Mağdurların arkasına sığındığı, medet umduğu sistem, sopa haline getirildi… Bir madde, tek madde “Halkı, kin ve nefrete…” işte bu ucu açık madde ile, sokakta hiçbir şeyden haberi olmayan simitçiyi bile içeri atabilirsiniz… Sığınmacılar evlerine dönsün, zenginlerin vergi borcu niye siliniyor vs. gibi söylemler bile art niyetli kimselerce, bahsi geçen maddenin kapsamına alınabilir… Prof Dr. Ümit Özdağ’ın tutuklanmasını da bu çerçevede değerlendirin… Mevcut sistem, susturmak istediği kimselere, suç isnat ederek vakit kaybetmek istemiyor.
Bir ülke kurtarıcısına düşman oluyorsa, işgalcilerin işbirlikçileri iş başında demektir. Bir ülkede öz değerler ayaklar altına alınmış, başka kavimlerin özlemi oluşmuşsa, yıkılma üflemeye kalmış demektir… Bu durumda bütün vebal, beyinsiz Türkmen ve “Ama, abi, bunlar Müslüman“cıların sırtındadır… Geç uyanmanın faydası yoktur. Uçak havalandıktan sonra, alana yetişmek beyhudedir… Hepinize merhabalar olsun… Türkiye birden büyüktür…
Ülkemiz, hukuk rezaletlerinin, Dünya merkezi haline geldi. Maalesef, iktidar gibi düşünmeyen herkes, tehlike altında. Adalete inanç, adaletten mağdur olma noktasına geldi. Ucu açık suçlamalar, gözaltı, tutuklama ve ters kelepçelere, yataklık etmekte… Bıçağı, karpuz kesmek, yemek yapmak için de kullanabilirsiniz, adam öldürmek için de. Adalette aynı durumda… Mağdurların arkasına sığındığı, medet umduğu sistem, sopa haline getirildi… Bir madde, tek madde “Halkı, kin ve nefrete…” işte bu ucu açık madde ile, sokakta hiçbir şeyden haberi olmayan simitçiyi bile içeri atabilirsiniz… Sığınmacılar evlerine dönsün, zenginlerin vergi borcu niye siliniyor vs. gibi söylemler bile art niyetli kimselerce, bahsi geçen maddenin kapsamına alınabilir… Prof Dr. Ümit Özdağ’ın tutuklanmasını da bu çerçevede değerlendirin… Mevcut sistem, susturmak istediği kimselere, suç isnat ederek vakit kaybetmek istemiyor. Cumhurbaşkanına hakaret de, tekelleşme de, yolda yürürken birine omuz attı de, yeter ki bir şey de ve gözaltına al… Yolda getirilirken, 10-15 sene öncesi paylaşımlarını incele, mutlaka da bir şeyler bul… İşte sistem böyle çalışıyor. Ayşe Hanım, dizi sektöründe tekelleşmekten göz altına alınıyor, yolda “Gezi Parkı Olayları” suçlaması sahibi oluyor… Herhangi bir kimsenin, ben bile, İstanbul kart takibim yapılarak, o tarihlerde, Taksim’den geçtiğim gerekçesiyle, Gezi Parkı olaylarının gizli lideri ve de organizatörü olmakla suçlanabilirim… Sonrası, at içeri… Aylar sonra, tam salıverilecekken, gizli tanık ve devam… Herhalde şifreleri anladınız. Benim düşüncem bu… Bunun, Banker Bilo tarafından bile anlaşılacak hali, sakın yağmur yağacak demeyin, muhatabınıza “Kaz” demekle suçlanırsınız…
Geçtiğimiz yıl “Emekliler yılı” ilan edilmişti. Gariplerimin (Sanki ben değilim) ne hale geldiklerini hep birlikte gördük. Neyse yıl bitti de birazcık nefes alabildik… Bu yıl, Aile Yılı... Dakika bir, gol bir. Onlarca Aile kül oldu… Bana kalırsa Yılı hemen geri çekin, “Politikacılar Yılı” olarak değiştirin. Bir zamanlar Ferda Güley, isminde bir Ulaştırma Bakan’ımız vardı. Göreve gelir gelmez, biri Van’da iki uçağımız düştü… O zamanlar, Tercüman Gazete’sinde yazan, Rauf Tamer, şöyle demişti… “A, benim Ferda Güleyim, Ayağının uğurunu seveyim…” Ben de yılı Aile Yılı ilan edenlerin, alayının ayaklarının uğurunu seveyim…
Küçük Kripto (KK) çok tehlikeli bir kulvara girdi. Demokrasinin kutsalı üzerinden, el bombasının pimini çekti. Azami katılım, tercihin tabana yayılması, kimsenin reddedemeyeceği bir durum olmasına karşılık bazı zamanlar ters tepebilir… Baklava çok güzel olmasına karşılık, şeker hastalarının mahvına sebebiyet verebilir… Acemi toy delikanlı, tecrübeli kurt politikacının, bir daha ağına düştü… Yapılan operasyonlara göğüs geremeyerek, sadece “Kırmızı kart“tan medet umanlar, RT tarafından türlü sıkıştırmalarla aday açıklamaya mecbur bırakıldı… Bu şu demektir. Ortada iki aday var. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş… Bunlar arasında yarış tapılacak. 1.600.000 partili ve de Mart Ayına kadar üye olanlar oy kullanacak. Bunun mahsurlarını sonraki yazılarda yazabilirim. Şu an konuyu fazla dağıtmadan realiteye dönmek zorundayım. İmamoğlu, CB adayı olduğu taktirde, CHP’lilerin büyük çoğunluğunun oyunu alır ama yetmez… Bunun için neler yapılmalı? Bu işin ucu Deniz Baykal’ın, çarşaflı kadınlara parti rozeti takmasına kadar gider… Yani, muhafazakâr + milliyetçi + merkez sağ zihniyetli oylara da ihtiyaç vardır… Durumu fazla karmaşıklaştırmadan, daha önceleri de yaptığım teklifi tekrar gündeme taşıyorum… Yukarda yazılanları da altyapı olarak değerlendirin… Bu seçim Aday Mansur Bey olur… CHP + İYİ Parti + Zafer Partisi oylarını aldığı gibi, MHP ve AKP’den de hatırı sayılır kaymalar olur… Ekrem Bey, daha sonraki seçime iki dönem düşünülerek hazırlanır. İsterse İBB ye isterse CB Yardımcılığına yönlendirilir… İşin özetin özeti bu. Teferrüatlara daha sonraki yazılarında değinirim… Peki bu işin organizatörü kim olmalı. Maalesef Küçük Kripto… Onun, bölünmelere gidebilecek yoldan tez olarak dönüp, bu yolu tercih etmesinin en yegâne faydası CHP’nin parçalanmamasıdır…
Her neyse biz finali yapalım, haftayı sonlandıralım da yazı havada kalmasın… Allah, hepinizin yanında olur inşallah. Hoşça kalınız…