Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Trafik Kurallarına Uymak Kim, Biz Kimiz…

featured

Kendi kendimle çok mücadele ettim, sonunda yazmaya karar verdim. Tıpkı ilk seçimdeki şablonu uygulamaya niyet ettik… Yani, toplumumuzun zafiyeti olan, düzeltmeye de hiç niyeti olmadığı konuları satırlarımıza taşıyacağız… Belki, bir iki kişiye de olsa faydamız dokunacak olsa ne ala… Hepinize merhabalar olsun can dostlar…

TRT’den dostum, Yurtbaş Mustafa kardeşim haklı olarak, gene yazıma, peynirsiz ekmek diyebilir ama, benim de kendime göre bir etik anlayışım var…Esasında, siyasetin bizi kendisiyle uğraştırmaması gerekiyor… O, başımıza işler çıkarmadan kendi kendine,  iç otokontrolleriyle çalışsa da bizde toplum meselesiyle meşgul olsak diyeceğim ama gel gör ki vaziyet böyle değil… Yazacağımızı yazdık, son günde siyaset yapmadan, vatandaşı haline ve vicdani duygularıyla baş başa bırakalım…

Trafik ışıkları ve altyapısı, inanın ülkemiz için çok lüzumsuz bir masraf. Daha doğrusu katma değeriyle düşünülürse, altından kalkılacak bir olay değil… Bunu daha anlaşılır hale getirmek için, başımdan geçen bir olayı anlatmam gerekiyor… Kocatepe semtinde kırmızı yandı durdum…Arkama da bir taksi geldi. Biraz sonra korna çaldı, herhalde müstakbel müşteriye çalıyor dedim. Daha sonra, uzun uzun çalınca kafamı camdan çıkardım “Hayırdır” dedim…”Abi yürüsene” deyince ışığı işaret ettim… “Abi sen yürü, polis yok” dedi ve Allah’tan iş daha uzamadan yeşil yandı ve geçtik…Bu yüzden her ışık monte edilirken, acil olarak da bir trafik polisi işe alınmalı, tek başına bir işe yaramıyor… Bilo’nun anlayacağı gibi diyecek olursak, kuru fasulye, yanında pilav veya baş soğan olmadan hava cıva… Bununla ilgili, Münih‘te yaşadığımı da anlatmam gerekiyor… Gece şehir dışından dönüyoruz. Kırmızı yanan bir kavşağa geldik, araç durdu. Sağda ve solda tek bir araç dahi yok. Nihat “Niye duruyorsun yürü, seni burada ne durduruyor?” dediğinde, İranlı Azerbaycan Türkü olan şoför “Kanunlar” dedi… Biz Millet olarak, beynelmilel sistemleri kendimize göre revize etmişizdir. Dünyada, itfaiye, cankurtaran vs gibi araçların geçiş üstünlüğü ve ışık ihlâl hakları varken, geliştirdiğimiz, yerli ve milli sistemde, en basitinden, cankurtaranların geçiş hakları yoktur. Bunu zaman zaman haber bültenlerinde görebilirsiniz… Milli sıralamamız biraz farklıdır… Jeep, Mercedes, BMV gibi araçlara her daim yol vermeniz gerekir… Dolmuş ve taksiler boş ise, sağ şeridi; dolu ise sol şeridi mutlaka boş bırakmanız gerekir… Son zamanlarda, hafriyat kamyonlarında geçiş üstünlüğü hakkını, alınlarının teriyle hak etmişlerdir. Bu gibi olaylara karşı çok dikkatli olmanız gerekir… İtfaiye, cankurtaran, polis gibi araçlara ise, mecburi olmasa da, nezaketen yol vermeniz tavsiye olunur…Kameraman TRT yıllarımda,bir Alman TV Ekibiyle (Pardon Alaman, Türkçe’yı de katlettik bu arada)  birlikte çalışmamız gerekti. Durumu bildiğim için, akşam ayrılırken “Sakın yeşil yandı diye hemen yola inmeyin, arabaların durmasını bekleyin” dedim. Adamlar, aptal aptal suratıma bakarak, “Kırmızıda araçlar durmaz mı?” dediler. Ayıp olmasın diye “Bazıları durmayabilir” deyince, iyice aptallaştılar “Araba kırmızı yanınca, nasıl durmaz?” diye hayret ifadesi sergilediler… Bildiğim için, oralarda böyle bir şeyin olma ihtimali bile yoktur. Yani ben, süt siyahtır deseydim, ancak kadar şaşırabilirlerdi.

Bahsetmek istediğim ikinci konu da otobüse binme adabıyla alakalı… Duraklarda bekleyenler arasında, gelen otobüsün kapısına adeta saldırma durumu var. Oturma yeri kapma diye düşünecek olsak bile durum farklı… Geçtiğimiz gün, bizim evin tam arkasından geçen ve durağı olan 173 numaralı otobüse binmek için Ulus’ta bekliyordum. Burası kalkış için ilk durak, yani araç boş olarak geliyor… Toplam üç kişi idik. Tam önümde durdu, adımımı atacakken, arkamdaki adeta sırtıma çıktı ve benden önce bindi… “Ulan bomboş otobüs, üç kişiyiz, en son binsen ne olur” diye epey söylendim ama boş, huylu huyundan asla vazgeçmez… Her şeye karşı aşırı açlık ve saldırma iç güdüsünün ortadan kalkması için en az iki nesil lazım… Aşağıda dakikalarca bekleyen, sırtına çıkan, kartını hazırlamaz. Cihazın önüne geldiğinde, orasını burasını karıştırmaya başlar. Herkes onun aranmasını bekler vs neler neler kısa keseceğim…

Hiç adetim değildir. Tasvip etmediğim kişiler gibi, yazılarımı vefat ilanı konumuna getirmem. Gel gör ki ufak bir haber ve peşinden talebim olacak… Yazdığım gazetenin, henüz 29 yaşındaki pırıl pırıl bir elamanı, Aynı zamanda Zafer Partisi Basın Müşaviri ve son Milletvekili Seçiminde Nevşehir adayımız Ceren Gürkan, elim bir trafik kazası neticesinde, ATA’sının kendisine armağan ettiği günde,    onun yanına gitti… Bütün okurlarımdan, Fatiha veyahut bir Yasin’i esirgememelerini istiyorum… Allah hepinizden razı olsun

Cümlemiz, Yaradan’ ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!