Konumuz gıda…Doğruluğu kesinleşmemiş olduğundan, marka olarak değil sadece ürün isimleri olarak yazacağım… En korkunç olanlar, et ürünleri civarında cereyan edenler. Siz şu ana kadar miadı dolduğundan imha edilen et gördünüz mü? Bunların bir kısmı tarih bitimine az bir müddet kala, ucuzlatılmış olarak satılıyor. Olayda sıkıntı yok. Bazen bende alıyorum. Akşama pişirilip yeneceğe problem yok. Ama tarih geçince, ayarlanmış mubayaacılar devreye giriyor. On liralık mal 3-5 liraya satılıyor. Adını gizli tutan birisi, en büyük müşteri Askeriye, dedi. Şimdi anladınız mı, niye iki de bir toplu asker zehirlenmeleri oluyor… İkinci alıcı, öğrenci yurtları… Herhalde toplu Yurt zehirlenmelerini de anlamışsınızdır.
Martın dokuzu, on dokuzu, yirmi dokuzu… Eskilerden duyduğumuz belli günlerin adı idi. O günlerde olağanüstü hava hareketleri beklenirdi. Gerçi beklenen çıkmayınca kaçamak bir nokta mutlaka bulunurdu… Yeni değil, eski Mart’ın dokuzu, üzerine 13-14 gün koy derlerdi. Gene de beklenen olmaz ise, mevsimler şaştı en klasik cevaptı. Sizin anlayacağınız, hepsi de güneşli bereketli bol mahsullü günlerin çabuk gelmesi için araya konan istasyonlardı. Yaza iki ay var demek yerine, bu tür kısa zaman dilimleriyle oyalanırdık… Hepinize merhabalar.
Zaman zaman, ilgili kimselerden korkunç iddialar alıyorum. Eğer yarısı bile doğruysa, büyük tehlikelerle iç içe yaşıyoruz demektir… Konumuz gıda…Doğruluğu kesinleşmemiş olduğundan, marka olarak değil sadece ürün isimleri olarak yazacağım… En korkunç olanlar, et ürünleri civarında cereyan edenler. Siz şu ana kadar miadı dolduğundan imha edilen et gördünüz mü? Bunların bir kısmı tarih bitimine az bir müddet kala, ucuzlatılmış olarak satılıyor. Olayda sıkıntı yok. Bazen bende alıyorum. Akşama pişirilip yeneceğe problem yok. Ama tarih geçince, ayarlanmış mubayaacılar devreye giriyor. On liralık mal 3-5 liraya satılıyor. Adını gizli tutan birisi, en büyük müşteri Askeriye, dedi. Şimdi anladınız mı, niye iki de bir toplu asker zehirlenmeleri oluyor… İkinci alıcı, öğrenci yurtları… Herhalde toplu Yurt zehirlenmelerini de anlamışsınızdır. Bir diğer konu ise, güvenilemeyecek yerlerin hazırladığı Ramazan Kolileri. Haber kaynağımın anlattığına göre, hepsi miadı dolmuş, bakliyatlardan oluşuyor. Bir sezonluk faaliyet gösteren markalardan kaçının. Adını hiç duymadığınız sahte ambalajları şüpheli sınıfına alın. Eğer, baştan savma değil, gerçekten hayır işlemek istiyorsanız, o kolilerin birini siz tüketin ve de durumu müşahede edin Menfi durumla karşılaşırsanız da iade edin. Bu durumlarda geçerli olan altın kural, yemediğini yedirmedir. Size kestirmeden en kolay ve sağlıklı yolu tavsiye edeceğim. Ben, listelediğim her şeyi, gidip son kullanma tarihlerini kontrol ederek, kendim alıyorum. Dağıtacağım günde, poşetli bütün tavuk ilavesiyle gereğini yapıyorum…
Bir zamanların katili, darbecisi, Sisi, Recep Efendi klasiğiyle, kardeşimiz oldu. Ziyaret günlerinde, Mısır Medyasında çıkan karikatürleri gördükçe yerin dibine girdim… Peki, madem bu hale gelecektik, lüzumsuz davranışlarla, Doğu Akdeniz’deki menfaatlerimizi niye Mısır-Yunanistan ikilisine kaptırdık? YİD formüllü, soygunları, torunlarımız öder bitirir ama, bu durumu kimse tersine çeviremez. Ülke menfaatlerini hoyratça, har vurup harman savuran bu zihniyete, hiçbir şey olmamış gibi mi davranacağız… Yerel seçimler kapıda, muhalefet adayı aynı. Ekrem Başkan’a oy verirsek, gene Sisi’ye mi oy vermiş olacağız. Bu durumda İmamoğlu da rakiplikten, kardeşliğe mi evrilmiş oluyor… Offf, kafam karıştı, böylesi “U” dönüşlerine bir türlü alışamadım… Bu sefer 31 Mart’ta oylarımızı ya Kurum’a ya da Eset’e mi vereceğiz? “Eset“, Esat yani Kardeşimiz olursa, Kurum’a oy verenler yanlış mı yapmış olacak? Ben işin içinden çıkamadım, çıkan olursa bana da bildirsin…
Ülkemizden, ilk defa bayan bir Merkez Bankası Başkanı geldi geçti. Süreç, “Rüzgâr Gibi Geçti” filmini hatırlattı. Gaye’likten, Hafize’liğe, sonra tekrar Gaye’liğe geçiş çok süratli oldu. Ne olup bittiğini anlayamadık bile… Kendi getirdiklerini, gene kendileri ama, akla gelmeyecek kumpaslarla yolladılar. Başı çullu bir kızın kovulmasıyla başlatılan süreç, din tabanlı kimselerin tarafını belirlemesini kolaylaştırdı. Her daim olduğu gibi, istismar altyapılı durumu görünce neticeye, oluşmadan, ulaşmıştım… Her neyse olay geldi geçti ama izleri kaldı. Geçen gün, Portakal Londra’da da aynı fiyat, İstanbul’da da aynı manşetlerini okuyunca aklıma geldi. Gaye, pardon, Hafize kızımız da aynı şikayetlerde bulundu… İstanbul’daki kiralar, Manhattan’dan daha pahalı diyerek sonunu hazırladı… Bu, bize müzmin hastalığımız olan, “Doğu gibi üretip, batı gibi tüketme“yi hatırlattı… Deprem gerekçesiyle, çifter çifter vergiler ödedik ama, yazlık ve kışlık sarayların harcamaları hız kesmedi… Halkımız, bu dünyada biraz daha rezillik çeksem de öbür tarafta birkaç huri daha kazansam derdindeyken, bu dini bütünler, dünyadakilerle yetiniyor.(!!!) Biat ehli, cahilleri, şükür sistemiyle dizginleyenler, gemi azıya almayı ihmal etmiyorlar…
Meral ayağına değil beynine sıkıyor. Beyninin olup olmadığı da şüpheli kişi, edepsizlikte birileriyle yarışıyor. O kişinin kim olduğunu mutlaka tahmin etmişsinizdir. Bir bayan olarak, bir bayana yaptığı hakaret ve hareketler, önemsenmeyecek noktanın çok ötesinde… Kabadayı, külhan tavırların prim yaptığı inkâr edilemez ama, seni tercih edenler, bu davranıştakilerin dışında, bilesin…
Finali yapalım mı? Durun hemen sevinmeyin, cayarım ha… Baca güzeli Kurum, tıpkı Reyis’i gibi. İmamoğlu ile açık oturum çağrısına şart koştu. Şu şu konular konuşulursa gelirim, dedi. Ağası da sorulacak soruları yandaşlara dağıtıyor, promotörden de okuyor… Bunun ne eksiği var… Son sözüm emeklilere. Sakın gaza gelip, ekonomiyi bahane ederek, Ahretinizi, Cennetinizi çöpe atmayın. Bilenler bilmeyenlere söylesin… AKP’ye oy veren direkt Cennet’e giriyor, kimse unutmasın…
Hepiniz hem yarına kadar, hem de daima, Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…