Yazının ana fikri, Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde karmaşık ve tehlikeli bir dönemden geçtiği, bu durumun bir satranç oyununa benzetildiği ve ülkenin bölünme projeleriyle karşı karşıya olduğu endişesidir. Yazar, özellikle “Türk-Kürt-Arap” vurgularına dikkat çekerek, bu söylemlerin altında gizlenen ihanet projelerinin olduğunu öne sürmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin mevcut yönetim anlayışının (günü kurtarmak, “Sabah ola hayrola”) bu tehlikeleri görmezden geldiği ve uzun vadeli planlamadan yoksun olduğu eleştirisini dile getirmektedir. Meclis’teki siyasi partilerin bu süreçte nasıl konumlandığına dair tespitler de bulunmaktadır, özellikle muhalefetin durumu ve iktidarın “herkesi suç ortağı yapma” amacı vurgulanmaktadır. Son olarak, Türkiye’deki demografik değişimlere ve ekonomik sıkıntılara da değinilerek, Türk halkının bu projeler karşısında uyanık olması gerektiği mesajı verilmektedir.
Satranç, çok faydalı bir oyundur. Satrancı iyi bilen, biteviye değil, farklı şekillerde gelecek hamleleri de tahmin edebilir. At, “L” şeklinde, Fil “Çapraz“, Kale yan ve dik hareket eder. Yani tedbir almak isteyen, her türlü hamleye göre hesabını yapmaz ise, bir de bakar ki, Şah- mat… Siyaset de adeta bir satranç oyunudur. Üç hamle beş hamle ötesini göremez iseniz, Mat olursunuz. Ön hamle ilerisini gören, dokuz hamle ilerisini göreni yener ama 11-12 hamle öteyi görene mahkûmdur... Gelelim Türkiye Satranç Tahtasına. Günü kurtarmak yeterli. “Sabah ola hayrola” en önemli düsturumuz. Tabi bu durumda, şimdikinden iyi bir durum düşünmek mümkün değil… Hepinize merhabalar olsun. Türkiye, birden büyüktür…
Son zamanlarda yoğunlaşan Türk-Kürt-Arap vurgulamalarına dikkatlerinizi çekmek isterim. Çok barışçıl ve insani gibi görünen bu durumu biraz inceleyelim mı? ABD, PKK-YPG gibi tasmalılarına kesin talimat verdi. RT’yi kurtarana kadar benim dediklerimin dışına çıkmayacaksınız, diye… Sonra “Nerde kalmıştık yaparız, bekleyin” deniyor… Terörsüz Türkiye, masalıyla, gardı düşürülmüş Türkiye‘nin başına gelebileceklere bakalım mı? Türkiye’nin şimdilik üç ana parçaya bölünmesi planlanıyor… ABD’den sızdırılan, esasında sızdırılmayan, o imaj verilen haritalarda Kürt Bölge’si, gayet açık şekilde gösteriliyor… Gel gör ki, Suriye’de oluşan yeni durumda, Oradaki Kürtlere vaat edilen toprakların verilmesi için bölgedeki Araplara ne yapılacağı idi. Bu işin çözüm görevi de BOP Eş Başkanına verildi… İşte Yurdumuzdaki 10 milyon Suriyelinin hikayesi burada başlıyor… Kürtlere peşkeş çekilen bölge belli, Araplar için de bir alan oluşturulacak, muhtemelen yüzyıllık rüyaları olan Hatay merkezli bir yer olur kanaatindeyim… Gerisi de bize… Yani, ufak tefek değişikliklerle, Sevr… Kürt avukatların, Lozan’ı iptal için, niye dava açtıklarını şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur umarım… İstanbul’un fethinden, Malazgirt’e kadar uzanan tarih katliamının, başarısını, Türk’ten alıp, anonim hale getirmenin gerekçesi bu. Türk-Kürt-Arap imajı beyinlere iyice sokularak, onlar üzerinden, planlanan ihanet projeleri örtbas edilecek… Bu arada haddini aşan Tenekehan’a da iki kelâm etmek lazım. “Ulan sen kimsin, ABD’nin tasmasını taşıyorsun diye adam mı oldunuz? Atatürk’ün Partisini nasıl tehdit edersin?” CHP, ihanet komisyonuna katılmaz ise İmamoğlu’nun rehinliği devam edermiş… Hasssstaneye.
Pek dikkate alınmayan, gece yarısı kararnameleriyle yönetilen, sistemin, mağduru TBMM, birdenbire kıymete bindi... İş bu çatı altında, bütün partilerin katılımıyla çözülebilir mantığı öne sürüldü. Muhalefetin verdiği olumlu önergeleri bile bakmadan reddeden, Aynı kanun maddesini muhalefet verince reddeden ama kendi verdiğinde geçiren AKP – MHP ikilisi birdenbire tam katılımlı sisteme yöneldi… Niye… Herkesi suç ortağı yapmak istiyorlar. Bu işe külliyen karşı olan Zafer Partisi, mecliste yok. Ama tek karşı olan İYİ Parti içerde. CHP, hümanist yaklaşımlarının mağduru olarak mecburen katılıyor. Umarım, açık ve sinsi bütün ihanet hesaplarına itiraz şerhi koyar ve de kamuoyunu bilgilendirir… Bugün “Ak” dediğine, yarın “Kara” diyenler bilin ki birilerinin borazanıdır. Başkalarının fikirlerini onlar adına pazarlayanlardır… Bu milletin değişmez milli menfaatlerine sonuna, ölümüne kadar, bağlı siyasi unsurlara ihtiyacı var…
Bütün bu olanların bir tek sebebi var. Birilerinin alyans kalınlığı çok fazla artmış. Yüzlerce km.’ye ulaşmış. Başka birisi de bunu biliyor. El koymakla da tehdit ediyor. Sade açıklarım dese umurumuzda değil de iş çok karışık…
Esasında konu o kadar geniş ve önemli ki, yüzlerce yazı yazılsa, gene de yaramıza merhem olmaz. Biliyorsunuz ki, bizde bir yazıda birçok konuyu değerlendirmeden, çekip gitmeyiz… O halde, epey zamandır aklımızda olanla finali yapalım…
Konumuzun baş aktörü gene RT nasıl her şeyin tek yetkilisiyse, tenkitlerin muhatabı olması da gayet doğal. Bir şeyi çok isteyen, sürekli tekrarlayan, o bölgede mutlaka bir problem yaşıyor demektir. Herkesten en az üç çocuk isteyen samimi olsa, o çocuklara bakacak parayı da esirgemez. Asgari ücretin, değil üç çocuk geçindirecek olması, esasında, çocuklu olmayan evli bir çifti bile yaşatacak gücü maalesef yoktur. Hal böyle iken, üç çocuk, istemek abesle iştigaldir… Yerli aileler, çocuksuzluk gerçeğiyle baş başa bırakılırken, Arap sığınmacılar %5-6 üreme hızıyla, yukarda belirttiğimiz olayı gerçekleştirme arifesindeler… İktidarın bu yaptığına, Anadolu’da kedi benzetmesi yapılır. Hem bağırıyor , hem ….. denir… Özet olarak, Türk’leri Anadolu’da azınlık haline getirecek bütün projeler, sanki tam tersi savunuluyor gibi pazarlanıyor… Federasyon, konfederasyon gibi menzillere hızla ulaşacak bütün araçlar teyakkuzdadır… Ey beyinsiz Türkmen, iş işten geçtikten sonra, titremenin hiç bir faydası olmaz… Bir an evvel titre ve kendine dön. Tanrı Türk’ü korusun…
Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…
