O da bitti. Koskoca Ağustos’u uğurlamak üzereyiz… Farkındasınız değil mi. Ne de çabuk bitti. Bana, düşünmeden kim sayabilir, bu ay ne yaptığını… İnanın ben düşünerek bile sayamadım, sadece birkaç şeyi toparlayabildim. Acaba iki günü müsavi geçenler arasına mı girdik, Allah korusun… Hepinize merhabalar dedikten sonra, yola çıkalım mı?
Bugün yükselen değer “Milliyetçilik” ve de onu etkisiz hale getirmeye çalışan, küreselleşmeciler, enternasyonalistler vs. üzerinden konuşmaya başlamak istiyorum. Başka konulara fırsat olur mu, yoksa satır alarmımız, toparlamamızı mı gerektirir bilemiyorum. En iyisi sizlerle beraber görmeye çalışmak… Egemen güçler ve onların milli(!!!) temsilcileri harekete geçerek, MHP ve İYİ Parti arasında gene zeytin dalları mübadelesini başlattı… Sarı Milliyetçiliğin temsilcisi olan BBP ve lokomotif parti konumundaki MHP’nin Genel Başkanı Ca-Ce yerel seçimler için ittifak çağrısı yaptı. Bunu komşuluk edebiyatıyla süsledi… Türk Milliyetçiliğini her ihtimale karşı bir kenarda tutan ama, merkez mi sağ mı, yukarı mı aşağı mı ne idüğü belirsiz hale gelen, fırtınalı denizde, dümeni kırılmış kalyon gibi sağa sola savrulan ideolojik altyapısını tutarlı seviyeye getirememiş, Partisini toparlayacağına, partililerini azarlayan, “Bizim evin kızı“nın Partisinin bana göre yapacağı en iyi şey, davete icabet etmesidir… Böylece Türk Milliyetçileri gerçekleri daha iyi görecek elde kalan yegâne kuruluşa, Zafer’e yöneleceklerdir. Türk halkının tercihi “Yerli Milli” yalanına değil; gerçek Milliyetçiliğe yönelmiştir… MHP + İYİ + BBP ve bir kenarda ama hep elimizin altında olan Zafer oylarını topladığınızda, %25’lerin üzerini görürsünüz… Bu potansiyele, birleşme heyecanını ve dopingini de kattığınız da katlama oluşur %50’ler rahatlıkla aşılır. AKP içindeki, CHP içindekilerin de ilavesiyle, yani “Bütün Türkler bir ordu” olduğunda, kükremiş sel gibi bendimizi çiğner aşarız… İşte bu yüzden BOP Eşbaşkanının kuklası Ca-Ce ikide bir İYİ Parti’yi yanına çekmeye uğraşıyor. Böylece “Sarı Milliyetçiliği“, tüm Ülkücülerin çaresizce desteklediği bir oluşum yapmaya çalışıyor… Şimdi anladınız mı Zafer Partisi’nin önemini? Artık Ülkücüler biçare değil… Kerhen değil, gönülden destek verecekleri bir partileri var… İnşallah bu da milli mezarlığa malzeme olmadan, bizleri iktidara taşır…
Allah bizi ekonomiyi anlayanlardan korusun. Bu konulara pek kafamız basmaz ama, benim kafam basar diyenleri gördükten sonra, sadece kerrat cetvelini birkaç hatayla bilenlere saygı duymaya başladık. Malûm çakma ekonomi ordinaryüsü, bu rezilliği birlikte omuzlayacağız diyor… Siz, mutlaka ki katıla katıla güldünüz, peki gülme kriziniz geçince ne anladınız bu laftan... Hepiniz düşünedurun, Ben ne anladığımı söyleyeyim… Reyis’ diyor ki : Birileri bu ülkeyi 21 yılda enkaz haline getirmiş. Bunu ancak biz düzeltiriz. Bakın size, Halkbank’ı dolandırmaya teşebbüs eden İngiliz’i de getirdik… Bu cibilliyetli, nereye ne kadar para lazım, hemen o kadar zam yapıp ekonomik dehasını da ortaya koyarak “Kendi aranızda halledin” sistemini çalıştırıyor… Lafı fazla dallandırmadan gelelim, yükü birlikte omuzlamaktan neler anladığıma… Mesela ben, ek MTV’yi seve seve öderdim, Reyis 16 uçağından birini satsaydı… Ben 19 liradan 38 liraya fırlayan akaryakıt zammıma razı olurdum ; Sarayın enerji giderleri %10 kısılsaydı… Beş liralık ekmeğe, 7.5 lira değil 10 lira bile verebilirim ; Reyis manda yoğurdundan vazgeçseydi. Ben işe yayan giderdim, eğer Reyis konvoyunda üç araba eksiltseydi… Daha nice nice sayılacak çok şey var ama burada keseyim… İşte, İmam-Cemaat işine geldik… İmamımızın örnek olması gerekir ki, yükü beraber omuzladığımızı hissedebilelim… Ne dersiniz, yük kimin omuzunda kaldı? Zenginler mi, onları hiç karıştırmayın… Adamlar perişan. Habire vergi aflarıyla ayakta durabiliyorlar. Hele biri var ki, hani mahrem yerlerimizle ilgileneni… 422 milyon liralık mutat vergi borcu silindikten sonra ancak bir Jet’cik alabildi, adamcağızın yenilerde ayağı yerden kesildi… Diyanet İşleri Başkanı gibi Londra’dan sadece daire aldığı konuşulmuyor. Diyenlerin yalancısıyım, sokak satın almış sokak… Hali vakti yerinde, bolluk içinde geçinen, zamlara zulümlere bana mısın demeyen, vatandaş gününü gün ederken, kimlerin vergi borçlarının silindiğini öğrenseniz adamlara IBAN açıp yardım yapasınız gelir… Bakmayın siz onların bir ayaklarının, Avrupa’da veya ABD’de oluşuna, bakmayın Bodrum’da 2000 TL’ye lahmacun yediklerine…Sırf, itibar çizilmesin diye, borç harç kredi kartlarını şişiriyorlar. Hala ne bakıyorsunuz suratıma… İtibar dan tasarruf olur mu?
Finale geldik. Ne ile bitirelim… Bu sefer iyi bir şey. “Bu can bu bedende olduğu sürece, uyuşturucu mahkûmunu kimse alamaz” demeden, kuzu kuzu teslim ettik. İsrail Devlet Başkanı, Herzog’un bir telefonuyla içerdeki mahkûm hemen yollandı… Yorum sizin… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…
