerin kilit tarihi 2023. Yahu bu 2023’te ne var? Bileniniz varsa bana da yazsın lütfen. Doğalgaz buluyoruz, evlerde yakma tarihi 2023… Ha şimdi hatırladım. O tarihte seçim var… O zaman istediklerini diyebilirler hiçbirisini kale almamıza gerek yok… Aynı 3600 ek gösterge gibi. Ne demişlerdi seçimden sonra ilk işimiz olacak diye… Ne oldu. Koca bir hiç… Üç kuruşu veremeyenler, trilyon dolarlık sistemlerin mi altından kalkabilecekler. Hiç sanmıyorum.
Kapatmadan önce, gerçek bir Ay hikayesiyle bitireyim… Şu bizim Neil‘i tanırsınız… Aya ilk ayak bastığın da bir basketbol sahası, kenarda oturan birisi ve basket oynayan başka birisiyle karşılaşır… Seslenir “Kimsiniz?” diye. Cevap gelir, “Sen kimsin?”, “Ben Dünya’dan Neil” der… Cevap gecikmez, “Ben de Ay’dan Siyavuş” der. Peki, “O oynayan kim?” Dediğinde, “Efe Aydan” cevabını alır…
Beyler boş laf dinlemenin alemi yok. Ay’lak ay’lak da dolaşmayın… Bir yazıda murdar oldu, Ay’dan geldi, Uy’a gitti. Herkes işine gücüne baksın… Allah Allah…
Hepiniz Yaradan’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…