Ülkemizde, artık Tarikatlar ve onların lideri konumundaki Şeyhleri (!!!) patron oldular. Holdingleri oldu. Ekonomiye yön verebilecek noktalara geldiler… “Bir lokma, bir hırka” düsturundaki “Bir” sözcüğü, bin, milyon, milyar ile yer değişti. Hal böyle olunca, menfaat çatışmaları devreye girdiğinde, bütün pislikler şu yüzüne çıkmaya başladı. Meğer, hepsinde, rakiplerinin kasetleri varmış… Bunlarla tehditler oluştu… Bence çok da iyi oldu. Din işleriyle uğraşması gerekenlerin, din kisvesi altında neler yaptıklarını öğrenmeye başladık…Ey Halkım, bu rezilleri tanı. Onlara payanda olma. Kutsal dinin için, Kur’an ve Sünnet yeterlidir, bil.
Umut sahibi olmak ve umutlanmak, insanların hakkı ve en büyük ihtiyacıdır. Bir insan ki umudunu yitirirse, yaşam hakkı elinden alınmış gibi olur. Hiç umudu kalmayanlar, hayatı omuzlarına yük görürler. Bu tip kişiler, herhangi bir suçu işlemekten, hatta cinayeti bile korkulacak olgu kabul etmezler. Yirmi seneden fazla iktidarda kalanlar, halkı umuttan yoksun bıraktı. Memur, yaz gelince tatil umudunu, emekli, ikramiyesini alınca ev alma umudunu, genç üniversite bitirince iş bulma umudunu vs. kaybetti. Umutlarımızın yanı sıra geleceğimiz çalındı. Pırıl pırıl gün bile bize kapkaranlık gece gibi görünmeye başladı. Herkesin tek hayali ve uğraşı, Yurt dışına kapağı atmak oldu… Hepinize merhabalar olsun…
Türkiye’de bilinen Göçmen-Sığınmacı sorununun taaa nerelere kadar uzandığını gördük… Gördüğümüz kadarıyla çözümün Kaf Dağ’ın ardında olduğunu da anladık. İş çok resmi ve hayal bile edemeyeceğimiz boyutlara ulaşmış. Düşünebiliyor musunuz? Türk Ordusunun, sınırları korumakla görevli bir generali bizzat işin içinde. Kimse bana maval okumasın. Paşamızın arabası, Suriye’den, Urfa’ya gidecek dönecek, hazretin de haberi olmayacak. Sonunda iki pırpırlıya hesap kesilecek, olay kapanacak… Bu araba, tesadüfen yakalanana kadar kaç sefer yaptı. Bu pervasızlığın arkasında, topyekûn bir hareket mi var, yani Paşamız tek mi yoksa geride, epey rütbeli daha var mı? Bu olayın arkasına konuşan, Milli Savunma Bakamayanı, sınırlarımızdan kimsenin geçemeyeceğini, söyledi. Yerseniz… Sınırın çok iyi korunduğu gibi laflar ederek, diğer kabine üyeleri ve Reyis gibi aklımızı yok saydı, bizlerle kafa buldu…
Sokak hayvanlarıyla alakalı, iktidarın yaklaşımları gün yüzüne çıktı. İşin en kolay ama insani diyemeyeceğim, en hayvani kısmı seçildi… Barınaklara götürülen hayvanlar, belli bir süre içinde, sahiplenicileri çıkmaz ise, uyutulacak, yani öldürülecek… Peki bir teklifte benden… Görev süresi dolan ve de tekrar seçilememiş, milletvekillerini de uyutalım… Veya TBMM’de hiçbir varlık gösterememiş, tek bir teklif bile vermemişleri de uyutalım… Gelelim işin riya ve sahtekarlık kısmına… Datça’da yaşadığım sitede çok hayvan sahibi var. Geçen gün biri cins köpeğini, market önüne bırakıp gitmiş. Garibim zincir market çalışanları ve site sakinleri tarafından besleniyor. Hayvanın, psikolojik travma geçirdiği de her halinden belli oluyor… Şimdi sıkı durun. Bırakıp giden, fanatik bir hayvan hakları savunucusu… Ne dersiniz, bu da uyutulmayı hak ediyor mu… Sahtekarlık son yirmi yıldır diz boyu … Adalet deyip ismini de oradan alanlar, adaleti katletti Kardeşlik diyenler, kardeşleri düşman etti, birbirine kırdırdı, kutuplaştırdı. Kalkınma diyenler, yerin dibini boylattı. Söylenen, savunulan her şeyin tersi yapıldı, tersi başımıza geldi Hayvan hakları savunucusu mu, hayvanları kollasın…
Yahu bu Bakamayanları, yüzlerce imtihan sonucuna göre mi seçiyorsunuz? Klonluyor musunuz? Ne yapıyorsunuz da bu kadar kıt zekalıları bulup çıkarıyorsunuz? Yumuşak, aman yanlış anlaşılmasın, yumuşak sesli Bakamayan, Işıkhan, dinleyin neler diyor… “Emekliler, öncesine göre daha iyi durumda” imiş. Bu adama (!!!) cevap vermek bize zül… Bu yüzden, klinik yaklaşımları göreve çağırıyorum. Verilecek rapor, memuriyetin sonlanmasına sebep olabilir…
Eskiden gazete patronlarının, ne haltlar yediğini gene gazetelerden öğrenirdik. Centilmenlik antlaşmaları bozulduğunda, birbirlerinin bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökerlerdi… Kim nasıl vergi kaçırmış, kim yasa dışı işlere bulaşmış, kim haksız kazanç elde etmiş, kim kamu malını talan etmiş, kime ne gibi ayrıcalıklar sağlanmış… Bunların hepsini, bir kuyruğa basmadan sonra öğrenebilirdik
Şu an itibariyle durum farklı bir mecraya evrildi… Ülkemizde, artık Tarikatlar ve onların lideri konumundaki Şeyhleri (!!!) patron oldular. Holdingleri oldu. Ekonomiye yön verebilecek noktalara geldiler… “Bir lokma, bir hırka” düsturundaki “Bir” sözcüğü, bin, milyon, milyar ile yer değişti. Hal böyle olunca, menfaat çatışmaları devreye girdiğinde, bütün pislikler şu yüzüne çıkmaya başladı. Meğer, hepsinde, rakiplerinin kasetleri varmış… Bunlarla tehditler oluştu… Bence çok da iyi oldu. Din işleriyle uğraşması gerekenlerin, din kisvesi altında neler yaptıklarını öğrenmeye başladık…Ey Halkım, bu rezilleri tanı. Onlara payanda olma. Kutsal dinin için, Kur’an ve Sünnet yeterlidir, bil.
Finali, bir tarih tekerrürüyle bitirmek istiyorum… Sayın Koç, hızla Ali Efendi olma yolunda ilerliyor. Bir tatilci daha geliyor. José Mourinho kurtarıcı edasıyla karşılandı. Sene ortası, aldığından fazla tazminatla, istirahatini sonlandırır, ülkesine döner. Konuya gene detaylı değineceğim. Şimdilik veda… Hepiniz Yaradan’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…