Bazı günler vardır , gelmeden insanın içi umut dolar , tatlı bir serinlik oluşur , huzur bulur , yaşama sevinci artar… İşte O günlerden biri Pazartesi Gün’ ü geldi bizleri hülyalara gark ettikten sonra da çekip gitti. Şu an , tatlı ürpermelerimizi hissedip , düşünce , direnç , inat , kararlılık , umut verme duygularımızı teyakkuza geçirerek , vira Bismillah deme vakti… Hepinize Merhabalar can dostlar.
Alışık olmadığınız bir zaman, basında ” Son baskı ” denilen pozisyondan , karşınıza dikildim. Türkiye Cumhuriyeti , bir daha asla olmamasını dilediğimiz biçimde , uçurumun kenarında ki ağaca takılı vaziyette kaderini bekliyor… Her kes bu durumu seyrederken , fedakâr dört kişi yola çıktı. Sonradan katılanlarla birlikte , mahşerin altı atlısı olarak , burdayız dediler. Ülke kaderini etkileyecek bu durum karşısında sessiz kalmak , nötr davranmak asla olamazdı ve olmuyor…Ülkemizin ihtiyacı olan ne varsa , aşağı yukarı hepsine değinilmiş. Mutlaka ki olur , Bir kaç eksik bulunacaktır. Onu da nazarlık kadrosundan işe alalım.
Genelin bildiği bir olaydır… Resim sergisinde ki resmi dikkatlice inceleyen kimse Ressamın dikkatini çeker. ” Nasıl buldunuz ” diye sorduğunda , muhatabı eleştiriye başlar. Çizmenin bağı böyle olmaz , çıtçıtı yanlış yerde gibi bir sürü şey söyledikten sonra , kemere bulaşır. Morali bozulan sanatkar sorar ” Ne iş yaparsınız ” diye , cevap ” Çizmeciyim ” olunca , Çizmeden yukarı çıkma uyarısı yapılır… Meşhur toplantıyı bende esas açımdan değerlendireyim… Bütün Türkiye’ nin kitlendiği olay için Sunucu vasatın çok altında idi. Motivasyonu doruktaki kimseleri coşturmak yerine neredeyse tempoyu düşürmeye çabaladı. Mecbur kalmadıkça yapmadım ama , Ben olsaydım , bu halimle , O salonu inletirdim. Salon ve ekran başında seyredenler bakımından tam bir çakışma sağlanmıştı denemez. Teknik ekip ikaz etmese bile , Sunucu Hanım , nerede ışıktan çıkacağını tahmin edip , biçimsiz görüntülere sebebiyet vermiyebilirdi. Konuşma Platformunu terkedip, sahneye alınan liderlerin elini sıkma görevi , ciddiyetsizlik sınırları dahilinde kaldı. Kendisi , ev sahibi olmadığı halde ev sahibi gibi davrandı. Liderlerin , selâmlama ve halkla bütünleşme , coşturma durumlarına , mutlaka ki isteyerek değil ama mani oldu…
Partiler adına yapılan konuşmaların , tartışmasız en iyisi , İYİ Parti sözcüsüydü. Diğerlerinin kağıtlara gömülmesine karşın , neredeyse irticalen konuştu… Bana göre İkinci sırada, Saadet Parti sözcüsü vardı. Hoca farkını hissettirdi… Sınıf arkadaş’ ım ve tertibim Faik Öztrak vasatın azıcık üstünde idi. Daha iyi olmasını beklerdim… Anladığım kadarıyla , uzun metinlerin hazırlanmasında çalışan kişiler , konuşmacı olarak tercih edildiler… Bu duruma sadık kalınması gerekmeyebilir di. Bir örnekle yetineyim , Mesela Selçuk Özdağ gibi hatipleri aradı gözlerimiz ve kulaklarımız…
270 sayfanın üzerinde , çok detay konulara kadar inilmiş bir metin. Muhtemelen 15 Mayıs sabahının yapılacakları tek tek yazılmış… İki binin çok üstünde konu başlığı.Bunların yarısının bile gerçekleşmesi Türkiye’ yi abat eder… Acaba , bunlar toplanıp toplanıp dağılıyorlar , ne yaptıkları belli değil diyenler , herhalde bir müddet seslerini keserler… Hele bir tane bet sesli olanı var ki , İnşAllah , Yaradan’ tarafından sesi ebediyen kesilir… Bu kadar konuda altı farklı siyasi sistemi çakıştırmanın zorluğunu bilen bilir. Hepsinin , anlayışına ve emeğine saygı duymamak mümkün değil…
Netice olarak , Milletimize hayırlı olsun. Konu hakkında teferrüata girmeyeceğim , çünkü , burnunuza kadar doldurulacaksınız zaten… Bir aykırı günde beraber olduk. Normal Günümüz olan Cumartesi ve Pazar ‘ ı unutmayın. Ben kalemlerimi bilemeye başladım bile. Olan gene sizlere olacak yandınız gitti… Tamamınızı ve canım Yurdumu Allah’ a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…