RT tamamen toparlanarak, muhtemel erken seçimi de düşünerek harekete geçti. Urfa’da bir tabir vardır. “Elini altına attı” derler. Yaşananlar bu çerçevede. Pervasız ve de korkusuz bir şekilde, muhalefetin ve de ileride tehlike olabilecek kimselerin üzerine gidiliyor. Daha sonra, hedefin, Amiral Gemisi olduğu o kadar açık ki. Kör bile anlar, duygusuz bile hisseder… Vatandaş, inanın ki kimsenin umurunda değil. Muhalefet, en fazla alıştığımız konumu muhafaza ederiz; iktidar ise kaybedersek, mahvoluruz modunda. Bu yüzden etik veya etik olmayan her şey beklenebilir.
İnsanlar arası ilişkilerde çok dikkat edilmesi gereken durumlar vardır. Hiçbir şeyi, nezaket dahilinde bile olsa abartmamak gerekiyor. Örnek mi? Sizden konum, mevki ve makam olarak aşağıdaki bir kimseye, çok iltifat ederseniz, bunu kaldırabilmesi mümkün olmayabilir. Deveye sormuşlar, inişi mi, çıkışımı daha seversin diye, “Düz yolu Allah, göğe mi çekti?” demiş. Özet olarak, herkese, layık olduğu, hak ettiği şekilde muamele etmek en doğrusu gibi… Hepinize merhabalar olsun…
Bir futbolcu düşünün, yapılan röportajda, “Ben ömrümde kırmızı kart görmedim” diyor, başka birinde ise, “Bir kere gördüm” diyor. Sizce buna “Yalancı” demek, hele hele olay bir de yayın yoluyla yapılmışsa ki, öyle olmuş “Püsküllü yalancı” demek suç mudur, değil midir… Anlayın işte, sabaha karşı kapınız kırılıp, derdest edilerek içeri tıkılır mısınız? Tamam tamam anlaşıldı. Demeye teşebbüs bile etmeyeceğim. Silivri, soğuk oluyormuş, neme lazım…
Epey önce demiştik. Ekrem İmam, bir şekilde enterne edilecek, Mansur da uğraşılıyor ama halledilemez ise, iç çatışma haline sokulacak ve ortada müstakbel iki aday kalacak. Kart Kripto (KK) ve Küçük Kripto (KK)… Bunları da çıtır çıtır yeriz. Zaten kendi partilileri bile tam destek vermez, deniyor. Olayın oraya gittiğini muhalefet, nihayet anladı. Normalleşme ile başlayan, kırmızı kart soytarılığıyla devam eden, hiçbir hareketinde isabet olmayan, acemi kripto, vazifesini layıkıyla yapıyor. Küçük adam, normalleşmenin yenmeyecek bir şey olduğunu anladığında, iş işten geçmiş, at Ankara’ya varmış, Üsküdar elimizde kalmış oldu… RT tamamen toparlanarak, muhtemel erken seçimi de düşünerek harekete geçti. Urfa’da bir tabir vardır. “Elini altına attı” derler. Yaşananlar bu çerçevede. Pervasız ve de korkusuz bir şekilde, muhalefetin ve de ileride tehlike olabilecek kimselerin üzerine gidiliyor. Daha sonra, hedefin, Amiral Gemisi olduğu o kadar açık ki. Kör bile anlar, duygusuz bile hisseder… Vatandaş, inanın ki kimsenin umurunda değil. Muhalefet, en fazla alıştığımız konumu muhafaza ederiz; iktidar ise kaybedersek, mahvoluruz modunda. Bu yüzden etik veya etik olmayan her şey beklenebilir. Hayat-memat meselesi olan durumun pervasızlığı, azami olur. İktidar, dozajını daha da arttırarak, kendince yapılacak her şeyi yapma azminde ve kararlığında görülüyor…
Bütün olanların yan destekçisi konumunda, beyinleri hazırlamaya yönelik bazı sinsi faaliyetler gözden kaçmıyor. Hüseyin Yavan mı ne birisi var, şu an Hatay Milletvekili, geçen bir konuşmasını dinledim. Bütün doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli Milletvekilleri diye bir cümle kurdu… TRT Müzik’te bir program var “Doğudan sesler” diye. Farkında olmadan beynimiz ele geçiriliyor. Bir müddet sonra, normalmiş gibi algılayacağız. Kardeşim, ülkenin bir bölümünü esas alamazsın ve de vurgulayamazsın. Her tarafımız birdir. Hiçbir coğrafyanın, diğerine üstünlüğü veya ayrıcalığı yoktur. Ayrışma lafları edeceğine, Yurdumuzun tamamı dersin olur biter… Ben TV’yi açtığımda, mecbur muyum bir bölgeye ait şeyleri dinlemeye. İzmir havası da Karadeniz havası da Muğla havası da Urfa havası da bana ayrı ayrı zevk verir. Bütün programlarda, her yöreye ait eserleri büyük bir hazla dinliyorum, derken biri yayına giriyor, Doğudan Sesler diyor. Aklınızdaki kurnazlığı kimse anlamasa bile, ben farkındayım…
Siyasetin karabataklarından birini mevzu etmek istiyorum. Konuğunu çağıran, müzik programı sunucusu gibi işi uzatayım mı? Bilin bakalım kim. Hani, “Şeyini şey yaptığımın şeyi” diyen var ya… Hani, suikast için evini ellerindeki kâğıt parçasına bakarak arayan subayların hedefi (!!!) var ya… Hani İ. Melih’e, Ankara’yı parsel parsel sattı diyen var ya… Hadi acıdım, daha fazla uzatmayayım…Bizim Bülo’dan bahsediyorum. Arınç olanından. Bu efendi, esti gürledi. Muhtemelen, sarayın gözdelerinden, Memoş’a, Uçan Memoş’a bir kamyon laf söyledi. Peki sonunda ne oldu? Tükürdüğünü, üzerine çöken sineklerle birlikte yaladı, yuttu… Siyaset, sen nelere kadirsin.
Yarın yokuz. Mühim olan ülkenin yarınları olsun. Çok uzak gibi görünse de umudu muhafaza gerekli. Hepinizi Yaradan’a emanetle, huzurlarınızdan müsaade istiyorum. Hoşça kalınız…